Sınır ötesi operasyon
Hasan Ünal 29 Mayıs 2007
Ankara Ulus’da patlayan hain bomba iki yılı aşkın bir süredir devam eden tartışmayı yeniden hızlandırdı. Kuzey Irak bölgesine bir askeri operasyon yapılmalı mıdır? Böyle bir operasyonun siyasi ve askeri amacı ne olmalıdır? Ve ne zaman yapılmalıdır?
Aslında bu soruların cevaplarını askeri ve siyasi olarak Genelkurmay Başkanı Orgeneral Yaşar Büyükanıt 12 Nisan 2007 tarihli basın toplantısında verdi. Büyükanıt’a göre, Kuzey Irak’a bir sınır ötesi harekat yapılmalıydı. Böyle bir harekat hem faydalı olurdu hem de Türk Silahlı Kuvvetleri tarafından yapılabilirdi. Başka bir ifadeyle, Türk Silahlı Kuvvetleri’nin imkan ve kabiliyetleri böyle bir askeri operasyonu icra etmeye fazlasıyla yeterliydi.
Ankara’nın kalbi sayılan ve Türkiye Cumhuriyeti devletinin kuruluş bölgesini temsil eden Ulus’un Anafartalar çarşısının önünde patlatılan hain bomba, bir yandan Irak’ın kuzeyine operasyon tartışmasını hızlandırırken; öte yandan da böyle bir operasyonun yapılmamasını temin etmek isteyen pek çok çevrenin, Türkçe yayın yapan gazete ve televizyonlar vasıtasıyla yürüttükleri bilgi kirliliğini artırmalarına sebep oldu.
Örneğin gazeteler son günlerde bir yandan Kuzey Irak’lı Peşmergelerin, operasyon yapacak Türk askerine karşı duracağını; böyle bir askeri harekat halinde Türkiye’nin aslında bir bataklığa çekileceğini; hatta Amerikan askerlerinin bile çatışmalarda Kürt peşmergelerin yanında savaşmak suretiyle Türk Silahlı Kuvvetlerini zora sokacaklarını; Ulus’daki tarzda pek çok bombanın başka yerlerde de patlatılacağını; dolayısıyla Türkiye’nin bir kan gölüne döndürüleceğini; en iyisinin bu işten, bu sevdadan vazgeçmek olduğunu; Kuzey Irak’ta kurulması düşünülen Kürdistan devletini tanımanın daha akıllıca bir yol olacağını; PKK teröristleri için bir tür ’düz ova’ modeli geliştirilebileceğini anlatmaya çalışıyorlar.
Yanlış anlamayın, bunları Amerika ve veya Barzani’nin gazete ve televizyonları yazıp söylemiyor. Güya Türk basını olduğu iddiasını sürdüren; gerçekte ise Türk milleti ile yegane bağlantısı, Türkçe yayın yapmak olan gazete ve televizyonlar söylüyorlar. Bunun adına kelimenin tam anlamıyla psikolojik harekat denir...
Oysa yaygın medyanın tıpkı Yeniçağ gibi manşetler atarak, bir yandan Barzani’ye öte yandan da Amerika’ya halkın nasıl burnundan solumakta olduğunu; milletin sabrının nasıl azaldığını ve hatta kalmadığını; her türlü riski alacak bir duruma geldiğimizi ve gerekirse Amerika ile kavağı kökünden budamak da dahil her türlü seçeneği göze aldığımızı anlatması gerekirdi. Erbil’e geldiği söylenen Amerikan askerlerinin resimlerini koyup, altına ’Türk Sınırını İzliyorlar’veya ’Türkiye’ye Gözdağı’gibi manşetler atmak yerine, ’İşte Gerçek Hainler: Yıllarca Müttefikimiz Olarak Silah Arkadaşlığı Yaptığımız Amerika, Barzani’nin Yanında ve Bizim Karşımızda Yer Alıyor’ve/veya ’Kalleş Bombanın Arkasındakiler Ortaya Çıktı’ demesi gerekirdi.
Mesele özetle şudur: Kuzey Irak’a bir operasyon yapılması zaruri hale gelmiştir. Bunun zamanlaması tartışılabilir, gerekliliği değil. Bu harekatın stratejik amacı Barzani ve Talabani’ye devlet kurdurmamak; taktiksel hedefi ise PKK olmalıdır. Ancak, böyle bir harekattan evvel milli güç unsurlarının bütünü devreye sokulmalıdır. Önce Habur Sınır Kapısı kapatılmalı; aynı anda Barzani’nin Türkiye’de faaliyet gösteren bütün şirketlerine el konulmalı ve Amerika’ya ciddi olduğumuz, onların anlayabilecekleri ifadelerle anlatılmalıdır.
Bu da önce İncirlik’in kullanımına son vermek; ardından Afganistan ve Lübnan’daki birliklerimizi geri çekmek ve nihayet Irak’taki direnişe değişik seviyelerde destek vermeye kadar uzanan bir dizi seçeneği beraberinde getirir. Bunları yan yana getirdiğimiz zaman, güçlü bir politika ortaya çıkar ve sonuç alınır. Son aşama ise TSK’nın Irak’a girmesidir. Biz oraya girince peşmerge ne yapar diye korkacak değiliz. Bunun sonucunu peşmerge ve hatta Amerika iyi düşünmelidir. O kadar...