Gazneli Mahmud
Çetin Sungur 01 Ocak 1970
Türk ve dünya tarihinin büyük cihangirlerinden olan Gazneli Mahmud, Gazne Devleti'nin gerçek kurucusu sayılan ve kölelikten komutanlığa yükselen Sebük—Tigin'in oğludur. On asır önce yaşayan bu şahsiyetin açtığı kapıdan fatih ordular girmiş; Himalaya, eteklerine kadar, bayraklaştırdıkları ideal ve mefkurelerini taşımışlardır. Attıkları tohumların hiçbiri heder olmadan dün ve bugün sünbül vermiş, getirdikleri ab-ı hayattan binlercesi avuç avuç içmiş, yaktıkları çerağdan onbinlercesi kalb ve kafa aydınlığına ermiştir.
Gazneli Mahmud genç yaşlarından itibaren cesaret ve zekâsı ile babasının yardımcısı olarak savaşlara katıldı. Daha 17 yaşında iken babasının Hint toprakları üzerine tertip ettiği seferlerde büyük yararlıklar gösterdi. Bu ilk Hindistan seferleri daha sonra onun hayatının gayesi olacaktır.
Kısa zamanda rüştünü ispat etmiş olan Gazneli, o çağlarda askeri ve iktisadi bakımdan büyük ehemmiyet taşıyan Horasan valiliğine getirilmiştir. Daha sonra bu kölenin oğlu, valilikten hükümdarlığa yükselecektir.
İbnü'l-Esir ve Cüzcani gibi tarihçilere göre, "Sultan" ünvanını alan ilk hükümdardır; "Sultan" kelimesinin devlet başkanı mânası ile ilk kullanılışı Gazneli Mahmud'la başlamıştır.
Gazneliler Devleti'nin en büyük siması olan Sultan Mahmud, devlet idaresi, siyaseti ve büyük fetihleriyle kendini İslam-Türk tarihinin en mümtaz şahsiyetlerinden biri yapacak icraatlarına girişti:
Kuzeyde, sınır komşusu olan Karahanlılarla dostluk anlaşması yaptıktan sonra, adını hiç silinmemek üzere tarihe yazacak olan Hindistan seferlerine başladı. İlk seferinde 10 bin süvarinin başında Kuzey Hindistan'a girdi ve savaş filleriyle takviyeli Hint ordularını bozguna uğrattı. Başkent Gazne'ye muzaffer olarak döndü ve "putperestler karşısında kazandığı bu süratli ve büyük başarıları dolayısıyla "Gazi" ünvanını aldı.
Tropik bir iklime sahip Hindistan'daki ağır şartlar onun azim ve gayretini kıramadı. Bilakis, karşılaştığı mânia ve zorluklar onun iradesini biledi, gerilimini artırdı. Sürekli ve şiddetli muson yağmurları, taşan nehirler onu, hayatının gayesi yaptığı ideallerinden uzaklaştıramadı. Zira Sultan Mahmud, bu "reh-i sevda"ya girerken önünün binlerce gulyabani ve ifrit tarafından kesileceğini, kandan-irinden deryalarla karşılaşacağını biliyordu. Bu büyük aksiyon adamı, bütün zorluklan aşmasını bilmiş ve Hindistan kapılarını ardına kadar açmak için cansiperane mücadele etmiştir. Nitekim Pencap düşmüş ve Türk hakimiyetine girmiştir.
Sultan Mahmud'un yaptığı 17 Hint seferinden en ünlüsü 11. seferdir. Bu sefer Hindistan'ın batı sahilindeki Katiavar yarımadasına, içinde Hindu dininin en büyük ilahı Siva'ya ait meşhur putun bulunduğu Summat şehrine yapıldı. Şehir onbinden fazla vakıf köye sahipti. Sultan Mahmud, 30 bin süvari ile Tar çölüne girdi. Çölden bir ayda geçti; Summat'a ulaştı. Yalçın bir kaya üzerindeki kale fetih ordularının savletine dayanamadı ve düştü. Büyük put parçalanarak Gazne'ye götürüldü. Bu büyük zaferin akisleri yüzyıllarca devam etmiş, o-nu efsanevi bir kahraman haline getirmiştir.
Gazneli Mahmud'un, 1001-1027 yılları arasında arka arkaya yaptığı 17 Hint seferi bir zaferler dizisi halinde cereyan etti ve bütün Kuzey Hindistan Türk hakimiyeti altına girdi.
Zamanını mefkuresinin tahakkuku uğruna programlayan Sultan Mahmud, kuş tüyü yataklar yerine cepheyi, meşakkati ve çileyi tercih etti. Bu çok hareketli hayat Sultanın sıhhatini iyice bozmuştu. Hekimler ona bir müddet dinlenmesini tavsiye ettilerse de o dinlemedi. Son olarak İran topraklarına girdi ve buraları da hakimiyeti altına aldı. Bu seferde hastalığı iyice arttı. Son Hint seferinde malarya (sıtma)'ya yakalanmış, hastalık daha sonra vereme çevirmişti. Bitkin düşmesi üzerine Gazne'ye dönmeye mecbur oldu. Fakat bir türlü hasta olduğunu kabullenmiyor, hekimlerin ısrarlarına rağmen yatağa girmiyordu. Savaş ve zaferlerin yoğurduğu bu insan "develer gibi yattığı yerde ölmeyi" hazmedemiyordu. Nitekim bu büyük cihangir, 30 Nisan 1030'da oturduğu yerde vefat etmiştir.
Altmış yıllık ömrünün 45 senesini harp meydanlarında, daima hareket halinde geçiren Sultan Mahmud'un Türk-İslam dünyasının müstesna şahsiyetlerinden biri olduğunda şüphe yoktur. Son derece cesur, aynı nisbette basiretli, ihtiyatlı ve zeki idi. Yüksek bir kültüre sahip olup; hadis sahasına büyük alâkası vardı. İlim adamlarına büyük saygı duyar ve onları himaye ederdi. Dünya çapında bir dahi olan el-Biruni, yakın dostu olup onunla bir Hint seferine katılmıştır. Firdevsi, dünya klasikleri arasında sayılan meşhur "Şehname"sini ona arzetmiştir. Gazneli Mahmud'un bütün askeri faaliyetleri, duyduğu ve doyduğu yüce hakikatleri yayma istikametindedir.
Sultan Mahmud, 17 büyük Hindistan seferleri ile, orada yüzyıllarca sürecek olan Türk hakimiyetinin, ayrıca ölümünden 917 yıl sonra kurulan (1947) Pakistan'ın temellerini atmıştır.
Günümüz insanına Sultan Mahmud'un hayatı yılmama, gevşememe, yüksek idealler uğruna hayatını vakfetme, arkasında silinmeyecek izler bırakma, yüzyıllar sonra da olsa başak verecek tohumlar serpme açısından mühim mesajlar sunmaktadır.