« Ana Sayfa »      « İlkelerimiz »

BAŞBUĞ TÜRKEŞ

ELMALILI HAMDİ YAZIR MEÂLİ

İrfan YÜCEL

Alparslan TÜRKEŞ

Alparslan TÜRKEŞ

Seyid Ahmed ARVASÎ

Ayhan TUĞCUGİL

M. Metin KAPLAN

Namık Kemal ZEYBEK

Prof. Dr. İBRAHİM TELLİOĞLU

04 Kas

2024

Bahaeddin Özkişi

1928 – 10.11.1975 01 Ocak 1970

1928 Haziranında İstanbul Fatih'te dünyaya geldi. Babası Manisa Demirci ilçesinin Nakşi şeyhlerinden Hacı Halit Efendi'nin oğlu Ömer Lütfi Efendidir. Fatih dersiamlarından (müderrislerinden) olan Ömer Lütfi Efendi, babasının vefatı ile Bursa medresesine kaydolmuş, ardından İstanbul'da eğitimine devam etmiştir. Balkan ve cihan harpleri sebebiyle tahsil hayatı uzun sürmüş, kadı olmamak için Hukuk diplomasını iki ders için almamıştır.

Hakikat ehlinin toplanma yeri olan evleri Onun için okuldan önce okul oldu. Hakikate teşne böyle bir ortam içerisinde her vak'anın derunundaki hikmetleri kavrayabilmeyi öğrendi. Bu ortam Onu örnek bir evlat yaptı. Eski, mutlu İstanbul'un mütevazi, bilgili, seçkin insanları Onun 'çocuk dünyası'nın yeşil ışıklarıydı. Varlıklı değillerdi; fakat kanaat hissi hazineleriydi.

Karagümrük Ortaokulunu bitirdikten sonra Sultanahmet Sanat Enstitüsü'nde okudu. Sanatkar ruhu burada kendini gösterdi. Bir patlama neticesi okul atölyesinde ölen ve yaralananlar Onu roman denemesine sevketti. Artık küçük hikayeler de yazıyor, beğenmiyor yeniden yazıyordu. Bu arada durmadan okuyordu.

Mezun olunca Haliç Tersanesi'nde ustabaşı oldu. Orada karşılaştığı değişik tipler, olaylar, gemi sintinelerindeki zehirli havada ekmek parası kazanan küçük çıraklar, mahallesi, semt sakinlerinin ahlakları, sergüzeştleri ve kişilikleri Onda derin tesirler bıraktı.

Askerliğini 1947'de Erzurum'da yaptı. Yeşilköy hava alanında çalıştı. Bu sıralarda okumaya, yazmaya ve kendi varlığıyla ilgili hakikatleri araştırmaya olan yoğun ilgisi nedeniyle tanıştığı edebiyat ustaları kendisiyle yakından ilgilenirler. Ahmet Hamdi Tanpınar'ın evindeki bir sohbette yazdıklarını dinleyen Tanpınar, "Devam et evladım. Sen on tane Sait Faik edersin" der. Böylelikle hikaye yazmaya daha bir şevkle devam eder.

Daha sonra İstanbul Teknik Üniversitesi Makina Fakültesi'ne kaynak atölye şefi olur. İki yıl Almanya'da kaldı. Orada Kaynak Öğretmen Okulu'nu bitirdi ve incelemelerde bulundu. Bir yandan batı dünyasının iç yüzünü yakından öğrenme fırsatı bulurken, öte yandan fikri anlamda daha derinleşmiş olarak döndü oradan.

Yazmayı ara vermeden sürdürürken bir yandan da Süheyl Ünver'den tezhip dersleri aldı. Cam üzerine tezhip çalıştı. Bir yandan da eski İstanbul evlerinin maketlerini üç boyutlu ve dört cepheli olarak yapmaya uğraştı. Aksesuarına en ince teferruatına kadar dikkat ederken malzeme olarak yıkılan eski ahşap evlerin tahtalarını kullanarak asıllarına çok uygun bir şekilde yapıyordu. Bu nedenle emsallerinin fevkinde büyük sanat eserleri çıkabiliyordu ortaya.

Bizim olan herşey Onun için manalıydı. İncelik, ahlaki ve temizlik Onda doğuştandı. Okuma uğraşında sınırlama yoktu; Ona hakikati bir biçimiyle hissettirebilecek her şey okuma kapsamına giriyordu. Kitaplar Onun sermayesiydi.

1959'da hikayelerini "Bir Çınar Vardı" adlı kitapçıkta topladı. Yirmi dokuz küçük hikaye ve bir ithaf hikayesiyle otuz hikayecikten meydana geliyordu bu kitapçık. 1960-1969 yılları arasında hikaye yazmaya devam etmiş ancak bunları kitap halinde bastırmamıştır.

1969'da, evlendikten sonra eşinin teşvikiyle yazmasını sürdürdü. O söylüyor, dikkatli bir okuyucu olarak ve yapıcı tenkitleriyle sürekli Ona cesaret veren eşi el yazısıyla yazıyordu. Vefatından iki gece öncesine kadar yazmaya bu şekilde devam ettiler.

Bu yoğunlaşmaların ardından 1970-1971 yılları arası "Köse Kadı- Uçdaki Adam - Sokakta" olmak üzere üç roman ve ilk hikaye kitabının haricindeki hikayelerinin yeniden gözden geçirilip ilavelerle "Göç Zamanı" adıyla basılması mümkün olmuştur. Aynı zamanda Anadolu'da ahilik teşkilatı ve sünni-şii çatışmalarını içeren bir roman yazmaya başlamış fakat ömrü vefa etmemiştir.

"Köse Kadı"nın ilk baskısı 1974'te, bunun ikinci cildi (devamı olan) "Uçdaki Adam" 1975'te basıldı. 1975 Peyami Safa Roman Yarışması'na katılan Özkişi "Sokakta" adlı romanıyla başarı ödülü aldı. Arkasından da "Göç Zamanı" basıldı. Vefatından bir hafta sonra satışa arzedilen bu kitap Türkiye Milli Kültür Vakfı'nın başarı ödülüne layık görülmüş ve bu ödül eşine tevdi edilmişti. 1979'da kitaplarının ikinci baskıları yapılmıştır.

"Köse Kadı"nın üçüncü baskısında Ötüken Yayınevince "Köse Kadı ve Uçdaki Adam" birleştirilmiş adı "Köse Kadı" olmak üzere tek kitap olarak basılmıştır. Basılmamış bir çok hikayesi ise okuyucusuyla buluşmak üzere yayıncısını beklemektedir.

"Köse Kadı" adlı roman çeşitli film şirketleri tarafından senaryo için istenmiş fakat eşi ve kızı Zeyneb'in, bu filmin Kuruluş filmi ayarında ve sekiz-on bölümlük bir dizi film olmasında ısrarları sebebiyle projeler gerçekleşmemiştir.

Bahaeddin Özkişi seçkin ve pırıl pırıl bir insandı. İçi nasıl ise dışı da öyleydi. Her kitabı için nefsini muhasebeye çeker, "Büyük hesap gününde suçlu düşmeyeyim." derdi.

En verimli çağında iken, beyni yüklendiği mana yüküne takat getiremedi. "Bu terazi bu kadar sikleti çekmez." diyen yazar beş günlük bir mücadele sonunda yenik düştü. 10 Kasım 1975'te (47 yaşında) hakkın rahmetine kavuştu.

Yazmaya başladığı Ahi teşkilatını konu alan eser Onun için gerçek bir aşama olacaktı. Ne yazık ki ebed aleminden gelen çağrı, Onu 'Yariyle' mülaki olmak üzere fani alemden çekip aldı.

Bahaeddin Özkişi'nin Eserleri
Hikâye:
Bir Çınar Vardı, 1959
Göç Zamanı "Bir Çınar Vardı, Göç Zamanı, Papağan Dedi Ki" 2008

Roman:
Sokakta, 1971
Köse Kadı, 1974
Uçtaki Adam, 1975
Aldığı Ödüller:
Sokakta (1975 Peyami Safa Roman Yarışması, Başarı Ödülü)

Ziyaret -> Toplam : 125,06 M - Bugn : 88886

ulkucudunya@ulkucudunya.com