« Ana Sayfa »      « İlkelerimiz »

BAŞBUĞ TÜRKEŞ

M. METİN KAPLAN

ELMALILI HAMDİ YAZIR MEÂLİ

İrfan YÜCEL

Alparslan TÜRKEŞ

Alparslan TÜRKEŞ

Seyid Ahmed ARVASÎ

Ayhan TUĞCUGİL

M. Metin KAPLAN

Namık Kemal ZEYBEK

Prof. Dr. İBRAHİM TELLİOĞLU

24 Mar

2025

Uygur kadınları: Direnişin kahramanları

Abdülhalik Kara 01 Ocak 1970

Uygur kadınları, Çin’in soykırım politikalarının en büyük mağdurlarıdır ve aynı zamanda zulme karşı gösterdikleri cesaret, Uygur halkının mücadelesinin en güçlü kahramanlarıdır.

Bugün 8 Mart, Dünya Kadınlar Günü. Ancak Uygur kadınları, Doğu Türkistan’da Çin hükümeti tarafından uygulanan sistematik soykırım politikaları nedeniyle sadece Uygur oldukları için hâlâ en ağır bedelleri ödemeye devam ediyor.

Doğu Türkistan’da yüz binlerce Uygur kadını, toplama kamplarında fiziksel ve psikolojik işkencelere maruz kalıyor. Bu kamplarda tutulan kadınlar, zorla ideolojik eğitimlere tabi tutulurken aynı zamanda dayak, cinsel saldırı ve çeşitli işkencelerle insanlık dışı muameleler görüyor. Kamplardan sağ çıkmayı başaran kadınların tanıklıkları ve belgeler işkencenin boyutlarını ve sistematikliğini tüm çıplaklığıyla ortaya koyuyor.

Uygur kadınlarının maruz kaldığı zulüm toplama kamplarıyla sınırlı kalmıyor. Kamplardan çıkarılan birçok kadın, Çin’in farklı bölgelerindeki fabrikalarda zorla çalıştırılmaya devam ediyor. Çin hükümetinin sözde istihdam politikaları kapsamında Uygur kadınları, düşük ücretlerle ve ağır çalışma koşulları altında zorunlu çalıştırmaya tabi tutuluyor. Bu fabrikalarda hem fiziksel hem de psikolojik baskılarla karşı karşıya kalan kadınlar, ailelerinden koparılmış bir şekilde adeta modern kölelik koşullarında yaşamlarını sürdürmek zorunda bırakılıyor.

Uygur anneler, çocuklarından; kadınlar, eşlerinden ayrı düşerek derin bir hasret ve acı içinde yaşamlarını sürdürüyor. Toplama kamplarına alınan kadınların çocukları ise Çin yönetimi tarafından devlet kontrolündeki yetimhanelere yerleştiriliyor. Bu çocuklar, Uygur kültüründen ve dilinden uzaklaştırılarak zorunlu asimilasyon politikalarına maruz kalıyor.

Doğu Türkistan’da yaşanan zulmün en ağır yükünü taşıyanlar, her alanda yine kadınlar oluyor. Aydın, eğitimli kadınlar, Çin’in soykırım politikalarının başlıca hedefi hâline gelmiş durumda. Akademik çalışmaları ve Uygur kültürüne katkıları dışında hiçbir siyasi faaliyeti olmayan Uygur akademisyen Rahile Davut, yalnızca Uygur dili ve kültürü üzerine yaptığı araştırmalar nedeniyle müebbet hapis cezasına çarptırıldı. Bu durum, yalnızca Rahile Davut ile sınırlı kalmıyor; onun gibi binlerce aydın kadın, Çin’in baskıcı yönetimi tarafından hapislerde tutuluyor. Bu kadınlar, kültürel miraslarını korumaya ve topluma katkı sağlamaya çalışırken, en temel haklarından mahrum ediliyor.

Uygur oldukları için en ağır bedelleri ödeyenler Uygur kadınlarıdır ve aynı zamanda Çin’in devlet terörünü karşı en güçlü bir şekilde direnenler ve Çin’in Uygurlara karşı soykırım politikalarını uluslararası kamuoyuna duyurmak için en büyük çabayı gösterenler de yine onlardır.

Uygur mücadelesinde kadınların yeri ve rolü tarih boyunca daima özel ve yüksek olmuştur. 5 Temmuz 2009’da Urumçi’de gerçekleşen ve yüzlerce Uygur’un yaşamını yitirdiği katliam sırasında elinde bastonuyla zırhlı aracın önünde dimdik duran Uygur kadını ve Çinli askerlerin zorbalıklarını yüzüne vurarak onları durdurmaya çalışan mavi tişörtlü kızın direnişleri, zulme karşı çıkan Uygur kadınlarının cesaretinin sembollerinden biri olmuştur.

Daha önce Doğu Türkistan’da toplama kamplarında kalmış ve diplomatik yollarla kurtarılmış olan Mihrigül Tursun, Gülbahar Celilova, Sayragül Sauytbay, Tursunay Ziyawudun ve Zumret Dawut gibi işkence tanığı kadınlar, yaşadıkları korkunç işkence ve insanlık dışı muameleleri tüm dünyaya anlatmak için büyük bir cesaret sergilemişlerdir. Bu kadınların tanıklıkları, Uygur soykırımının daha geniş bir kesim tarafından bilinmesini sağlamıştır.

Uygur davasının uluslararası arenada duyulmasında kadın aktivistlerin rolü son derece önemlidir ve asla göz ardı edilemez. Uygur kadınları, gösterdikleri cesaret ve kararlılıkla, Çin’in sistematik baskı ve soykırım politikalarına karşı dünyaya hakikati anlatmak için büyük bir mücadele vermektedirler. Dünya Uygur Kurultayı’nın (DUK) eski başkanı Rabia Kadir, Uygur Hareketi’nin başkanı ve aynı zamanda DUK İcra Kurulu Başkanı Ruşan Abbas, DUK başkan yardımcısı Zümretay, Çin’e karşı ailesi ve akrabaları için adalet arayan Toplama Kamp Mağdurları Platformu’ndan Medine Nazımı ve Melike gibi cesur kadınlar, Uygur soykırımını dünya kamuoyuna duyurmak ve bu konuda farkındalık yaratmak için büyük bir azim ve kararlılıkla mücadele etmektedirler.

Ayrıca, haksız yere müebbet hapis cezasına çarptırılan Uygur akademisyen İlham Tohti’nin kızı Cevher İlham da babasının uğradığı adaletsizliği ve Uygur halkının maruz kaldığı baskıları tüm dünyaya duyurmak için büyük bir cesaret ve fedakârlıkla çalışmaktadır. Cevher İlham’ın sesi, yalnızca babasının özgürlüğü için değil, aynı zamanda Uygur halkının adalet ve insan hakları mücadelesi için de kritik bir öneme sahiptir.

Bu anlamlı ve önemli günde, Çin’in soykırım politikalarına maruz kalan tüm Uygur kadınlarına özgürlük, ailelerine, eşlerine ve çocuklarına kavuşma fırsatı, onlarla birlikte mutlu yaşamlar sürmelerini diliyoruz. Zulme ve baskıya karşı dimdik duran, özgürlük ve hak arayışından vazgeçmeyen tüm Uygur kadınlarının Dünya Kadınlar Günü’nü en içten dileklerimizle kutluyoruz. Cesaretleri, dirayetleri ve mücadeleleri karşısında saygıyla eğiliyoruz. Onların verdikleri mücadele, Uygur halkının özgürlük ve adalet arayışının en güçlü sesi olmaya devam edecektir.

Ziyaret -> Toplam : 143,19 M - Bugn : 36083

ulkucudunya@ulkucudunya.com