« Ana Sayfa »      « İlkelerimiz »

BAŞBUĞ TÜRKEŞ

ELMALILI HAMDİ YAZIR MEÂLİ

İrfan YÜCEL

Alparslan TÜRKEŞ

Alparslan TÜRKEŞ

Seyid Ahmed ARVASÎ

Ayhan TUĞCUGİL

M. Metin KAPLAN

Namık Kemal ZEYBEK

Prof. Dr. İBRAHİM TELLİOĞLU

18 Kas

2024

Hazreti Fatıma

609 - 632 01 Ocak 1970

Her hal ve hareketinde Peygamberimizi örnek alıp hayatında tatbik ederek, Hazreti Muhammed’in (sav)"Fatıma Cennet kadınlarının efendisi, Hasan ve Hüseyin de Cennet gençlerinin efendisidir" müjdesine mazharoldu. Kainatın Efendisinin kızı, mübarek silsilenin temsilcileri olan Hazreti Hasan ve Hüseyin’in (ra) annesi olmabahtiyarlığına erişen mümtaz kadın. Mütevazı bir hayat yaşayarak, günlerce açlıkla mücadele eden ve bu sebeplede, "Allah’ım ona açlık elemini verme" mealindeki Peygamberi duadan sonra bir daha açlık elemi çekmeyen mübarekkadın.

Fatıma 609 yılında Mekke’de doğdu (bazı kaynaklarda da 605 tarihinde doğduğu kaydedilmektedir).Annesi, Peygamber Efendimizin ilk eşi, ilk Müslüman ve mübarek kadın olan Hz. Hatice’dir. Hz. Hatice’nin (ra) en küçükkızıdır. Aydınlık, parlak ve beyaz yüzlü kadın, anlamına gelen "Zehra" lakabı (Fatımatü’z-Zehra) ile anılırdı.Peygamber Efendimiz, kendisini çok sevip anne sevgisiyle muamele ederek, babaannem, annem anlamına gelen "Ümmüebiha" sözleriyle kendisine hitap ederdi. Bir diğer lakabı da "iffetli kadın" anlamına gelen "Betül"dür. Künyesi, Ümmü’l-Haseneyn Fatıma bint Muhammed ez-Zehra şeklindedir.

Evlenme çağına gelen Fatıma’ya, Hz. Ebu Bekir ve daha sonra Hz. Ömer talip olup evlenmek istemişlersede Peygamber Efendimiz bu taleplerini kabul etmeyerek daha sonra talip olan Hz. Ali ile evlendirdi. Evlendikleri zaman Hz.Ali’nin maddi durumu mehir bedeli veremeyecek kadar düşük olduğu gibi, Hz. Fatıma’nın da bütün çeyizi; kadife bir örtü,bir yastık, iki el değirmeni ve iki su kabından ibaretti. Peygamber Efendimiz ikisi için şu duada bulundu:

Allah’ım, onların her ikisine bu evliliği mübarek kıl. Onlardan gelecek nesilleri mübarek eyle. Onlarışeytanın şerrinden koru. Dualarını tamamladıktan sonra iki sure okudu. Bu evlilikten Hasan, Hüseyin, Muhassin, ÜmmüGülsüm ve Zeynep dünyaya geldi.

Evliliklerinin ilk yıllarında bazı anlaşmazlıklar çıktıysa da Peygamber Efendimiz aralarınıbularak, Hz. Fatıma’ya kocasına itaat etmeyi tavsiye ederken, Hz. Ali de bundan sonra hiçbir şekilde eşini üzmeyeceğinibelirtti. Böylece aralarındaki anlaşmazlık ve ufak tefek kırgınlıklar ortadan kalktı.

Fatıma babasına son derece düşkündü. Peygamber Efendimizin vefatının yaklaştığını öğrendiğindeağlamaya başladı. Bunun üzerine Resulü Ekrem kulağına eğilerek, ailesinden ilk önce kendisinin Ona kavuşacağınısöyleyerek teskin ve teselli etti. Nitekim babasının vefatından beş buçuk ay sonra 632 yılının Ramazanında Hakkınrahmetine ve Resulullah’a kavuştu.

Peygamber Efendimize layık bir evlat olan Fatıma, her haliyle Peygamber Efendimizi kendisine örnek alıpOnun gibi yaşamaya çalıştı. Haya ve edep timsali olup, konuşma şeklinden yürüyüşüne kadar bir çok özelliği ilebabasına benziyordu. Sade bir hayat yaşadı. Kızını çok seven Peygamberimiz, Fatıma geldiği zaman çok sevinir veayakta karşılardı. Yanaklarından öperek iltifat ederdi. Ya kendi yerine veya yanına oturturdu. Evinde kendisiniziyarete gelen babasına kendisi de aynı şekilde ve hürmetle mukabele ederdi.

Hz. Fatıma’nın en önemli özelliklerinin başında, Peygamber Efendimizin soyunu devam ettirmek gelir. Buaçıdan müstesna bir yere sahiptir. Peygamber Efendimiz nübüvvet nazarıyla istikbali görerek Hz. Fatıma ve oğullarıHz. Hasan ile Hz. Hüseyin’e büyük muhabbet besledi. Onlara büyük muhabbet beslediği gibi çoğu zaman dua da ederdi. Bumuhabbet ve sevginin sebebi sadece baba şefkatinden ibaret olmayıp bir çok hikmetleri vardır. Mübarek abasını HazretiAli(ra), Hazreti Fatıma (ra), Hazreti Hasan ve Hüseyin’in (ra) üstlerine örterek "Ey Peygamber ailesi, Allah günahlarınızıgiderip sizi ter temiz yapmak istiyor" (Ahzab Suresi 33 ayet), ayetiyle dua etmesi ile ilgili olarak, BediüzzamanHazretleri şu ifadelere yer verir:

"Resul-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâm, gayb-âşinâ ve istikbal-bîn nazar-ı nübüvvetle, otuz kırksene sonra Sahabeler ve Tâbiînler içinde mühim fitneler olup kan döküleceğini görmüş. İçinde en mümtaz şahsiyetler,abâsı altında olan o üç şahsiyet olduğunu müşahede etmiş. Hazret-i Ali’yi (r.a.) ümmet nazarında tathir ve tebrieetmek ve Hazret-i Hüseyin’i (r.a.) tâziye ve teselli etmek ve Hazret-i Hasan’ı (r.a.) tebrik etmek ve musalâha ile mühimbir fitneyi kaldırmakla şerefini ve ümmete azîm faydasını ilân etmek ve Hazret-i Fatıma’nın zürriyetinin tâhir vemüşerref olacağını ve Ehl-i Beyt ünvan-ı âlisine lâyık olacaklarını ilân etmek için, o dört şahsa, kendiyleberaber "Hamse-i Âl-i Abâ" ünvanını bahşeden o abâyı örtmüştür" (Lem’alar s. 97).

Peygamber Efendimiz, bu hareketiyle ileride meydana gelecek hadiselerde Hazreti Ali’nin halifeliğininhakkaniyetine ve cereyan edecek hadiselerde masumiyet ve haklılığına işaret ederek, Emevilerle Haricilerin ifrata kaçantaraftarlarına ikazda bulunmuştur. "…İşte bu abâ ve dua ile, Resul-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâm, Hazret-iAli (r.a.) ve Hazret-i Hüseyin’i (r.a.) mesuliyetten ve ittihamdan ve ümmetini onlar hakkında sû-i zandan kurtardığıgibi, Hazret-i Hasan’ı (r.a.), yaptığı musalâha ile ümmete ettiği iyiliğini vazife-i risalet noktasında tebrikediyor ve Hazret-i Fatıma’nın (r.a.) zürriyetinin nesl-i mübareki, âlem-i İslâm’da Ehl-i Beyt ünvanını alarak âlibir şeref kazanacaklarını ve Hazret-i Fatıma (r.a.) zürriyetçe çok müşerref olacağını ilân ediyor"(Lem’alar s. 97).

Örnek alınacak bir çok meziyetlere sahip olan Hazreti Ali ve Hazreti Fatıma, evlatları hastalanmış veiyileşmeleri halinde üç gün oruç tutacaklarını vaat ederek Cenabı Hakk’a dua etmişlerdi. Duaları kabul edilipevlatları iyileşince oruç tutmaya başladılar. Tam iftar vaktinde yemek yiyecekleri sırada kapıları çalındı. Kapıyagelen fakir "Ey Muhammed’in evlatları, ben fakirim. Çocuklarıma yedirecek bir şeyim yok. Bir parça yiyecek verin deAllah’da sizlere Cennet nimetlerini ihsan etsin" şeklinde bir istekte bulununca hazırladıkları yemeği fakirevererek oruçlarını su ile açtılar. Ertesi gün hazırladıklarını kapılarına gelen yetime verdiler. Üçüncü günise kapılarını müşrik bir esir çaldı. Bu sefer de hazırladıklarını ona vererek yine oruçlarını su ile açtılar.Açlıktan halsiz düşen Hz. Ali çocuklarını alarak Peygamber Efendimizin yanına gitti. Onların perişan vaziyetini görenKainatın Efendisi, hallerine çok üzüldü ve onları da alarak kızının evine gitti. Kızının durumunun daha kötüolduğunu görünce daha da üzüldü. İşte tam bu sırada "Onlar kendi canlarının çekmesine rağmen, yemeğifakire, yetime ve esire yedirirler" mealindeki İnsan Suresi’nin sekizinci ayeti nazil oldu. Böylece katlandıkları büyükfedakarlık sonunda Cenabı Hakkın övgüsüne mazhar oldular.

Ziyaret -> Toplam : 125,01 M - Bugn : 31318

ulkucudunya@ulkucudunya.com