« Ana Sayfa »      « İlkelerimiz »

BAŞBUĞ TÜRKEŞ

ELMALILI HAMDİ YAZIR MEÂLİ

İrfan YÜCEL

Alparslan TÜRKEŞ

Alparslan TÜRKEŞ

Seyid Ahmed ARVASÎ

Ayhan TUĞCUGİL

M. Metin KAPLAN

Namık Kemal ZEYBEK

Prof. Dr. İBRAHİM TELLİOĞLU

04 Nis

2010

230 yıl önce becerilenin kenarından bile geçememek... / İsmet Berkan

01 Ocak 1970

Bence liselerimize, üniversitelerimize Amerikan Devrim Tarihi dersi koymak lazım. İnsanlık tarihinin bu ilk gerçek burjuva demokratik devrimini yeterince bilmemekle çok ama çok şey kaybediyoruz.

1776’da Amerika’daki İngiliz kolonilerinin ortak organı olan Kongre, 4 Temmuz günü kolonilerin İngiltere’den, Birleşik Krallık’tan bağımsızlığını ilan etti. Bağımsızlık Bildirgesi’ni insanlık tarihinin ilk insan hakları bildirgesi diye okumak gerekir. Tarihte ilk kez, insanların insan olmaktan kaynaklanan inkâr edilemez hakları olduğu fikri sıçraması yapıldı o bildirgede. Nitekim, bir süre sonra bütün hukukun, hukuk düzeninin kaynağı bu fikir olacaktır.

Ardından bağımsızlık savaşı başladı. Onca fedakârlığa, onca cana mal olan savaş kazanıldı ve bağımsız Amerika Birleşik Devletleri kuruldu. Başlangıçta bir anayasaya ihtiyaç olmayacağı düşünülmüştü ama sonradan bu ihtiyaç kesinleşti ve bir anayasa konvansiyonu metni yazdı. Bugün kullanılan Amerikan Anayasası hâlâ o metindir. Demokrasinin mekanik kısmıyla ilgili, yani kuvvetler ayrılığı sistemi, Kongre’nin alt kanadı Temsilciler Meclisi’nin iki yılda bir tümüyle, Senato’nun ise sık aralıklarla ama kısmi olarak yenilenmesine dayalı, parlamentonun yürütmeden kesin biçimde ayrıldığı ve temsilin sürekli yenilendiği ve böylece yasama üzerindeki halk iradesinin hep taze kaldığı bir sistem... Ve bütün sistemi denetleyen, bağımsızlığı garanti altına alınmış bir yüksek yargı...

***

Kuşkusuz Amerika’nın ‘kurucu babaları’ veya anayasaya biçim veren ‘framer’ları çok akıllı, bilgili, iyi hukukçulardı. Çünkü onlar dünya için, insanlık için bir ilki gerçekleştiriyor, daha önce hiç denenmemiş bir şeyi, demokrasiyi yaratıyorlardı.

Ama bugün, aradan onca zaman geçtikten sonra bizim, yönetebilen ve aynı zamanda demokratikliğinden de hiç şüphe duyulmayan bir sistemi hâlâ yazamıyor, yaratamıyor olmamızı nasıl izah edeceğiz?

230 yıl önce yazılmış, yapılan eklemelere ve bazı değişikliklere rağmen özü itibarıyla hiç değişmemiş bir anayasa bir tarafta, hâlâ daha kuvvetler ayrılığının iyi bir şey olup olmadığını konuşan biz bir tarafta...

***

Amacım kendi beceriksizliğimizi vurgulayıp vurgulayıp şikâyetler etmek ve kenara çekilmek değil.

Amacım, bizim demokrasimizin temel sorununa dikkat çekmek: Kuvvetler ayrılığının kâğıt üstünde var gibi gözükmesi ama olmaması, demokrasinin kâğıt üzerinde var gibi gözükmesi ama olmaması...

Seçimler yapılıyor, halk tercihini belirliyor, iktidarlar oluyor ama maalesef bizde bir demokrasi yanılsaması yaratıyor, sanki demokrasimiz var sanıyoruz, oysa yok, burası bir yarı demokrasi.

Hâlâ ifade özgürlüğünün olmadığı, daha dün barışçıl bir gösteri için toplananların polis

tarafından dağıtıldığı bir ülkede yaşıyoruz. Seçimle iktidar belirlemek demokrasinin tamam olması anlamına gelmez.

***

Önümüzde denetimsiz bir iktidar var. Tek denetimi, demokratik meşruiyeti olmayan ve ideolojik davranan yargı. Şimdi o yargı düzeni de değiştiriliyor ama yapılan değişiklik yargının demokratik denetime sahip olması ve demokratik bir meşruiyet edinecek olması anlamına gelmiyor.

Gelmiyor çünkü yasama ile yürütme arasında bir ayrılık yok; yürütme, hatta tek tek liderler zaten yasamayı kontrol ediyorlar. Şimdi onlardan başbakan olanı yargıyı da kontrol etsin istiyoruz.

Hayır, bu doğru değil.

Gerçek bir kuvvetler ayrılığı talep etmeliyiz. Yürütme yasamanın patronu olmamalı. Yürütme yargının da patronu olmamalı. Yargı demokratik denetime tabi olmalı ve bir meşruiyeti bulunmalı ama bu düzende değil.

Şimdi ikjtidarda Ak Parti var, yarın başkası gelecek. Ve Türkiye böyle bir düzene girerse korkarım bu tartışmayı sonsuza kadar sürdürecek.

Oysa işleri bir kerede düzeltmek, bir kerede demokrasiyi gerçekleştirmek mümkün.

Adamlar 230 yıl önce yapmışlar, biz bugün onun yakınına bile gelemiyoruz. Beni üzen bu.

Yusuf Yılmaz ARAÇ

21 Eki 2024

1969 SEÇİMLERİ ÖNCESİ; ŞÛLE YÜKSEL ŞENLER, MEHMED ŞEVKET EYGİ, MUSTAFA POLAT, MÜNEVVER AYAŞLI ATSIZ: NURCULUK DENİLEN SAYIKLAMA Millî Hareket, Ekim 1969, Sayı 39.

Muharrem GÜNAY (SIDDIKOĞLU)

14 Eki 2024

Halim Kaya

30 Eyl 2024

M. Metin KAPLAN

12 Eyl 2024

Nurullah KAPLAN

12 Eyl 2024

Hüdai KUŞ

22 Tem 2024

Orkun Özeller

03 Haz 2024

Efendi BARUTCU

01 Nis 2024

Altan Çetin

28 Ara 2023

Ziyaret -> Toplam : 121,55 M - Bugn : 6716

ulkucudunya@ulkucudunya.com