Başgil Köşk’ten Nasıl El Çektirildi? / Fatih Bayhan
01 Ocak 1970
Bu aralar tarihin derin kayalıklarında geziniyorum. Bazen uçurumlar, bazen düz yollar çıkıyor karşıma. Kara bulutlar nedense hiç gitmiyor. Evet, okuduğum yakın, çok yakın dönem hatıratları belki de ondandır…
Süreyya İlmen Paşa’nın hatırat kitabından sonra şimdide bir çırpıda okuduğum başka bir hatıra kitabı var elimde. Müellifi Dr. Sadettin Bilgiç. Evet, işte o “Koca Reis” lakaplı, Demokrat Parti ve Adalet Partisinin kahrını çekmiş, Menderes, İnönü, Demirelli dönemin en yakın canlı tanığı…
Üstelik o dönemin en kritik kararlarının alındığı kavşakta bulunmuş bir siyasetçimiz Sayın Bilgiç…
Hatıralarını kaleme aldığı kitabında benim kuşağımın son dönemine şahit olduğu ama etkileri hala konuşulan olayların gizli kalmış yanlarını açıkça, korkusuzca açıklıyor Koca Reis… Hatıralar 1950-60-70-80’li yılların gölgesinde…
***
Dolayısıyla Türkiye’nin demokratikleşme çabalarının büyük sancılar çektiği, askeri darbelerin her on yılda bir meclisin kapısını çalıp, idareye el koyduğu yılları anlatıyor…
Kitapta, Sayın Demirel’in Adalet Partisi Genel Başkanlığının nerelerde planlandığından tutunda, onun hakkında çıkan “Mason” iddialarının parti içinde nasıl dalgalanmalar yarattığına, kongrede dönen dolaplardan, Demirel’in Köşk’e çıkışına ve tabiî ki Refahyol döneminde Demirel’in DYP’li vekilleri nasıl istifada ettirip Cindoruk’un başkanlığındaki DTP’ni kurdurmasına kadar gizli kalmış bir çok tarihi tanıklık var…
Ama bugün benimde çok merak ettiğim bir konuya dair Koca Reis’in hatıratından çok önemli bir detayı paylaşacağım sizinle… O da 15 Ekim 1961 seçimlerinde AP listesinden bağımsız Samsun Senatörü seçilen Ord. Prof. Dr. Ali Fuat Başgil’in AP Tarafından Cumhurbaşkanlığı'na adaylığını koymasıyla başlayan sürecin detaylarıdır…
Bugün, üzerinden 48 yıl geçmiş bir “Cumhurbaşkanlığına adaylıktan çekilme” hikayesinin perde arkasını öğreneceğiz…Koca Reis Sadettin Bilgiç’in hatıralarına yansıyan bu önemli nokta Ali Fuat Başgil Hoca’nın İstanbul’dan Ankara’ya gelişiyle başlıyor…
Yıl : 1961…1960 Askeri darbesinin üzerinden bir yıl geçmiş…Ülke henüz Milli Birlik Komitesince idare ediliyor, seçimler yapılmış, kapatılan Demokrat Parti’nin yerine kurulan Adalet Partisi demokrasi devam edecek ama Askerin mühim bir isteği vardır. O da Cumhurbaşkanlığına Cemal Gürsel’in seçilmesi…
İşte bu günlerde Ankara’da bir evde çok hararetli toplantılar yapılıyor, ev sanki bir parti merkezi gibi dolup taşıyordu. Evet, o ev’in sahibi Koca Reis Sadettin Bilgiç’ten başkası değildir…Seçimlerden sonra Ankara’da gidip oturacak yer bulamayan vekiller genellikle bugün İzmir caddesi denilen mekanda bulunan Anadolu Kulübüne giderler ve orada bir araya gelirlerdi. Kimide bazı kahvelere giderdi.
Durumu gören Bilgiç, vekilleri birer ikişer kendi evinde toplamaya başlar.
Gerisini ondan dinleyelim:
“Bu toplantılar öğleden önce, öğleden sonra ve akşam olmak üzere üç seans yapılıyor, bazen 70-80, bazen 130’a varan sayıda değişik partilere mensup milletvekili ve senatörü bir araya getiriyordu. Konuşmaların ağırlık merkezini parlamentonun kendi istediği kişiyi Cumhurbaşkanı seçmesi ve kendi istediği hükümeti kurması oluşturuyordu. Ama o günlerde ve izleyen günlerde, Cemal Gürsel ve kumanda heyeti partilerin yetkilileriyle sürekli toplantılar yapmakta ve bu toplantılarda Cumhurbaşkanlığı’na tek aday olarak Cemal Gürsel’in gösterilmesi, hükümetin de İnönü’nün başkanlığında AP ile CHP arasında kurulması telkin edilmekteydi…” diyordu. Peki bu kadar Vekilin bir araya geldiği ev’den Köşk için hangi isimde karar kılınmıştı? Bilgiç onuda şöyle anlatıyor: “Ancak bizim evdeki toplantılar devam ediyor ve Cumhurbaşkanlığına Ali Fuat Başgil Hoca’yı seçmemiz gerektiği konusunda görüş birliğine varılmaya çalışılıyordu.
***
Ve sonunda Samsun senatörü Ord. Prof. Dr. Ali Fuat Başgil Hoca’nın yapılacak Cumhurbaşkanlığı seçiminde Aday olarak adı öne çıkartılır. İşte ne olduysa bu saatten sonra olacaktır. Cemal Gürsel’in dışında hiç kimsenin aday olmasına razı olmayan Milli Birlik Komitesi derhal harekete geçecektir. Ama görüyoruz ki Sadettin Bilgiç’in evinde toplanan bu vekil heyeti de olanların farkındadır ve Hoca’nın İstanbul’dan derhal Ankara’ya gelmesi ve otel yerine evde misafir edilmesini ve Ankara tren garından kendilerinin oluşturduğu bir vekil heyetince karşılanmasını karara bağlanacaktır.
Her şey planlandığı gibi gelişir, kararlar alınır; İzmir, Samsun, Trabzon, Kayseri ve K. Maraş mebuslarından oluşan bir heyet Hocayı Ankara tren garında bekleyecektir. Gün gelir, 25 Ekim 1961 heyet, Polatlı’daki gar’da Hocayı beklemektedir. Ancak tren bir türlü saatinde gelmez. Bir arıza nedeniyle akşam 16’.00’da Polatlı’da olacaktır. Hoca’yı Gar’da karşılayan Vekiller beraberce kendisi için ayrılan eve götürmek isterler, durumu anlatırlar. Ancak Ali Fuat Hoca ne hikm etse ev’de kalma teklifini kabul etmez ve Barikan Otel’de kalır. İşte Hoca için sonun başlangıcı da bu kararından sonra başlayacaktır.
Koca Reis Hatıralarında diyor ki, “Hocayı ikna edememiştik…Otel’de ziyaretine gittik, baktıkki onu Otel’de çok değişik isimlerde ziyarete geliyor. Nihayet akşam 20:00’de hocayı Başkanlığa davet etmişler. Orada Fahri Özdilek ve Sıtkı Ulay’la bir görüşme yapmış. Moralsiz bir şekilde çıktığı Başbakanlıktan gece geç saatlerde Gümüşpala ve Bölükpaşa’yı ziyaret etmişti…” Peki bu görüşmelerden sonra ne olmuştu?
***
İşte Koca Reis onu da anlatıyor hatıratında ve o gece yaşananların Hoca’nın Köşk hayatını sonlandırdığını anlatarak: “Hoca, aynı gece Samsun Senatörlüğünden istifa etti, Köşk’e adaylıktan da çekildi. Sabah ilk trenle de İstanbul’a tekrar dönecekti…”
Peki o gece ne olmuştu?
Hoca nasıl bu kadar radikal bir karar almıştı? Onun cevabı da kitapta…
Meğer 24 Ekim 1961 gecesi Fahri Özdilek ve Sıtkı Ulay tarafından götürüldüğü Başbakanlık'ta bazı Milli Birlik Komitesi üyesi subaylarıyla da görüştürülmüş ve onlardan "hayatınızı garanti edemeyiz" denilerek tehdit edilmiş sonra da Cumhurbaşkanlığı adaylığından çekilmesi istenmiş… Ali Fuat Başgil Hoca aynı gecenin sabahında İstanbul’a gitmekle kalmaz, derhal ülkeyi de terk edecektir. Yurda dönüşü Adalet Partisi'nin %52 oy oranıyla tek başına kazandığı 1965 seçimlerinden sonra olacaktır. Başgil olayını böyle karara bağlayan Milli Birlik Komitesi aynı gün çok kızmış olacakki “TSK’nin Talepleri” başlıklı bir bildiri yayınlar. O Bildiride şunlar vardır:
- Cumhurbaşkanlığına Cemal Gürsel’in seçilmesi,
- Bütün partilerin Atatürk devrimlerine bağlılık göstermesi,
- 27 Mayıs Devrimine bağlılık gösterilmesi,
- Milli Koalisyonun gerçekleştirilmesi,
- Yassıada kararlarının Meclis içinde ve dışında istismar edilmemesi,
- Orduya ilişkin kanunların istismar edilmemesi,
- Gericiliğe taviz verilmemesi
***
İşte Ali Fuat Başgil Hoca’nın Köşk Adaylığı meselesi de böyle kapanmış oldu. Sonrası malum Cemal Gürsel tek aday olarak köşk’e çıktı…Peki şunu düşündünüz mü? Ali Fuat Hoca o gün Gar’da kendisini karşılayan vekilleri dinleyip evde kalsaydı, bu baskılara maruz kalmayarak arkasındaki vekil desteğine şahit olsaydı tarihin akışı nasıl değişirdi?
***
Bu yazı Ali Fuat Başgil’in “Gençlere Öğütler”adlı eserinden bir öğüdüyle bitmeli…Diyorki Hoca; “Bir işi yapmaya koyulduğunda telaşlanıp sabırsızlanma. Sakin ve metin ol. Yol al, fakat acele etme. Sindirerek çalış ve öğren. İşinde ve dersinde herhangi bir fikir ve noktayı ihmal edip geçme. Küçük ihmalden bazen büyük zararlar doğduğunu unutma.” Ne dersiniz, bu nasihata uyulmuş mu?