Emile Durkheim
15.04.1858 – 15.11.1917 01 Ocak 1970
Emile Durkheim bir bütün olarak sosyal bilimde önemli bir şahsiyet olmayı sürdürür ve sosyolojinin tartışmasız olarak “kurucu baba”larından biridir. Sosyolojinin klasik döneminden (1890-1920) diğer toplumsal kuramcılar kendilerini “sosyolog” olarak tanımlama konusunda muğlak davransalar da, görünen o ki Durkheim toplumsal olguların bir bilimi olarak sosyolojiyi inşa etmenin önemine inanmaktadır. Sosyolojisi modern yaşamın doğası üzerine çağdaş düşünceyi biçimlendirmede temel bir rol oynamaya devam etmektedir ve modern Fransız toplumsal düşüncesini anlamak isteyen herkes Durkheim’ı ciddiye almaya mecburdur.
Çalışmaları modern dünyanın karmaşasını kavramak için hala zengin ve zorlu bir kaynaktır. Durkheim bu karmaşayı, Jean Guyau’nun ahlak felsefesini benimseyerek (Orru, 1987) “anomik” olarak tarif eder. Modem toplumsal kuramı biçimlendiren ve çoğu kez yoğun ve genellikle anlaşılması güç bir şekilde yazan (Georg Simmel, Max Horkheimer veya Talcott Parsons gibi) diğer başat simaların aksine Durkheim’ın yazılan doğrudan, veciz ve kolayca anlaşılabilirdir.
Kitapları genelde, The Elementary Forms of the Religious Life’ın (Durkheim, 1961; Dini Hayatın İlkel Biçimleri, 2011) açılış bölümlerindeki “din”in anlamı gibi zorlu bir analitik sorunla başlar, ama argümanları her daim mantıklı ve nettir. Bir sosyoloji öğrencisinin bakış açısından Durkheim bu anlamda erişilebilir bir yazardır. Ancak açıklık aldatıcı olabilir. Çünkü Durkheimcı sosyolojiye temel teşkil eden sorunların -bir ahlak bilimi olabilir mi?- açıkça ucu bucağı yoktur.
Professional Ethics and Civic Morals’m (Durkheim, 1992) tarzı ve içeriği bu anlamda tipiktir. Durkheim’m amacı, ekonominin diğer toplumsal kuramlarla bağlantısının bir bakıma koptuğu, ileri, farklılaşmış ve karmaşık bir toplumun ahlaki sorunlarını araştırmaktı. Metnin büyük bir bölümü, başlıca kavramlara (yaptırım, mülk, ahlak kuralları ve sözleşme) açık ve analitik bir şekilde anlaşılmasını tesis etmekle ilgilidir, ama mevcut kuramların yanlış kanılarını ortadan kaldırmaya yönelik bu tanımsal açıklık arayışı, Durkheim’m ilgilendiği başlıca konuya zemin hazırlar: Nasıl modern koşullara uygun bir ahlaki kısıtlama sistemi bulabiliriz? Bu sorunun yanıtı, en azından kısmen, loncaların Ortaçağ’daki iktisadi faaliyetleri düzenlemeleri gibi ekonominin düzenlenmesine katkıda bulunacak mesleki yasalar ve yurttaş değerleri sistemlerinin evrimine istinaden veriliyordu (Black, 1984). Durkheim’ın toplumun ahlaki aygıtının parçası olarak gördüğü devletin, toplumsal yaşamın düzenlenmesinde, ama aynı zamanda, bireyin haklarının korunmasında da oynayacak önemli bir rolü vardı. Bu yanıt, aynı zamanda, Durkheim’a göre esasında bir ahlak kuralları bilimi olan sosyolojinin bir bütün olarak taslağını sunuyordu.
Argümanın tarz ve içeriği bu düzeyde nispeten basit görünse de, Durkheim’ın sosyolojisi çelişkili ve çoğu kez yanıltıcı yorumlarla kuşatılmıştır. Professional Ethics and Civic Morals’da (bundan böyle Civic Morals olarak anılacaktır) yer alan teze dönmeden önce, Durkheim’ın çalışmalarının özellikle Ingilizce konuşan dünyada alımlandığı bazı belli başlı yorumlama çerçevelerini anlamamız gerekir. Yorumlama geleneğinin bu şekilde gözden geçirilmesi önemlidir, çünkü Civic Morals’ın bu yorumlama ve alımlama paradigmalarına bir meydan okuma olduğunu öne sürmek niyetindeyim. Durkheim’ın çalışmalarının toplumsal değişim yerine öncelikle toplumsal düzeni anlamakla ilgilendiği için bir anlamda muhafazakar olduğudur.