« Ana Sayfa »      « İlkelerimiz »

BAŞBUĞ TÜRKEŞ

M. METİN KAPLAN

ELMALILI HAMDİ YAZIR MEÂLİ

İrfan YÜCEL

Alparslan TÜRKEŞ

Alparslan TÜRKEŞ

Seyid Ahmed ARVASÎ

Ayhan TUĞCUGİL

M. Metin KAPLAN

Namık Kemal ZEYBEK

Prof. Dr. İBRAHİM TELLİOĞLU

10 Mar

2025

Galip Erdem ağabeyin ardından !..

Hakkı Şafak Ses 01 Ocak 1970

12 Mart 1997 günü uğurladık Galip ağabeyi ahirete !..

12 Eylül darbesinden 39 yıl, Galip ağabeyin vefatından bugüne 22 yıl geçmiş.

Bizim nesilde ya eliyle, ya sözüyle ya da kalemiyle dokunmadığı ‘Ülkücü’ yoktur.

Milli ve milliyetçi bir adamdı. Ülkücüleri çok severdi ve sevdiği kadar da onlar adına ‘kendilerine’ verecekleri zarardan çok korkardı.

“Siz ülkücüleri tek tek çok seviyorum. Fakat bir araya gelip ‘teşkilat’ olunca sizden korkuyorum. O zaman siz başka bir şey oluyorsunuz.” derdi rahmetli.

Sizlerle bugün Rahmetli Galip ağabeyin beni beyin fırtınalarına savuran, bugüne de iz düşürebileceğimiz ibretlik bir yönünden ve çizgisinden bahsetmek istiyorum.

Cezaevinden yeni çıkmıştım. Hemen görüşmeyi sabırsızlıkla beklediğim listemdeki isimlerin başında geliyordu.

Hem teşekkür edecektim hem de bir sorumun kısaca cevabını isteyecektim.

İlk fırsatta Ankara’ya geldim. Adem Yavuz sokaktaki Av. Şerafettin Yılmaz ağabeyin avukatlık bürosun da buluştuk.

Elini öptüm. Gerek ailem için, gerekse cezaevi sürecinde hepimize yaptığı karşılıksız fedakârlıkları için teşekkür ettim.

Ve hemen sorumu sordum. Hiçbir şey anlatmasına ve hasbihale fırsat vermeden.

-Abi ne oldu? Kahraman ordumuz ve kutsal devletimiz? Başımıza gelenlerin kısa cevabı lütfen.

Beni yakından tanırdı. Soruyu neden sorduğumu çok iyi biliyordu.

Hiç hikâyeye girmeden direk kısa bir açıklama yaptı.

“Bak Hakkı ağabey (O hepimize ‘siz’ benden çok bilirsiniz anlamında bu hitapla latife yapardı), sana işin özünü anlatayım. Zaten avutulacak yaşı da geçtin, başından geçenlerden sonra hikâye dinleyecek adamda değilsin. Siz ülkücüler 1977 yılına kadar ‘devletin’ dost kuvvetleri safında idiniz. Fakat 1977’den sonra işler değişti. İktidar ortağı oldunuz.16 Milletvekili ile 5 bakanlık aldınız. Bir yandan sokakta mücadele ederken bir yandan da o güne kadar alışık olunmayan uygulamalarla, ‘bakanlıklarda’ efsane olacak işler yaptınız. Ve biz ‘devleti’ yönetiriz, onu istiyoruz dediniz ve çizmeyi aştınız. Bunu başınızdaki Türkeş’le yaptınız. İşte 1977’den sonra bu yüzden ‘devletin’ dost kuvvetleri olmaktan çıktınız, ‘hedef örgütler sınıfına’ girdiniz. Bu devletin kudretini elinde tutan, gerçek irade sahiplerini görmediniz. Ellerinden alırız sandınız. Çok hızlı büyüdünüz, güçlendiniz ve 1946’dan beri kurulan otuz yıllık düzene çomak soktunuz. İşte sorunun cevabı budur. Biz bunu Sn. Türkeş’e de anlatmaya çalıştık ama olayların hızı ve geri dönülmez noktaya sürüklenmesi fırsat vermedi. Türkeş’ten başka hiçbir siyasi bu çarkı kırmaya cesaret edip fırsat kollamadı. Ama olmadı. Artık bundan sonra olması daha da zor.”

Sustum.

“Tamam abi. Şimdi taşlar yerine oturdu. İdamlar, cezaevlerinde görülen işkence ve zulümler, her gün sabah akşam job yağmuru altında sayımlarda, ‘Türk askerinden’ yediğimiz dayaklar ve diğer yaşadıklarımız hepsi bir anlam kazandı.”

Çayımızı içerken sordu. “Şimdi ne yapacaksın evlat?” dedi.

Derin bir nefes aldım.

“Manisa’ya döneceğim. Torunlarımın sünnetini yapacağım”. “Sonra da, Başbuğ yakında hepimizi çağıracakmış. Her halde bir şeylere karar verip yürüyeceğiz.” dedim.

Güldü. “Sen söylediklerimi iyice düşün ve boşlukları doldur. Başbuğ’unun söyleyeceklerini iyi anla. Allah yolunu açık etsin.” dedi, beni uğurladı. Sonra zaman zaman buluştuk, konuştuk.

Galip ağabey o gün, kutsallaştırarak çok çok övdüğümüz ‘devletimizi’, ‘nicelik’ yönüyle değil, ‘nitelik’ yönüyle sorgulamamamızın bedelini ödediğimizi söylemiş ve ‘Ülkücü hareketin’ önündeki gerçek engeli, çeldiriciyi ve ‘hedefi’ olduğumuz, niteliğini sorgulamadığımız ‘devleti’; ‘hedefimize’ koymadan onu irdeleyip kavramadan, bir işe yarayamayacağımızın ve başarılı olamayacağımızın ibretlik nasihatini vermişti.

Yıllar sonra ‘vasat akıllı devlet’ tanımını bana yazdıran uyanış, işte o gün Galip ağabeyin bana söyledikleri sebebi ile olmuştur.

O bir devlet görevlisi idi. MİT hukuk masasında görevliydi. Oradan emekli oldu.

Bir Türk Milliyetçisi olarak ‘Türk Devleti’nin bekası’ onun için her şeyin üzerinde idi.

NATO’nun ve Batı ittifaklarının, Sovyetler karşısında ‘Türk Devleti’nin’, ‘bekası’ için vazgeçilmez olduğuna inanan nesilden idi. Önceliklerinde ‘Ülkücülerin iktidarı’ olsa bile, ondan bir adım önce ‘Sovyet tehdidine karşı’, ‘devletin’ ittifaklarından vazgeçemeyeceği gerçeğinin farkında idi.

Ve bu güçlerin Türkiye’nin yönetimini ‘Ülkücülerle asla bölüşmeyeceğini de’ çok çok iyi biliyordu.

Ve yanılmadı da. 1997, 2002 ve 2006’da MHP kongreleri ve 22 yıldır yaşadıklarımız ve halen devam eden süreç hala ‘çizmeyi aşma’ ihtimalimizden dolayı engellenmeye devam ediyor.

Galip ağabeyin MİT mensubu olması bizim nesli hiç rahatsız etmemiştir. Devlet’in güvenlik birimlerine düşmanlık bizim zaten mayamızda yoktur.

Devlet’in tüm kademelerinde, daire başkanı, genel müdür ve müsteşar koltuklarında bir ülküdaşımızın oturmasını nasıl ister ve arzu edersek, MİT’te de bir ülküdaşımızın, bir Türk milliyetçisinin görevli olmasını ve yetkili koltuklarda oturmasını ister ve bu durumdan ancak güven, mutluluk ve gurur duyarız.

Fakat nasıl ki göz bebeğimiz olarak gördüğümüz ‘Türk Ordusu’nun’ muhtıra ve darbelerle sivil siyasete müdahalesine karşı isek; devletin güvenliğinden sorumlu ‘bürokrat’ aklının, kendi görevleri dışında, elindeki güç ile ‘ülkücülerin’ devlete saygı ve sevgisini istismar ederek ‘Türk milliyetçilerinin’ siyasi gücünü yönetme istek ve hamlelerine de karşı olmalıyız.

Bugün yaşadığımız travma ve savrulmalarımızın en önemli sebebi işte bu zaafımız ve fikri pratiğimizdeki bu boşluktur.

Dün CHP’nin yanında, paralelinde “dur” derler durursun, bugün AK Parti’nin yanında dur derler durursun. Bölünmeniz lazım derler bölünürsün.

Evet, rahmetli Galip ağabeyin dediği gibi, “Bizleri tek tek çok sevebilirler ama bir araya gelmemizden ve teşkilatlı olmamızdan Galip ağabeyin dediği gibi korkuyorlar.”

Sen inandığın gibi, bir görev adamı olarak son nefesine kadar şuurlu yaşadın Galip ağabey !..

Mekânın cennet olsun. Allah rahmeti ile kucaklasın.

Ziyaret -> Toplam : 141,01 M - Bugn : 19326

ulkucudunya@ulkucudunya.com