Vay be; albay darbe yapacak, Dalan da başbakan olacakmış
Can Ataklı 01 Ocak 1970
Albay Dursun Çiçek darbe yapacak ve başbakan olarak da Bedrettin Dalan’ı atayacak; plan buymuş meğer. Dalan ara sıra arkadaşlarıyla konuşurken başbakan olacağını dillendirmiş. Telefon dinleyenler de bunu saptamışlar, savcıların önüne koymuşlar.
Şimdi, birbirini tanımayan Çiçek darbe yapmaktan Dalan da darbenin başbakanı olmayı düşünmekten suçlanıyorlar.
Müebbet alırlar herhalde. Burası Türkiye, demokrasi var. Hukuk var.
Tabii amiyane deyimle “yersen.” Ama bu saçma sapan plan o kadar çok taraftar buluyor ki şaşırmamak elde değil.
Koca bir toplum olarak aklımızı mı yedik, birileri herkesi efsunladı mı da böyle oluyor?
Hâlâ kimsenin aklına albay Çiçek’in yazdığı söylenen “irtica ile eylem planının” aslını bulmak gelmiyor.
Hâlâ kimsenin aklına o dönemde Genelkurmay Başkanı olan Hilmi Özkök’ün ifadesini almak gelmiyor.
Hâlâ kimsenin aklına o dönemde Genelkurmay Genel Sekreteri olan İlker Başbuğ’un ifadesini almak gelmiyor.
Albayın biri darbe yapmak için uzun uzun plan yazmış. Söylenenlere göre 4 bin sayfa tutuyormuş.
Açık söyleyeyim, üçüncü defa tutuklanan Albay Çiçek’in yerinde olsam hiç tereddüt etmem ilk ifademde “Evet ben yazdım, ama bana talimatı Özkök’le Başbuğ verdi” derim.
Demokrasi ve hukuk gereği söylenen her şeyi doğru kabul edip insanları içeri atıyoruz ya, bu durumda Özkök’le Başbuğ hakkında da işlem yapılması, sabahın erken saatlerinde evlerinden alınıp polise getirilmeleri, 4 günlük sürenin sonunda savcıya sevk edilmeleri, savcının da komutanları saatlerce tahta bir sandalyede beklettikten sonra yine saatler sürecek sorguya alması, sonra tutuklanmaları istemiyle mahkemeye sevk etmesi, komutanların yine saatlerce tahta sandalyede oturtulduktan sonra yine saatlerce sürecek ifadelerinin alınması ve tutuklanmaları gerekir.
Espri gibi yazıyorum bunları belki ama hepsi gerçekten yaşanıyor ülkemizde. Ve birileri de bundan prim yapıyor.
Her gece ekranlarda ballandıra ballandıra anlatıyor. Bir kesim de kuzu kuzu dinliyor.
Gerçekten aklımızı mı yitirdik yoksa?