“Kes ulan”
Ahmet Bican Ercilasun 01 Ocak 1970
Önce okuyucularımdan özür dilerim. Başlığın tırnak içine alınmasından bana ait olmadığı anlaşılıyor ama yine de böyle bir başlığı kullandığım için okuyucularımdan özür dilerim.
Peki başlıktaki ifade kime ait? Hürriyet gazetesindeki 26 Kasım 2024 tarihli yazısında Abdulkadir Selvi şöyle yazıyor:
“Cumhurbaşkanı Erdoğan ise dünya yüzünde ender olan bir şeyi başarmış, darbeyi püskürtmüş, askeri vesayeti geriletmiş, Milli Güvenlik Kurulu toplantısında dönemin Hava Kuvvetleri Komutanı Cumhur Asparuk’a ‘Kes ulan’ diye haddini bildirmiş, ama aynı zamanda milletin emrinde olan Türk Silahlı Kuvvetleri’ne de büyük hizmetler etmiş bir lider.”
Selvi’nin yazısına göre Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, başbakanlığı döneminde bir kuvvet komutanına hem de Millî Güvenlik Kurulu toplantısında bu sözleri sarf etmiş. Selvi bu davranışı olumlu bir şey olarak anlatıyor.
Ben çok utandım. Selvi’nin yazdıklarının yanlış hatırlamalara dayanan bir söylenti olduğunu umarım. Gerçi Erdoğan’ın “şerefsiz, çürük, sürtük” gibi suçlamalarını sıkça duyuyoruz ama en üst seviyedeki resmî bir toplantıda bir kuvvet komutanına bu şekilde hitap edeceğini düşünemiyorum.
Eğer böyle bir sahne yaşanmışsa bu çok utanç verici bir sahnedir; Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın kısa zamanda bunu yalanlamasını beklerim.
Konu ne olursa olsun devletin en üst kademelerinde böyle bir söz söylenmiş olamaz, olmamalıdır. Bu sözler ancak varoşlarda, sokak kabadayılarının ağzından çıkabilecek sözlerdir. Bir insan böyle çevrelerde yetişmiş olabilir ama belli makamlara geldikten sonra bu tür konuşmaları çoktan bırakmış olmalıdır. Devlet adamlarının konuşmaları sıradan insanlar için örnek alınacak konuşmalardır.
Öte yandan Abdulkadir Selvi’nin bu sözleri “haddini bildirme” ifadesiyle olumlaması anlaşılır gibi değildir. Hürriyet gibi bir gazetede böyle sözler nasıl olumlu olarak yansıtılabilir? Bu, gazete yöneticileri açısından da yadırgatıcıdır. Yoksa gazete yönetimi de Selvi gibi bu sözleri Erdoğan’a yakıştırıyor ve bir komutana “haddini bildirme” olarak mı algılıyor? Eğer öyleyse bu, basınımızın seviyesi açısından da düşündürücüdür. Acaba ben Eski Türkiye’de mi kaldım?
Son yıllarda siyasiler arasındaki atışmalarda bu tür sözlere sıkça rastlıyoruz. Ne kadar sık olsa da ben bunu tabii bulmuyorum. Siyasiler kendilerine çeki düzen vermeli ve topluma örnek olmalıdırlar. Hele hele bazı siyasilerin ağzından çıkan tehdit ve şantaj ifadeleri asla kabul edilemez.
Siyasilerin ağzından çıkan argo sözlere de tehdit ve şantaj kokan ifadelere de toplum karşı çıkmalıdır. Toplum adına ilk karşı çıkması gerekenler de basın yayın mensuplarıdır. Anlı şanlı yazarlar ağza alınmaması gereken böyle sözleri “Ne güzel söylemiş, nasıl da haddini bildirmiş, helal olsun!” diye alkışlarsa bunların toplum için kötü örnek oluşturacağı ve yüksek katlardan aşağılara doğru dalga dalga yayılacağı muhakkaktır.
Hele son günlerde bazı parti başkanlarının ağzından çıkan tehditlerin haberlerde sıradan olaylar gibi verilmesi hiç doğru değildir. Böyle tehditler, toplumu temsil eden yazar ve yorumcuları ayağa kaldırmalıdır. Gerekirse o parti başkanlarına haber, yorum ve yazılarda hiç yer verilmeyerek onların siyasi hayatlarını etkileyecek bir tutum sergilenmelidir.
Yoksa “Balık baştan kokar.” deyip biz de kalemimizi kıralım mı?