Bir Başbakan ki herkesle kavgalı...
Hasan PULUR 05 Haziran 2007
ÇOK iyi yaptınız Sayın Başbakan, çok iyi söylediniz... Eğer, siz cumhurbaşkanlığı seçiminde, görüşlerinize aykırı karar veren, Anayasa Mahkemesi için "Bu, yargı için talihsizliktir, yüz karasıdır, zorlamayla, dayatmayla bu karar verilmiştir" demeseydiniz, biz de her şeyi benzettiğiniz gibi, yargıyı da, yargıçları da kendinize benzettiğinizi sanacaktık...
Eğer, bu laflarınıza anında karşılık gelmeseydi, Anayasa Mahkemesi Başkanı Tülay Tuğcu, "Kendinize gelin Sayın Başbakan" demeye getiren, "Saygı sınırını aşmayın!" diyen cevabı vermeseydi, içimizden "Demek 1950'li yılların Bilecik Savcısı merhum Fahrettin Oğuz'un nesli tükenmiş!" sanacaktık...
Kimdir Fahrettin Oğuz, bu olayla ilgisi nedir?
Anlatacağız!
* * *
AMA önce, Anayasa Mahkemesi kararına "Yüz karasıdır" diyen Başbakan'a, Anayasa Mahkemesi Başkanı Tülay Tuğcu'nun cevabını okuyalım:
"Bu karar bilimsel düzeyde hukuksal olarak eleştirilebilirse de çağdaş demokrasilerde tüm kurumların yetki ve sorumlulukları belirlenmiş olup bunların birbirleriyle rekabet içinde ve husumet güdüleriyle çalışmaları olanaksız bulunduğundan, yapılan eleştirilerin belirtilen anayasal çerçeveyi aşması kabul edilemez. Bu bağlamda, Başbakan'ın hukukun üstünlüğü ve yargı kararlarının tartışmasız bağlayıcılığı ilkelerini dışlayan, üstlendiği görev ve devlet adamı sorumluluğu ve ciddiyetiyle bağdaşmayan, tehdit, hakaret ve husumet içeren (....) söylemleri mahkememizi doğrudan hedef göstermektedir."
* * *
ŞİMDİ gelelim, 1950'lerin Bilecik Savcısı Fahrettin Oğuz'a... 1952'de Bilecik'te ara seçim vardır, CHP 1950 hezimetinden sonra, bu ara seçime Genel Sekreter'i Kasım Gülek'i aday göstermiştir. Gülek'in seçim öncesi çalışma ve konuşmalarından iktidardaki Demokrat Parti rahatsızdır. Devrin Adalet Bakanı Rükneddin Nasuhioğlu, Bilecik'e telefon açar, savcıya "Gülek'in hemen tutuklanarak Ankara'ya gönderilmesini ister." Savcı o görüşte değildir, Bakan bir ara sesini yükseltir:
"Sen ne biçim savcısın?"
* * *
SAVCI nasıl bir savcı olduğunu "Benim görevim bitmiştir" diyerek telefonu Bakan'ın yüzüne kapatıp gösterir; odada bulunan, stajyer hâkim adayı genç hukukçuya döner: "Evladım, benim gibi yapmaya hazırsan devam et, yoksa adaleti rencide edersin, incitirsin, küçük düşürürsün!" der.
Oda da bulunan genç hâkim adayı Kemal Gür'dür, yıllar sonra emekli olmuş, Yargıtay Onursal Üyesi seçilmiştir, olayı 1970'te bir dergiye yazar, yine kendisi gibi onursal üye Çetin Aşçıoğlu da kitabına alır.
* * *
DÜN 1952 yılında küçük bir ilin, hiçbir güvencesi olmayan savcısı böyle davranacak da 2007 yılının Anayasa Mahkemesi Başkanı Tülay Tuğcu, mahkeme adına cevap veremeyecek, sessiz kalacak.
Mümkün mü?
Yalnız bir iktidar ve o iktidarın başını düşünün ki Silahlı Kuvvetler'le, Yargıtay'la, üniversiteyle geçinemesin, neredeyse, "kara cüppeliler!" diye lafa başlayacak...
Allah korusun!