« Ana Sayfa »      « İlkelerimiz »

BAŞBUĞ TÜRKEŞ

ELMALILI HAMDİ YAZIR MEÂLİ

İrfan YÜCEL

Alparslan TÜRKEŞ

Alparslan TÜRKEŞ

Seyid Ahmed ARVASÎ

Ayhan TUĞCUGİL

M. Metin KAPLAN

Namık Kemal ZEYBEK

Prof. Dr. İBRAHİM TELLİOĞLU

29 May

2007

Türkiye iç savaşa gider mi?

İbrahim KARAGÜL 29 Mayıs 2007

Başlığın ne kadar ürkütücü geldiğinin farkındayım. Türkiye'yi böyle bir başlık altında tartışmanın ne kadar acı olduğunun da. Ancak, önceki gün Ankara'da patlayan bomba kadar acı, yalın ve gerçek bir durum var önümüzde. Türkiye bir yol ayırımında. Bunun; AK Parti iktidarı ya da seçimlerle ilgili bir ayırım olmadığını hemen not edelim. Bu kadar basit değil.

Hem Türkiye'nin iç siyasi yapısını hem de bölgesel pozisyonunu yeniden tanımlamaya yönelik derin bir dönüşümün arefesindeyiz sanki. Hem içerideki sosyal ve kültürel ayrışma, hem güvenlik sorunları, hem yakın çevremizdeki olağanüstü dönüşüm hem de uzak çevredeki yeni eğilimler, Türkiye'yi içeride ve dışarıda keskin bir çatışmanın tam ortasına atacak gibi.

Ahmet Altan'ın “Türkiye bir iç savaşa mı gidiyor” başlıklı yazısı ile “Üçüncü Dünya Savaşı Türkiye'den çıkabilir” başlıklı yazısı, ürkütücü olmakla birlikte yabana atılır gibi değil. Birincisinde iç çatışma senaryosuna, ikincisinde de Türkiye'nin olası yörünge değişikliğinin dünyayı nasıl bir kaosa sürükleyeceğine dair önemli ipuçları içeren yazılar, içinde bulunduğumuz atmosferi göz önüne alınarak dikkatle okunmalı. 5 Mayıs'ta “İç savaş mı istiyorsunuz!” başlığı ile benzer endişeleri aktardım. Türkiye'nin bu denli keskin bir viraja sürüklenmesine yüksek bir dirençle karşı koymak zorundayız. Acaba o noktaya gelir miyiz?

“Ordunun daha önce Alevilere, solculara, demokratlara ve Kürtlere silah doğrulttuğu, bu sefer Sünnilere silah doğrultacağı, bunun da iç savaşa neden olacağı” tezi, merkez iktidarın yöntemlerini tanımlama açısından doğru olmakla beraber, Osmanlı'nın ve Türkiye Cumhuriyeti'nin Sünni karakteri göz önüne alındığında mümkün gibi görünmüyor.

Böyle bir şey şu anlama gelir: Türkiye Cumhuriyeti yıkılıp yerine başka bir devlet kurulacak. Ne üzerine peki, kimler üzerine? Bu, iç savaşı değil, ülkenin yok edilmesi, üç/dört parçaya ayrılması anlamına geliyor. Diyelim bu yapıldı. Sonra ne olacak? Yapanlar kimler üzerine nasıl bir devlet inşa edecekler? Ortada bir şey kalmayacak ki… Böyle bir kâbus senaryosu, devletin değil, Türklerin de dünya siyasi tarihinden silinmesi anlamına gelir ki, şu an kimsenin böyle bir niyete ve cesarette olduğunu sanmıyorum.

Türkiye'nin Batı ekseninden çıkıp, İran-Rusya eksenine kayması belki daha tartışılır bir konu. Bu kadar keskin olmamakla beraber, Batı'nın içinde bulunduğumuz coğrafyaya ilişkin yıkıcı, ayrıştırıcı, dönüştürücü ve kontrol edici tasarruflarının Türkiye'yi de ciddi anlamda tehdit ettiğini yıllardır en çok söyleyenlerden biriyim. Bunu yaparken İran-Rusya ekseni diye bir tercihi de savunmadım.

Evet, dünya derin biçimde bölünüyor, vahim kamplaşmalara sürükleniyor. Bu doğru. Ama, içerideki gerilime bakarak, Batı karşıtlığı, demokrasiden uzaklaşma, AK Parti'yi bu nedenle cezalandırma gibi tercihlerle hareket edenlerin, Türkiye'yi gerçekten Batı'dan koparma gibi bir amaçları olduğu kanaati ne kadar doğru? Ya da Batı'nın gerçekten AK Parti iktidarından yana olduğuna, ordu ile işbirliği yapmadığına, son dönemde meydanları dolduranları yönlendirenlerin gerçekten “milli” olup olmadıklarına ne kadar inanabiliriz?

Avrupa'da esen sert rüzgarlara, Türkiye'nin AB'den uzaklaştırılıp Akdeniz/Ortadoğu eksenine itilmesi çabasına, ABD'nin Büyük Ortadoğu planlamalarında Türkiye'nin merkez iktidarının ne kadar belirleyici olduğuna, Washington'ın son krizde neden suskun kaldığına bakınca neler görüyoruz?

Söyleyeyim: Türkiye demokrasisine Batı desteği tam bir palavradır. Sadece ABD için değil, AB için de böyledir. İmparatorluk stratejileriyle beklentileri birbirini karıştırmadan bakınca, bambaşka bir harita çıkıyor ortaya. Türk iç politikasının yeniden dizayn edilmesine yönelik bir süreç yaşanıyor. Burada kimler kimlerle kol kola? Tekrar edeyim: “Ülke bütünlüğü” için yürüyenler, ülke bütünlüğü için sokakları teşvik edenler, ülkeyi parçalanmanın eşiğine getiriyor olamaz mı? Elbette olabilir.

İslamcı geçmişten gelenlerin yerine yükselen milliyetçilik ya da milli refleks üzerine yatırım yapıldığını hemen söylemeliyiz. Kuzey Irak'a operasyon isteyenlerin ABD karşıtı olduğu, operasyonlara karşı olanların da ABD yanlısı olduğu gibi yüzeysel bakış yanıltıcı olabilir.

Ankara'da patlayan bomba, (devamı da gelebilir) neyi amaçlıyordu? K.Irak'taki patlamalara karşı bir misilleme miydi sadece? İlk akla gelen şu: “Kuzey Irak'a girersen başına bunlar gelir” ya da “Bir an önce Kuzey Irak'a girmezsen bunlar olur” şeklinde. Hangisi doğru acaba?

Saldırıda Mesut Barzani'nin mi parmağı var, PKK'nın mı yoksa ABD'nin mi? Birileri Türkiye'yi K. Irak'a ve Irak iç savaşına hatta Büyük Ortadoğu Savaşı'na mı çekmek istiyor? Eğer böyleyse, o birileri bunu “milli şahlanış”la mı yapacak? Milli duyguları ayağa kaldırarak mı? ABD yanlısı olmanın beş para etmediği bir ülkede, milli reflekslerden daha iyi bir yatırım alanı olur mu?

İçerideki kavganın dışarıda da taraftarları var. Onlar Türkiye'yi nasıl dizayn etmeye çalışıyorlar, dikkatle izleyelim. Ondan sonra içeride ne olacağını konuşmak daha faydalı olabilir…

Ziyaret -> Toplam : 125,24 M - Bugn : 129381

ulkucudunya@ulkucudunya.com