O sarı ineği vermeyecektik! / Yalçın Bayer
01 Ocak 1970
NE diyor Sayın Başbakan: “O gemide ölenler şehittir.”
AKP iktidarının yanlışı neydi
“Eee peki onlar şehitlik mertebesine ulaşacak kadar önemli bir görev yüklenmişlerdi de devlet onları koruyacak bir önlem niye almadı?” diye haklı olarak Başbakan’a soruyor; emekli bir diplomatımız. Ve devam ediyor:
“Neden diplomatik girişimler yapılıp gidiş güvenliği sağlanmadı? Sormazlar mı bunu? Meclis grubunda hamaset konuşmaları yaparak kapalı gözlere yapılan ajitasyon işi çözüyor mu? Amaçlanan başka bir şeydi de ondan!
Filistin sevdası ve İsrail düşmanlığı üstünden, yerel siyaset!
Başından beri İsrail bu işe zorlandı. Daha 6 ay önce yine bu İslami heyetler 16 AKP milletvekili ile karayolundan yardım götürdüler Gazze’ye. Adı da Filistin’e özgürlük konvoyu idi. Ne oldu? Mısır askerleri tekme tokat sınırdan kovdu ve Gazze’ye geçiş izni vermedi. Türkiye Cumhuriyeti’nin parlamento üyelerine hakaret edildi. O gün sesiniz niye böylesine gür çıkmadı?
Daha geçen yıl ABD, Gürcistan’a yönelik yardımı Montrö Boğazlar Sözleşmesi’ni dahi çiğneyerek bu insani yardımdır diye o gemilere üç tane muhribini ekleyip yollamadı mı? Rusya bir şey yapabildi mi?
Madem bu insani yardım akışını destekliyordun, verseydin ya o geminin yanına üç tane muhrip!
Siyasal İslam penceresinden dünyaya bakınca resimler de farklı görülüyor. Dün sermayenin Yahudisi, İsraillisi mi olur diyenlerin medyaya kızanların bugün savaş çığlıkları atması samimi olabilir mi?
Amerika’nın Irak’ta öldürdüğü 1.5 milyon Müslüman’ın adından dahi bahsetmeden Necef’te Hz. Ali’nin türbesi bombalanırken susanlar, hangi hakla bugün Gazze’deki Müslümanları savunuyor? Kuzey Kıbrıs’a uygulanan ambargonun kalkması için Gazze ambargosu konusunda gösterilen duyarlılığın yüzde birini gösterdik mi? Dün başına çuvalı geçirenlere efelenemeyenler, bugün İsrail’in yüzümüze attığı tokadın utancını silemezler!
Buna meclis grubundaki yapmacık gözyaşları da yetmez!
Gözünüzde Allah için kalmış bir parça ‘yaş’ varsa, onu PKK terörüne şehit verdiğimiz askerlere saklayın!”
Diplomatımız kısa bir öykü de anlatıyor:
VE BİR ÖYKÜ
“Uzun ve geniş bir çayır varmış ve bu çayırda aslanlar, inekler falan yaşarmış. Aslanlar bazen günde bir-iki ineği yaralar veya öldürürmüş. Her gün aslanlar inek peşinde koşmaktan yorulmuş ve bir toplantıda hepsi bir araya gelmiş; aslanların birisi demiş ki biz niye hep kavga ediyoruz, gelin barış içinde yaşayalım. Yalnız şu sarı inek çok cılız onu bize verin, biz de size hiç saldırmayalım. Vermişler sarı ineği...
Ertesi gün rahat rahat gezinmişler ama akşam olunca aslanlar, şu kara öküzü bize verin, o bize nanik yaptı, demişler. Vermişler kara öküzü... Derken her gün birer ikişer azala azala kalmamışlar. Sormuşlar en bilge ineğe biz nerde yanlış yaptık diye. O da demiş ki: Sarı ineği vermeyecektik.
O sarı inek Kuzey Irak’ta verildi....‘Çuval operasyonu’nda verildi; Ermeni sorununda verildi; Yahudi lobilerinden alınan ödüllerde verildi; Mısır–Gazze sınırında verildi; o sarı inek AB uğruna satılan değerlerimizde verildi.
O sarı inek ordunun kırılan onurunda verildi!”
Evet o sarı ineği hiç vermeyecektik!