İsmail Bilen
1902-18 .11.1983 01 Ocak 1970
İsmail Bilen, Türkiye Komünist Partisi'nin 1973-1983 yılları arasında genel sekreterliğini üstlenen komünist siyasetçi.
İsmail Bilen, doğduğu köyde tamamladığı rüştiye eğitiminin ardından, ailesi ile göç ettiği İstanbul'da motor makinistliği yaptı ve İstanbul'un İtilaf Devletleri tarafından işgal edildiği 1918-1922 yılları arasında çeşitli eylemlere katıldı.
1922’de yasa dışı Türkiye Komünist Partisi'ne girdi; ardından parti tarafından eğitim görmesi için Sovyetler Birliği’ne gönderildi. 3 yıl boyunca Doğu Emekçileri Komünist Üniversitesi KUTV’da eğitim gördü.
1926 yılında Viyana’da yapılan konferansta alınan KUTV’daki öğrencilerin parti örgütlerinin güçlendirilmesi için yurda dönme kararı alınmasıyla Adana il sekreteri olarak Türkiye’ye döndü. Adana'da işçiler arasında örgütlenme faaliyetlerinde bulundu. 1927 Adana Demiryolu Grevinin gerçekleşmesini sağladı. Daha sonra konferansta yeni seçilen parti yönetiminin cumhuriyet rejimine ve kemalizme destek verilmesi kararına karşı çıktığından dolayı görevden alınarak İstanbul’daki basın yayın çalışmalarına alındı. 1927 Tevkifatı sonucunda merkez komite üyelerinin çoğunun tutuklanmasından sonra Şefik Hüsnü’nün onayı ve Komintern’in aday göstermesiyle yeni Merkez Komiteye alınır. 1929 yılındaki toplu tutuklamalara kadar bu görevi sürdürür. 1928 Ağustosunda yurda Nâzım Hikmet ile birlikte pasaportsuz girmeye çalışırken yakalanarak Hopa Cezaevine gönderilir. 1929 başında salıverilse de Nisan ayında yeniden tutuklanır. İzmir’de yargılanır ve 1933 yılına kadar Diyarbakır Cezaevi'nde tutuklu kalır. Cumhuriyetin 10. yılı için çıkartılan af yasası ile serbest kaldıktan sonra Moskova’ya gitti ve yaşamının sonuna dek bir daha ülkesine dönmedi.
1934 TKP Merkez Komite Plenumunda örgüt sekreterliğine getirilir. Komintern’in 1935 yılındaki 7. Kongesinde alınan ve komünist partilerin yükselen faşizm tehlikesine karşı sosyal demokrasiyle ittifak yapmasını öngören Halk Cephesi siyaseti gereği olarak TKP yönetiminden partinin siyasi faaliyetlerinin sonlandırılması istenir. Partililer Cumhuriyet Halk Partisi veya Halkevlerinde örgütlenecek ve faşizmi deşifre edeceklerdir. Bu dönemde Moskova’da bulunan Bilen Komintern’in önde gelen isimleri olan Georgi Dimitrov, Dmitry Manuilsky, Otto Wille Kuusinen, Wilhelm Pieck ve Klement Gottwald gibi geleceğin komünist önderleriyle beraber çalışır. II. Dünya Savaşı sırasında ve hemen sonrasında Moskova Radyosunda Türkçe yorumlar yapar. 1943 yılında Komintern’in kapanmasıyla partinin desantralizasyon dönemi resmen kapanmış olur. 1944 yılında partinin öncülük ettiği Faşizmle ve Vurgunculukla Mücadele Cephesi faaliyetleri sonucunda bir TKP toplu tutuklaması daha yaşanır. 1946 yılında çok partili yaşama geçilirken açılan sol partiler kapatılırken yeni bir TKP karşıtı yoğun bir tutuklama yaşanır. Kore Savaşına karşı duran TKP bu dönemde de baskı görecektir. Bu dönemde yurtdışındaki Bilen’in faaliyetlerinin en önemlisi 1958 yılında Bizim Radyonun kurulması olur. Bu dönemde birçok sosyalist ülkeyi gezen Bilen, 1956 yılında ziyaret ettiği Çin ile ilgili düşüncelerini İnci Irmağı adlı kitabında toplar. 1960’lı yıllarda yeni kurulan Türkiye İşçi Partisi’ne destek verilmesini sağlar. TKP’nin Türkiye’de merkezi olarak faaliyete geçmesi 1962 yılıyla yeniden başlar.Merkez Komitesi Dış Büro adı altında örgütlenen parti yönetiminde Zeki Baştımar, İsmail Bilen ve Nâzım Hikmet yer alır. Ancak ilk dönemlerde faaliyetler sadece TİP’e destek şeklindeydi. Komintern’de çeşitli görevler üstlenen Bilen, Türkiye Komünist Partisi'nin gerek Komintern gerekse Sovyetler Birliği ile olan ilişkisinde, ölümüne dek anahtar isim oldu. 1960’lı yıllarda Zeki Baştımar ile birlikte parti merkezinin Doğu Almanya'ya taşınmasını sağladı.
12 Mart 1971 darbesinden sonra aktif olarak yurtiçinde örgütlenmeye başladı. Bilen’in bu dönemde etkisi çok artar. TKP’nin Sesi radyo yayını Avrupalı işçilere daha sık yayınlamaya başlanır. 1973 Merkez Komite toplantısında Zeki Baştımar'ın görevden alınmasının ardından İsmail Bilen MK genel sekreterliğine getirilir. Bu dönemde atılım kararları alınacaktır. Bu dönem TKP’nin, tarihindeki en kitlesel ve en yoğun siyasi faaliyet yürüttüğü bir süreçti ve Atılım Dönemi olarak adlandırılmaktadır.
İsmail Bilen'in, partinin nicel ve nitel olarak gücünün zirvesine ulaştığı atılım döneminin genel sekreteri olarak parti tarihinde son derece önemli bir yeri bulunmaktadır. 12 Mart'ın ardından gerek yurt içi gerek yurtdışında TKP’ye yönelen kesimlerin partiye katılmasını ve partinin yeniden güçlenmesini sağladı. Bilen, bu dönemde partinin yeni bir örgütlenmeye yönelmesine önayak oldu. Partinin ülkedeki siyasi faaliyetinin yoğunlaştığı bu dönemde yurtdışında bulunduğu halde parti ve ülkeye yönelik doğru siyasi müdahalelerin yapılmasını sağladı. Partiye katılan ve partinin kadro yapısını tamamen değiştiren yeni bir kuşağın hem örgütlenmesinde hem de parti geleneğinin bu kuşak üzerinden yeniden üretilmesinde çok önemli bir işlev üstlendi.
Bilen savunageldiği aşamacı devrim perspektifi gereğince, ülkenin geçmişinde bir burjuva sosyal devrimi süreci yaşandığı halde küçük burjuva üretiminin halen yoğun oluşuna bağlı olarak, ileri demokratik halk devrimi tezini savunmuş ve CHP’deki bazı adayların uluslararası tekellere ve yerli işbirlikçi burjuvaziye karşı, sermayenin temerküzünden olumsuz etkilenen ve proleterleşen küçük burjuvazinin temsilcisi olduğu ve büyük burjuvaziye karşı mücadelede işçi sınıfının müttefiki olan ara sınıflardan biri olduğu görüşüne uygun olarak, 1973 ve 77 seçimlerine CHP’den giren bazı ilerici adaylara istenilirse oy verilebileceğini salık vermiştir. 1979 seçimlerinde ise Bilen'in öncülüğündeki TKP, parti çizgisinden giden bağımsız adayları destekler.[1] Parti bu dönemde bütün enerjisini DİSK, İlerici Gençler Derneği (İGD) ve İlerici Kadınlar Derneğine (İKD) aktarır. 1978 yılında toplanan MK Plenumunda Bülent Ecevit iktidarının verdiği sözleri yerine getirmediğinin belirlenmesiyle parti içi muhalefet yükselecek ve Nihat Akseymen liderliğinde bir grup partiden ayrılacaktır.
12 Eylül darbesinin hemen ardından MHP’lilerin de tutuklanmasıyla birlikte darbenin karakterine dair bir çekince içinde olunsa da 1981 Mayıs ayında başlayan TKP tutuklamalarıyla beraber binden fazla partilinin tutuklanmasının önüne geçilemez. 1983 yılında yapılan 5. parti kongresi ile genel sekreterlik görevinden ayrıldı ve sembolik bir işlevi olan parti genel başkanlığı görevini üstlendi.[2] Bu kongreden birkaç gün sonra 18 Kasım 1983’te Berlin’de öldü.