Alemdar Mustafa Paşa
1765 – 15.11.1808 01 Ocak 1970
Alemdar Mustafa Paşa, 1755'de Ukrayna Hotin'de dünyaya geldi. Rusçuk Yeniçeri ağalarından Hasan Ağa’nın oğludur.
Alemdar Mustafa Paşa, bayraktar olarak kadiği yararlıktan ötürü “Alemdar” lakabını aldı. Osmanlı'da o dönemde merkeze uzak olan batıdaki topraklar, ayan adı verilen yöneticiler tarafından idare edilmekteydi. Alemdar Mustafa'nın bulunduğu bölgenin kontrolü ise Tirsinikli İsmail Ağa'da bulunuyordu. Alemdar Mustafa, İsmail Ağa'nın himayesine katıldı ve bir dizi başarılı çatışmalarda bulundu. Özellikle I797 yılında meşhur dağlı eşkıyası Pazvantoğlu Osman'ın hayli kalabalık ordusunu sadece 200 kadar adamıyla püskürtüp Rusçuk'u kurtarması, bir anda bölgede adının duyulmasını ve hükümette bile şöhret kazanmasını sağladı. Yine Pazvantoğlu'nu Tırnova hücumunda mağlup etmesi, ardından da eşkıyadan Manav İbrahim'i tepelemesiyle ününe ün katan Alemdar Mustafa, önce kapıcıbaşılığa, ardından da 1804 yılında İsmail Ağa'nın teklifiyle Hacı Ömer Ağa'nın ölümü sonucu boşalan Hezargrad âyanlığına atandı.
Önce Hezergrad Âyanı, sonra da Rusçuk Âyanı oldu.
1806 yılına gelindiğinde, sıcak bir ağustos gecesinde İsmail Ağa eğlenmek için eski köyü Tirsinik'e gitmişti. Burada eğlence sırasında müşkül bir vaziyette iken bir hasmı tarafından göğsünden vurularak suikasta kurban gitti. Bunu haber alan Alemdar Mustafa hemen bölgeye gelerek yönetimi kendi eline aldı. Tirsinikli İsmail Ağa kurnaz, mert, cesaretli ve zeki birisiydi. Devletin bazı zaaflarını suistimal etmekteydi. Merkezde İsmail Ağa'nın isyan etmesinden korkulurdu. Bu sebeple Alemdar Mustafa'nın kontrolü ele alması İstanbul tarafında bir memnuniyet oluşturmuştu. Daha sonra Alemdar Mustafa Paşa, müteveffa Tirsinikli İsmail Ağanın yerine Rusçuk Ayanı olarak tayin edildi.
Alemdar, aslında Efendisi Tirsiniklioğlu gibi, III. Selim'in başlattığı “Nizam-ı Cedit”, yani yeniliklere karşı idi. İsmail Ağa ve diğer ayanlar, Nizam-ı Cedit güçlendikçe devlet içinde devleti andıran sun'i hâkimiyetlerinin sona ereceğini pekâlâ biliyorlardı. Alemdar da efendisinin etkisiyle ve devrin genel havası içinde yeniliklere muhalif kanat içinde yer almıştı, üstelik babası gibi yeniçeri ocağından yetişmeydi ve yeni düzenle bu ocağın tasfiyesi sözkonusuydu.
Alemdar Mustafa Paşa'nın hayatı sürekli olarak savaşlarla, mücadelelerle geçiyordu. Rusçuk ayanı olduktan sadece birkaç ay sonra, 1806 yılının sonlarına doğru Osmanlı-Rus savaşı patlak verdi. Aslında Rusya ve Osmanlı arasında bir barış antlaşması bulunuyordu. Fakat Osmanlı'nın, Rus yanlısı Eflak ve Boğdan voyvodalarını görevden alması Rusya'nın çıkarlarını zedeliyordu. Ruslar 40.000 askeriyle Eflak ve Boğdan'a girince Sultan III.Selim, derhal Rusya'ya karşı savaş ilan etti.
Alemdar Mustafa Paşa, bu sırada patlayan Osmanlı-Rus savaşında yeniçerilerden meydana gelen merkez ordusunu ilk defa topluca ve yakından görme fırsatı buldu. Mensup olduğu şanlı yeniçeri ocağının bu kadar disiplinsiz, askerlik vasıflarından mahrum ve güçsüz olduğunu görünce ocak halerle artık asla bir savaş kazanılamayacağı ortadaydı. “Padişahın yeniçeri ocağını tasfiye etmek ve yerine daha disiplinli ve güçlü bir ocak kurmasından daha tabii ne olabilir?” diyenlerin tamamen haklı olduğunu artık anlamıştı.
Düşünceleri zaman içinde değişen Alemdar Mustafa Paşa bir taraftan Rusçuk, Yergöğü ve Tuna sahillerinde Rus ilerleyişine engel olmaya çalışıyor, öte yandan açtırdığı kanallar ve diğer bazı önlemler ile bölgedeki ziraatin gelişmesine çalışıyordu. Bir zamanlar zorbalar tarafından halka yüklenen yasadışı vergileri kaldırmış, bu yüzden daha önce topraklarını terkedenler tekrar vatanlarına dönmüşler ve Alemdar Mustafa Paşa bölgede halkın sevgilisi haline gelmişti. Bu adil ve itaatkâr idarecinin faaliyetleri Osmanlı Padişahı III. Selim'in Alemdar Mustafa Paşa’ya özel önem vermesine sebep oldu.
III. Selim, boşalan Silistre Valiliği'ne ve Tuna Başkomutanlığı'na Alemdar Mustafa Paşa’yı getirdi.
III. Selim, batıdan geri kaldığımızın farkına varan ve yenilenmenin zorunlu olduğunu gören birisiydi. Nizam-ı Cedid adı altında, sadece ordu için değil, birçok alanda yenilik hareketleri yaptırdı. Bu yeniliklerin maddi olarak getirileri de fazlaydı. Bu nedenle yeni vergiler konulmuştu. Kabakçı Mustafa İsyanları bu vergiler dolayısıyla, ekonomik bir sebeple çıkmış gibi görünse de, tek neden bu değildi.
Aynı, bundan yıllar evvel Uluğ Bey'in rasathanesini ve icatlarını beğenmeyip 'Allah'ın düzenini bozuyor' diyenler gibi bir güruh, ''Askere kafir elbisesi giydiriyor'' diyerek bu sefer III. Selim'in kıyafet yeniliklerine karşı çıkmaktaydı. Dolayısıyla bu da ayaklanmaların dini yönden bir sebebiydi. Aynı zamanda Nizam-ı Cedid ordusunun ekseriyeti Rus savaşları için Rumeli'de bulunmaktaydı. Bundan istifade Kabakçı Mustafa'yı önder seçen askerler ayaklandı.
Kabakçı Mustafa ve takipçileri, padişahtan 11 kişinin kellesini istedi. İstenilen bu 11 kişiden bazıları idam edildi. Bundan sonra İrad-ı Cedid adlı hazinenin kaldırılmasını talep ettiler. Bu istekleri de yerine getirildi fakat isyancıların talepleri bitmek bilmiyordu. En sonunda III. Selim tahttan feragat etmedikçe dağılmayacaklarını ilan ettiler. Padişah 'Allah'ın takdiri bu imiş' diyerek kendi isteğiyle yönetimden çekildi.
29 Mayıs 1807 yılında IV. Mustafa tahta geçirildi. Merkezde bu olaylar cereyan ederken Alemdar Mustafa Paşa da Nizam-ı Cedid askerleriyle cephede Ruslara karşı savaşmaktaydı. Padişahın tahttan indirildiğini haber alan III. Selim'in Nizam-ı Cedid askerleri, Alemdar Mustafa Paşa'nın himayelerine sığındılar.
Alemdar Mustafa Paşa, III. Selim'in ıslahatlarını benimsemekteydi. Bu nedenle onu tekrar tahta çıkartmak isteyenlerle ortak hareket ediyordu. III. Selim taraftarı paşalar 'Rusçuk Yaranı' adlı gizli bir teşkilat oluşturmuştu. O sıralar Edirne'de bulunan sadrazamı, Alemdar Mustafa Paşa'yı Edirne'ye destek olarak çağırması için ikna ettiler. Nitekim istedikleri oldu ve Alemdar Mustafa Paşa ordusuyla birlikte Edirne'ye geldi. Sadrazam İstanbul'a geçmeyi teklif edince hep birlikte payitahta geldiler.
Alemdar Mustafa Paşa bir süre amacını belli etmeden uygun zamanı bekledi ve 28 Temmuz 1808 günü 10 bin kadar askeriyle Bab-ı Ali'yi bastı. Ardından Topkapı Sarayı'na yöneldi. IV. Mustafa'ya, III. Selim'in hapsedildiği yerden salınması için haber gönderdi. IV. Mustafa ise tahttan inmeye hiç niyetli olmadığı için hanedanın tek erkek üyesi kalmak planıyla III. Selim ve II. Mahmut'u öldürtmek için adamlarını görevlendirdi.
Cellatlar evvela III. Selim'in odasına yönelerek onu katlettiler. Ardından II. Mahmut'un haremine doğru gittiler. Şehzade Mahmut, lalası Anber Ağanın yardımıyla cellatlardan kaçmayı başardı.
Bu hadiseler cereyan ederken Alemdar Mustafa Paşa adamlarıyla birlikte saraya girmişti. III. Selim'in cansız bedenini gören Alemdar Mustafa Paşa üzüntüyle sultanın cesedinin başında kalakaldı. Ramiz Efendi tarafından 'aman efendim ölmüşe ağlanacak zaman değildir, tahtın sahibini bulmalıyız, Sultan Mahmud efendimize bir zarar gelmeye' diye uyarılarak toparlandı. IV. Mustafa tahttan indirilip hapsedilerek kapısına bir nöbetçi koyuldu. Olaylar yatıştırıldıktan sonra Şehzade II. Mahmut tahta geçirildi ve Alemdar Mustafa Paşa sadrazam oldu. III. Selim'in katilleri yakalanıp önce fırın mahbesinde tutuklandılar ve sonra hepsi idam edildi.
Alemdar Paşa sadrazam olduktan sonra, bu makam ve mevki onu değiştirmeye başladı. Yıllardır savaşlarda mücadele veren Alemdar Mustafa Paşa sonunda rahata ermişti. Maddi yönden hiçbir eksiği yoktu, kadınlarla zevk ve sefa sürüyordu. Paşa'nın adamlarının kuvvet gösterileri halkı rahatsız ediyordu. Hicri 1223 senesi Ramazan ayına gelindiğinde (M. Kasım 1808) artık ortalık karışmaya başlamıştı.
Nizam-ı Cedit ocağının yerine 14 Ekim 1808 yıklında Sekban-ı Cedid adı verilen yeni modern ordu kurulduğu ilan edildi.
Alemdar Mustafa Paşa'nın Yeniçeriler'in "kendilerine alternatif olduğu düşüncesiyle" karşı çıktığı Nizam-ı Cedit'i (Sekban-i Cedit olarak farklı isimle de olsa) yeniden kurması, Yeniçeri ocaklarında yolsuzluk tespiti yapmaya kalkışması onların da düşmanlığını kazanmasına yetmişti.
Etrafta 'bayramdan sonra Yeniçeri Ocağı'nın kaldırılacağı' haberleri yayılmıştı. Yeniçeriler Alemdar Paşa'ya hitaben Bab-ı Ali duvarlarına ''Rumeli'den geldi bir çıtak, bayram ertesi ya kılıç oynayacak ya bıçak'' gibi tehdit yazıları asıyorlardı. Ateşin fitili 15-16 Kasım gecesi ateşlendi. Yeniçeriler isyan ederek Bab-ı Ali'yi bastılar. Fakat Alemdar Mustafa Paşa teslim olmaya niyetli değildi, emrindeki bir avuç askerle direndi. En sonunda teslimiyetten başka çaresi kalmadığını anlayan Alemdar Mustafa Paşa, mahzendeki barut fıçılarını havaya uçurarak, beraberinde birkaç yeniçeri ile birlikte ve içeri girmeye çalışan 1000'e yakın yeniçeriden 600 kadarıyla birlikte öldü.
Yeniçeriler yangından sonra onun ölüsünü bularak günlerce İstanbul'da dolaştırdılar; sonra parçalayıp Yedikule dışındaki bir kör kuyuya attılar. Alemdar'ın kemikleri Yeniçeri Ocağı'nın yok edilmesinden sonra oradan çıkartılarak Yedikule surları civarına gömülmüştür. II. Meşrutiyet'in ilanından sonra da Zeynep Sultan Camii haziresine nakledilmiştir.
Bu olay “Alemdar Vakası” olarak anılmaktadır.
Padişah, Alemdar Mustafa Paşa'ya yardım gönderememişti. Zira kendisi de abluka altındaydı. Alemdar Paşa'nın ölümünden sonra II. Mahmut, Sekban-ı Cedid Ocağını kaldırmayı kabul edince, yeniçeriler dağıldı ve isyan son bulmuş oldu. Fakat şehir bu isyanlar sırasında büyük bir tahribata uğramıştı.
Bu isyana biraz da IV. Mustafa ve onun taraftarları sebep olmuştu. Sultan II. Mahmut, isyan bastırıldıktan sonra tahtını sağlamlaştırmak için IV. Mustafa'yı öldürttü. Böylece hanedanın tek erkek evladı olarak saltanatını sağlama almış oldu.
Alemdar Mustafa Paşa, 16 Kasım 1808 yılında İstanbul’da 53 yaşında intihar ederek ölmüştür.