« Ana Sayfa »      « İlkelerimiz »

BAŞBUĞ TÜRKEŞ

ELMALILI HAMDİ YAZIR MEÂLİ

İrfan YÜCEL

Alparslan TÜRKEŞ

Alparslan TÜRKEŞ

Seyid Ahmed ARVASÎ

Ayhan TUĞCUGİL

M. Metin KAPLAN

Namık Kemal ZEYBEK

Prof. Dr. İBRAHİM TELLİOĞLU

12 Ara

2009

Cibiliyetler Galerisi (İslamcı Fehmi’nin Danışman Olduğu Dizide Zina Yapıldı!)- Fatma Sibel Yüksek

Hayri Tekteş 12 Aralık 2009

Sen 12 Eylül döneminde, “Devletimiz ne yaparsa en doğrusunu yapmıştır” diyen, müritlerine “Anarşiye karışmayın, bakkal dükkanı açın” talimatı veren Şeyhi’nin sözünden çıkmadan; evden işe-işten eve bir adamdın. Akşam olunca, dışarıdan kurşun sesleri gelirken takkeni giyip zikir eylemekteydin.



Senin 12 Eylül’le ne işin, ne alıp veremediğin var ki böyle bir diziye danışmanlık yapıyorsun?



Hangi bilginle, hangi birikiminle, hangi yaşadıklarınla?



Bu diziye Ahmet Türk danışmanlık yapsa, yeşil dolarcıkları Fehmi Koru’dan daha fazla hak eder, çünkü sevsek de sevmesek de adam 12 Eylül’de Diyarbakır Cezaevi’nde yatmış, işkencenin bin türlüsüne tanık olmuş..


Fehmi Bey’i bu diziye “para sevgisinden” başka ne bağlıyor, anlayan beri gelsin…




--------------------------------------------------------------------------------



Benim Tokat’taki şehitler konusunda söyleyecek sözüm, yazacak yazım yok. Bütün konularda olduğu gibi bu konuda da sözün bittiği yerdeyiz.



Gezmeyi seven adam, bu hain saldırının ardından da PKK çıkınca adeta pek üzüldü ve “PKK’nın üstlenmesi taktik olabilir” diye bir açıklama patlattı. Tabii ya… Ergenekon PKK’ya “Şimdilik sen üstlenmiş gibi yap, ortalığı iyice bulandıralım, sonra yeni bir taktik düşünürüz” diye talimat vermiştir. Bak bu ihtimal hiç aklımıza gelmemişti!



Öyle ya, nasıl olsa PKK’yı da Ergenekon kurdurmadı mı?



Gezmeyi seven adam (GSA), bu fikirle kafalarımızı aydınlattıktan sonra şöyle devam etti.



“Sayın Meksika Cumhurbaşkanı çok ilgi gösterdi. Görüşmeler çok sıcak bir havada devam etti. Onların da terör konusunda ciddi sıkıntıları var. Meksika'da yine Dış İşleri Bakanlığı'nda bir toplantıya katıldık. O toplantı da çok verimli geçti. Latin Amerika'ya açılım politikamız var”



Meksika desteğini esirgemezse biz bu işi çözeriz arkadaş! Onlar da sınır boylarında soygun yapan ‘Sayın gringolardan’ pek çekiyorlarmış. Dolayısıyla, bizi anlamışlar.. Hem koskoca bir Başbakan, muadili olmayan Dışişleri Bakanlığı’ndaki toplantıya neden katılır bilmiyoruz ama olsun; önemli olan “verimli geçmesi”..Verimli de geçmiş zaten, şimdi de “Latin Amerika açılımı” başlatmışız…



Vatandaş olarak heyecanla “Şeysel adaları açılımını” da bekliyoruz. Pek güzel sahilleri var oranın… Pirelli takvimi ve Zeki mayolarının katalog çekimleri hep orada yapılıyor. Gidip görmekte, Şeysel muhtarlığında verimli toplantılara katılmakta fayda var. Hele bu gezide bir de Ömer Çelik olursa, Türkiye’nin önünde kimse duramaz artık..

…………..


Washington’da patlak veren istifa krizi konusunda da lafı dolandıracak bir şey yok: Olan şu: Derinden derine büyük bir “Başkanlık yarışına” hazırlanan Abdullah Gül, Erdoğan ile Obama’nın ne konuştuklarını çok merak etti. Adamını aradı, “Ahmet ne yap et, o toplantıya gir” dedi. Ahmet, cansiperane mücadele etti ama Amerikan protokolünün sert duvarlarını aşamadı. Böylece Gül, Washington’un orta yerinde “kulaksız” kaldı! Fatura da büyükelçiye çıktı.



Siz bu konuda, bundan daha kısa ve öz bir yazı okudunuz mu?



Okumamışsınızdır. O zaman bu bahsi de geçebiliriz…



Cibiliyetler Galerisi’nin başına geçen hafta Beşiktaş Adliyesi’ne ifade veren Paşa Hazretlerini koyacaktım ama o konuda söylenmesi gereken en net sözü Yeniçağ gazetesi yazarı Behiç Kılıç söyledi. Behiç Kılıç, “Örnek bir Amiral Özden Bey” adlı yazısında, üç mütekait orgeneralin “hötü kurtarmak için” darbe söylentilerini olduğu gibi devreleri Şener Eruygur’a ihale ettiklerini yazdı.



Orgeneralin “hötü kurtarma” derdine düştüğü bir yerde vatandaş ne yapsın, 3 bin kişinin okuduğu bu sitenin, başı beladan kurtulmayan yazarı ne yapsın?



Yalnız, Paşa hazretleri Beşiktaş Adliyesi’nden “Başım dik alnım açık” edasıyla çıkarken aklıma Mehmet Ali Erbil’in geldiğini söylemeden geçemeyeceğim.



Mehmet Ali Erbil, bir televizyon programında gençlik yıllarını anlatırken, “O dönem aynı evi paylaşan Ali Poyrazoğlu ve Korhan Abay’ın evlerinde çok kaldım. Rahmetli babam da çok ürkerdi, 'çocuğuma bir şey olacak' diye ama ben gördüğünüz gibi kapı gibi çıktım” deyince, Korhan Abay pek sinirlenmiş ve “Çıktı ama kümes kapısı gibi çıktı” cevabını vermişti.



Teşbihte hata olmaz, Beşiktaş Adliyesi’nden içeri girenin “kapı gibi” mi, yoksa “kümes kapısı” gibi mi çıkacağını yumutaya can veren Rabbim’den başka kimse bilemez.



Nitekim, gazeteci Mustafa Balbay ilk gözaltına alındığında, savcılık sorgusunun ardından serbest bırakılınca, kameralara sarı basın kartını sallayarak, “Gazeteci olarak girdim, gazeteci olarak çıktım” şeklinde bir sevinç sergilemişti.



Balbay’ın hareketini yirmi bir aydır yatmakta olduğu koğuşun televizyonunda izleyen Ergenekon sanığı, likit gaz bayii Mehmet Demirtaş da “Gazcı kartımla girdim, gazcı kartımla çıkacağım!” diye bağırarak koğuş arkadaşlarının gülmekten yıkılmalarına neden olan bir teessüf icra etti…


……….

Geldik “Cibiliyetler Galerisi”nin son güzide örneğine…



Televizyonda “Bu kalp seni unutur mu” adlı “Hatırla Sevgili” taklidi bir dizi yayınlanıyor. 12 Eylül rejiminin karanlık günlerini anlatmayı amaçlayan bu diziye, Mümtazer Türköne, Murat Belge ve Fehmi Koru gibi isimlerin “danışmanlık” yaptığını biliyorsunuz. Allah bilir, bölüm başı kaç bin doları cebe atıyorlar, onu bilen yok..



Mümtazer Türköne’yi anladık. 12 Eylül yıllarında sonradan ihanet edeceği ülkücü kesimin arasında dolaşmaktaydı; iyi kötü bir şeylere tanık olmuştur.



Murat Belge deseniz, 30 yıldır lüks evinden çıkmaz ve viskisinin başından kalkmaz ama “solun” adının geçtiği her yerde mevzuya maydanozdur. Onu da bu haliyle kabul ettik; dolayısıyla 12 Eylül’ü anlatan dizide danışmanlık yapmasına sözümüz yok…



İyi de, Fehmi Koru’ya ne oluyor?



Sen 12 Eylül döneminde, “Devletimiz ne yaparsa en doğrusunu yapmıştır” diyen, müritlerine “Anarşiye karışmayın, bakkal dükkanı açın” talimatı veren Şeyhi’nin sözünden çıkmadan; evden işe-işten eve bir adamdın. Akşam olunca, dışarıdan kurşun sesleri gelirken takkeni giyip zikir eylemekteydin. Senin 12 Eylül’le ne işin, ne alıp veremediğin var ki böyle bir diziye danışmanlık yapıyorsun?



Hangi bilginle, hangi birikiminle, hangi yaşadıklarınla?



Bu diziye Ahmet Türk danışmanlık yapsa, yeşil dolarcıkları Fehmi Koru’dan daha fazla hak eder, çünkü sevsek de sevmesek de adam 12 Eylül’de Diyarbakır Cezaevi’nde yatmış, işkencenin bin türlüsüne tanık olmuş..


Fehmi Bey’i bu diziye “para sevgisinden” başka ne bağlıyor, anlayan beri gelsin…



Neyse..İşte bu islamcı, mukaddesatçı ama aynı zamanda bir o kadar” liberal” ve “demokrat” Fehmi Bey’in danışmanlık yaptığı dizinin geçen bölümünde apaçık bir “zina”” yaşandı. Dizinin baş kahramanlarından olan bir çocuk annesi Cemile, evinde sakladığı devrimci Sinan’la en sonunda mercimeği fırına vediler..


Fehmi Bey’in zaten haram olan paracıkları da böylece “domuz etine” dönüştü…



Koskoca “mukaddesatçının” dizi senaristlerine verdiği akla bak!
www.acikistihbarat.com

Ziyaret -> Toplam : 125,16 M - Bugn : 40027

ulkucudunya@ulkucudunya.com