« Ana Sayfa »      « İlkelerimiz »

BAŞBUĞ TÜRKEŞ

ELMALILI HAMDİ YAZIR MEÂLİ

İrfan YÜCEL

Alparslan TÜRKEŞ

Alparslan TÜRKEŞ

Seyid Ahmed ARVASÎ

Ayhan TUĞCUGİL

M. Metin KAPLAN

Namık Kemal ZEYBEK

Prof. Dr. İBRAHİM TELLİOĞLU

04 Kas

2024

Molla Câmî

07.11.141 – 09.11.1492 01 Ocak 1970

7 Kasım 1414 Horasan’ın Cam şehrinin Harcird kasabasında doğdu. Anadolu’da Molla Câmî unvanıyla tanınır. İsfahan’dan Horasan’a göç eden dedesi Şemseddin Muhammed, burada İmam Muhammed ibni Hasan eş-Şeybânî Hazretlerinin neslinden birinin kızıyla evlenmiş, bu evlilikten babası Nizameddin Ahmed dünyaya gelmiştir. Molla Câmî Hazretleri ilk tahsiline babasının yanında başladı.

Babası Herat’a gidip Nizâmiye Medresesi’ne müderris olunca, öğrenimini 1420’den itibaren orada sürdürdü. Devrinin meşhur âlimlerinden Mevlânâ Cüneyd-i Usûlî’den Arap dili ve edebiyatının temel eserlerini okudu. Ardından Seyyid Şerîf el-Cürcânî’nin öğrencisi Ali es-Semerkandî ile Teftâzânî’nin öğrencisi Şehâbeddin Muhammed el-Câcermî gibi ünlü bilginlerin derslerine devam etti. Daha sonra Uluğ Bey zamanında büyük bir ilim merkezi haline gelen Semerkant’a giderek orada dokuz yıl kaldı.

Uluğ Bey Medresesi’nde Bursalı Kadızâde-i Rûmî’den riyâziyyât (matematik) dersleri aldı. Bu arada Mevlânâ Fethullah-ı Tebrîzî’nin derslerinden de faydalandı. Keskin zekâsı, yeteneği, ilmî meseleleri anlatma gücü ve görüşünü çok açık olarak ortaya koyabilme kabiliyeti sayesinde herkesin hayranlığını kazandı.

Tasavvufa İntisâbı
Genç yaşta döneminin bütün ilimlerine vâkıf olmasına rağmen bu ilimler Molla Câmî hazretlerini tatmin etmedi. Semerkant dönüşünde Nakşibendî şeyhlerinden olan Sâdeddîn-i Kâşgarî’ye intisap etti. Onun vefâtından sonra 1456’da, altın silsilemizin büyüklerinden olan Hâce Ubeydullah Ahrâr (Kuddise Sirruhû)ya bağlandı. Hâce Ubeydullah (Kuddise Sirruhû) ile birkaç defa görüştü. Ayrıca mektuplaşmak suretiyle kendisiyle devamlı temasta bulundu. Manzum ve mensur eserlerinin çeşitli yerlerinde onu her fırsatta öven Molla Câmî Hazretleri, büyük velînin vefâtı sebebiyle uzunca bir mersiye (ölenin veya kaybedilen değerlerin ardından onu öven ve kaybının üzüntüsünü terennüm eden şiirlerin genel adı.) kaleme aldı. Hâce Ubeydullah Ahrâr (Kuddise Sirruhû)nun Molla Câmî üzerindeki tesirinin diğer Nakşîbendi şeyhlerinden daha fazla olduğunda şüphe yoktur.

Molla Câmi hazretleri sene 1472 hacca gitmek için Herat’tan ayrıldı. Bu yolculuk sırasında Bağdat’a uğradı. Hac dönüşünde Tebriz’e gitti. Akkoyunlu Hükümdarı Uzun Hasan’ın Tebriz’de kalmasını istemesine rağmen oradan ayrıldı. 8 Ocak 1474 tarihinde Herat’a döndü. Burada Sultan Hüseyin Baykara’nın kendisi için yaptırdığı medresede Arap dili ve edebiyatı, hadis ve tefsir dersleri okuttu.

Vefatı

Reşahât adlı eserde Radiyuddin Abdulğafur (Kuddise Sirruhû) şöyle anlatıyor:
‘’Mevlana Câmî Hazretlerinin ilk rahatsızlıkları 13 muharrem perşembe günü başladı. Cuma ezanı okunduktan hemen sonra da mübarek nefesleri kesilerek, yolkluk aleminden sonsuzluk yurduna göç etti.’’

Kaynaklarda kaydedildiğine göre, 898 yılı Muharrem Ayı’nın on sekizine rastlayan Cuma günü dostlarından Kur’ân-ı Kerîm dinleyerek vefât etti.

Cenazesi, başta Hüseyin Baykara ve Ali Şîr Nevâî olmak üzere devrin bütün ileri gelenlerinin iştirakiyle kaldırılıp şeyhi Sa‘deddîn-i Kâşgarî Hazretlerinin kabrinin yanına defnedildi.

Medrese eğitimi almış, tasavvufun önemli isimlerinden biridir. Felsefe eğitiminin yanında etkili Arapça şiirler de yazmıştır.

Molla Câmî Hazretleri, zamanının velîleri ile görüşüp eğitim alırdı. Bir defa okuduğu kitabı asla unutmazdı. Dünya malına meyletmez, âhiret hayatı için çalışırdı. Dönemin sultanlarına ve vezirlerine yazdığı mektuplarda hep iyiliği, hayrı ve adaleti tavsiye ederdi.

Ziyaret -> Toplam : 125,31 M - Bugn : 72629

ulkucudunya@ulkucudunya.com