Ahmet Remzi Efendi
1872 - 1944 01 Ocak 1970
Ahmet Remzi, 1289/1872 de Kayseri Mevlevîhanesi nde doğar. Kayseri Mevlevîhanesi şeyhi Süleyman Ataullah Efendi nin ve Gennuri Hazretlerinin torunlarından Kadriye Emetullah Hanım ın oğludur. Dedesi ise Mevlânâ Celâleddin Rumî nin soyundan geldiği rivayet olunan es-Seyyid Süleyman Turâbî dir. Mevlevi tekkesinde gözlerini açıp Mevlevî terbiyesiyle büyümeye başlayan Ahmet Remzi, Sıbyan ve Rüştiye mekteplerini bitirdikten sonra başta babası Ataullah Efendi den olmak üzere, eniştesi Göncüzâde Nuh Necati Efendi den, Hisarcıklızâde şair Salim Efendi ve şair Sami Efendi den Arapça, Farsça ve edebiyat dersleri alır. 1310/1892 de İstanbul a giden Ahmet Remzi, bir yıl kadar Divan-ı Muhasebatta mülazım olarak görev yapar. Doğumunun yanı sıra çocukluğunu ve gençliğini Mevlevî tekkesinde ve çevresinde geçirir; İstanbul da ise Yenikapı Mevlevîhanesi nde misafir kalır. Daha önce babasından sikke giymiş ise de tarikat usulüne uyularak İstanbul da Şeyh Celaleddin Efendi tarafından tekbir ile sikke (Mevlevî dervişlerinin giydiği keçe külâh) giydirilir.1311/1893 de Kayseri ye dönüş yapan Ahmet Remzi Efendi, şair, arif ve Mevlevî bir şahsiyet olan Nazım Paşa nın aracılığıyla Kayseri İdadisi Ahlak ve Ulumi Diniye muallimliğine tayin edilir. Bir yandan İdadideki muallimlik görevini sürdürürken, bir yandan da çeşitli medreselerde okuyan talebelere Farsça, Pend-i Attar, Gülistan, Bostan, Aruz-ı Cami ve Mesnevî gibi eserleri okutur.II. Meşrutiyet in ilânına kadar Kayseri de ilmi çalışmalarını, muallimlik ve müderrislik görevlerini sürdürür; ayrıca şiir dünyasında ciddi biçimde ismini duyurur. Divan edebiyatının nazım şekillerinde yazdığı şiirleri okuyucu katmanlarında revaç bulur. II. Meşrutiyet in ilânından sonra ziyaret maksadıyla Konya ya giden Ahmet Remzi Efendi, davranışlarıyla ve ilmi seviyesiyle Çelebi Efendi nin dikkatini çeker ve Çelebi Efendi nin Konya da kalmasını istemesi üzerine Kayseri deki görevinden istifa ederek Konya ya yerleşir ve bir yıl süreyle çelebizadelere Mesnevî okutur. Akabinde dokuz ay süreyle Kütahya Erguniye Mevlevîhanesi nde şeyh vekilliği görevini sürdürürken, medrese öğrencilerine de ders vermeye devam eder.1329/1908 de ise Kastamonu Mevlevîhanesi şeyhliğine tayin olunur. Burada da yine tekke ve medrese faaliyetlerini birlikte sürdürür. Bu görev sırasında Halep Mevlevîhanesi nin tahkikatı ile o bölgedeki tekkelerin durumunun incelenmesi görevi verilir. Bu görevi sırasında Antep, Urfa, Kilis, Hama, Humus, Trablus ve Kudüs gibi şehirleri dolaşır. Bu seyahati altı ay sürer.Kastamonu ya döndükten bir süre sonra soruşturmasına memur edildiği Mevlevîhane nin şeyhliğine tayin edilir. Halep te göreve başlayan Ahmet Remzi Efendi, çok kısa süre de mevlevîhaneyi canlandırır. 1333/1915 de Birinci Dünya Savaşı nın başlamasıyla Filistin Cephesi ne hareket eden gönüllü " Mücahidin-i Mevlevîyye Taburu"nda savaşa katılır. Savaş sırasında tekkenin cami ve semâhânesini, Osmanlı ordusunun erzak ve mühimmat deposu olarak kullanılmasına izin verir. Savaş esnasında askere verdiği moral desteğin yanı sıra savaşta büyük yararlılıklar gösterir. Ayrıca, savaş sırasında eğitim ve öğretim faaliyetlerini sürdürür. Yine bu minvalde Şam da kaldığı sürece Ümeyye Camii nde Mesnevî okutur. Şam dan, Halep in düşman tarafından işgali nedeniyle İstanbul a dönmek zorunda kalır. Savaştaki üstün başarısından dolayı kendisine harp madalyası beratı ve nişanı verilir. 1337/1919 da Üsküdar Mevlevîhanesi postnişliğine tayin olunur. Bu süreçte tekkeyi onarıp tekrar yoğun bir tempoyla hem tekke faaliyetlerine hem de ilmi faaliyetlerine hız verir. Ayazma Sultan Camii nde ve Bayezid Camii nde Mesnevî okutmaya devam eder. 1344/1925 te Tekke ve Zaviyelerin kapatılmasından sonra Üsküdar Selimağa Kütüphanesi baş memurluğuna tayin olunur. Kütüphanede hummalı bir şekilde çalışmaya devam eder. Kütüphanenin tasnifinin yanı sıra fihristler düzenler. Bazı Arapça ve Farsça eserleri tercüme eder. Kütüphaneyi tam anlamıyla bir ilim ve irfan ocağına dönüştürür.1937 de İstanbul daki görevinden istifa edip Ankara ya gelir. Devrin Milli Eğitimi Bakanı nın isteği üzerine Ankara Eski Eserler Kütüphanesi nde müşavirlik görevinde bulunur. Pek çok bilim adamına rehberlik eder. 1944 te doğduğu şehir olan Kayseri ye döner ve çok geçmeden de âlim, şair, arif, zarif, fatin ve müeddep bir zat olarak Hakk a vasıl olur. Naşı, Mevlâna nın hocası Seyyid Burhaneddin Tirmizi nin türbesine defnedilir. Hayatını ilim ve irfana vakfetmiş olan Ahmet Remzi Efendi biteviye insanlara Allah aşkının önemini gerek "hal" ve gerekse "kal" diliyle anlatmaya çalışmıştır. İlâhi aşkın yanı sıra beşeri aşkı da tadan ve eşine hayran ve âşık olan Ahmet Remzi Dede, çocuklarına ve torunlarına karşı da her daim sevgiyle hareket etmiştir.Mevlevî şeyhliğinin yanı sıra divan şiir geleneği içinde yetişmiş Mevlevî şairlerin son temsilcilerindendir. Başta Mevlevîlik olmak üzere tasavvufla ilgili pek çok kitap telif ve tercüme etmiştir. Manzum Kavaid-i Farisî, Tuhfetü s-samiin, Âyîne-i Seyyid-i Sırdan, Gülzâr-ı aşk, Bir Günlük Karaman Seyahatnamesi, Tuhfe-i Remzi, Tarihçe-i Aktâb? kaleme aldığı eserlerden bazılarıdır. Onun bilgeliği annesi tarafından dahi onaylanmıştır. Nitekim çok kültürlü bir hanım olan annesi Kadriye Hanım yüz yaşından fazla yaşamış ve torunlarının torunlarını görmüştür. Âlim ve şair olan oğlu odaya girdiğinde ayağa kalkan annesine Ahmet Remzi Efendi, derin bir saygı ile: "Anacığım yapma yalvarırım" şeklinde ona ricada bulunur, annesi de, "Evladımsın ama ilmine olan hürmetimden ayağa kalkıyorum" şeklinde cevap verirmiş.Ahmet Remzi Efendi nin hayatına dair bu değinimizi, o nun Şam da savaş sırasında annesine, eşine ve çocuklarına yazdığı manzum mektubun bazı mısralarını aktararak bitirelim: "Dilerim Tanrı dan ayrılık olmasın/ Olursa da keder bizi bulmasın/ Validemiz saçın başın yolmasın/ Düşmanların çileleri dolmasın/ Daima yüzünüz gülsün solmasın/ Cenab-ı Hakk sizi bensiz, beni sizsiz koymasın?"
HÂMİŞ: "Son dönem Osmanlı Mevlevîlerinden Ahmet Remzi Akyürek"le ilgili en kapsamlı çalışma bu başlık altında Ahmet Cahid Haksever tarafından yapılmış ve 2002 de Ankara da neşredilmiştir. Ayrıca Hüseyin Vassaf ın "Remzinâme" adlı biyografik mahiyette bir eseri vardır. Bunların yanı sıra Hasibe Mazıoğlu, DİA, II, İstanbul 1989, s. 304?305, İbnülemin, Son Asır Türk Şairleri, III, İstanbul 1988, s. 1427?1430, Abdullah Satıoğlu, Kayseri Şairleri, Ankara 1970,s. 5?10, gibi çalışmalar bulunmaktadır.