« Ana Sayfa »      « İlkelerimiz »

BAŞBUĞ TÜRKEŞ

M. METİN KAPLAN

ELMALILI HAMDİ YAZIR MEÂLİ

İrfan YÜCEL

Alparslan TÜRKEŞ

Alparslan TÜRKEŞ

Seyid Ahmed ARVASÎ

Ayhan TUĞCUGİL

M. Metin KAPLAN

Namık Kemal ZEYBEK

Prof. Dr. İBRAHİM TELLİOĞLU

21 Nis

2025

“Teknofeodalizm” ve tek adam feodalizmi!

Arslan Bulut 01 Ocak 1970

Yunanistan eski Maliye Bakanı ve Ekonomist Yanis Varoufakis, “Teknofeodalizm: Kapitalizmi Ne Öldürdü?” adlı yeni kitabında, kapitalizmin öldüğünü, dünya ekonomisini küresel finans sisteminin değil, teknoloji devlerinin şekillendirdiğini savundu.

İngiliz gazeteci Arthur Neslen'in, Varoufakis ile yaptığı röportaj BirGün gazetesinde yayınlandı.

Varoufakis, röportajda özetle şöyle dedi:

"Geçtiğimiz on yılda telefonlarımızın, tabletlerimizin ve fiber optik kablolarımızın içinde yaşayan yeni bir sermaye biçimi ortaya çıktı. Ben buna ‘bulut sermayesi’ diyorum.

Amazon, Alibaba, Uber ve Airbnb gibi şirketler pazar değiller. Hatta tekel bile değiller. Bunlar ticaret platformlarıdır. Bu platformları oluşturan algoritma, yani bulut sermayesi, bizim yaratıcısı, tüketicisi ve kullanıcısı olarak yer aldığımız bir ‘bulut derebeyliği’ dışında bir şey üretmez. Hepimiz bu platformlarda çalışıyoruz; taksi sürücüsü olarak ya da içerik üreticisi olarak. Ve bu dijital alanın sahibi, tıpkı feodalizmde olduğu gibi kira topluyor. Ama bu kira artık toprak kirası değil, dijital kira. Buna kısaca ‘bulut kirası’ diyorum.

Bir şirket elektrikli bisiklet ürettiğinde, Amazon üzerinden ödediğiniz bedelin yüzde 40'ı onu üreten kapitalistlere değil, Amazon'un kurucusu ve yöneticisi Jeff Bezos'a gidiyor. Bu para, bulut kirası biçiminde şirketten çekilip alınıyor. Bu para üretime ya da geleneksel kapitalist sektöre geri dönmediği için, kapitalizm altında zaten hep kıt olan toplam talep artık daha da kıt hale geliyor. Bu durum, merkez bankaları üzerinde, kaybolan satın alma gücünü yenilemek için daha fazla para basma baskısı yaratıyor ve bu da daha fazla enflasyon baskısı oluşturuyor. Bu açıdan tekno-feodalizm, kapitalizmden çok daha kötü ve krizlere çok daha açık bir sistemdir.”

***

David C. Korten, yıllar önce “When Corporations Rules the World” adlı kitabında yeni dünya düzenini "şirketler komünizmi" diye tanımlamıştı. Tabii o zamanlar, “bulut kirası” ödemeye henüz başlamamıştık...

Korten, “Bugün dünyanın en büyük 100 ekonomik gücünün yarısı şirketlerdir. En büyük 10 şirketin toplam satışları, en küçük 100 ülkenin toplam gayri safi milli hasılasından daha fazladır. Dünyanın en büyük ticari bankalarının ve değişik finans firmalarının oluşturduğu 50 kuruşluk bir grup, dünyanın 20 trilyon dolarlık üretici sermayesinin yüzde 60’ını elinde tutmaktadır. Bugün başarılı şirketlerin ekonomideki kontrolü, eskinin komünist Rusya’sında Moskova’nın elde edebilmiş olduğu kontrolden çok daha fazladır.” demişti.

***

Korten, Abraham Lincoln’un öldürülmeden önce bu gidişatı gördüğünü ve şöyle dediğini bildirmişti:

“Şirketler taçlandırılmış bulunuyor. Yüksek koltuklarda bir çürümüşlük dönemi bunu takip edecek ve paranın gücü halkın aleyhine çalışarak hâkimiyetini genişletecek. Para sadece birkaç elde toplanıncaya kadar... Ondan sonra cumhuriyet bitmiş demektir.”

Korten, Amerikan başkanlarından Hayes’in şu sözünü eklemeyi de unutmamıştı: “Bu hükümet artık, halkın, halk tarafından ve halk için değildir; şirketlerin, şirketler tarafından ve şirketler içindir.”

***

Michel Chossudovsky de “Yoksulluğun küreselleşmesi” adlı eserinde, küresel ekonominin toplam 750 kuruluş tarafından kontrol edildiğini ve ulusal devlet kurumlarını etkisizleştiren bir uluslararası alacak tahsilatı sürecine bağlandığını, ucuz emek ekonomisi ile dünya nüfusunun çoğunluğunun yoksullaştığını, küresel şirketlerin yeni tüketici pazarları bulabilmek için ulusal ekonomileri parçaladığını, toprak ve devlet mülkiyetlerinin uluslararası sermaye tarafından devralınmakta olduğunu, küresel girişimin dev şirketleri evlendirirken küçük ve orta ölçekli işletmeleri yok ettiğini veya bunların bir küresel dağıtıcının ağına dahil edildiğini, küçük ölçekli bireysel mülkiyetin silinmekte olduğunu, ancak kamu açıkları sebebiyle, küresel mali sistemin de tehlikeli bir kavşağa geldiğini söylüyordu.

***

Varoufakis, çözümle ilgili soruya, “Tekno-feodalizmi kesin olarak sona erdirmenin tek yolu, şu anki kapitalist şirket hukukunun ‘ne kadar paran varsa o kadar hisse alabilirsin’ anlayışından, ‘bir şirkette çalışan herkes bir hisseye sahip olmalı ve sadece orada çalışanlar hisse sahibi olabilir’ ilkesine geçmektir. Bunu yasalaştırarak çalışanların yönettiği ve sahip olduğu şirketler kurulabilir. Eğer buna, şirketlerin toplumsal performanslarını denetleyen bir vatandaş jürisi de eklerseniz, piyasalar var olmaya devam eder ama kapitalizm olmadan." diye cevap verdi.

Türkiye’de, çalışanların fabrikalara veya şirketlere ortak olması, önce Alparslan Türkeş, sonra Bülent Ecevit tarafından savunulmuştu... Bu görüşler, 12 Eylül 1980’den sonra unutuldu.

Türkiye şimdi bir de “tek adam feodalizmi”yle uğraşıyor... Kaynaklar, 23 yıldır, dar gelirliler yerine tek adamın istediği yerlere ve yurt dışına akıtılıyor...

Ziyaret -> Toplam : 146,82 M - Bugn : 114599

ulkucudunya@ulkucudunya.com