Türk-Amerikan savaşı
İbrahim KARAGÜL 05 Haziran 2007
Durum o hale getirildi ki neredeyse Amerika ile Türkiye arasında savaş çıkacak? Türkiye'nin limanları, hava sahası, askeri üsleri üzerinde yaygın bir denetime sahip olan, siyasi ve askeri olarak bu ülkenin kaderi üzerinde söz sahibi olan, istihbarat örgütü neredeyse kendine bağlı gibi çalışan Amerika ile Türkiye arasında sanki savaş rüzgarları esiyormuş gibi bir hava veriliyor.
Bunu anlamak mümkün değil. Evet, Türk hava sahasına 80 kilometre girmesine karşı gösterilen duyarlılık alkışlanmalı. Ama bugüne kadar, Türk-Amerikan ilişkilerindeki onca rahatsız ilişkiler, gizli anlaşmalar, ortak örtülü operasyonlar, Anadolu'nun her köşesinin ABD'ye tahsis edilişi hakkında kamuoyunun yoğun baskılarına rağmen bir cümlelik açıklama yapma gereği bile duymayanlar, ihlali neden bu kadar büyüttü? Başka zaman olsaydı, bir yıl önce olsaydı duyacak mıydık bunu? Elbette hayır. Aylar sonra belki öylesine sızacaktı, bir anlamı da olmayacaktı.
Son dört yıl içinde olanlara bakalım sadece. Kuzey Irak'taki silah yığınağına neden ses çıkarılmadı? Türkiye'ye sokulan silahlara ve patlayıcılara neden ses çıkarılmadı? Bilinmiyor muydu? İskenderun Kuzey Irak arasındaki askeri trafiğe neden kimse ses çıkarmadı? Anadolu'nun bir çok iline silahlar sevkedilirken neden herkes sustu? ABD uçakları Türkiye topraklarından kalkıp, Türk hava sahasını kullanarak Irak'ı bombalarken siyasilerden ve askeri bürokrasiden bir cümle duyduk mu? Türk hava sahasında sayısız füze Irak'a gönderilirken, başımızın üstünden geçip Bağdat'a düşerken kim ne biliyordu?
Bu ülkenin siyasileri ve askeri bürokrasisi bu durumda halkın hassasiyetlerini hiç düşündü mü? Yüz binlerce insanın öldüğü bir savaşa en ciddi katkıyı Türkiye yaparken, “koalisyon ortağıyız” açıklamalarını dinlerken, aynı anda Türkiye ardı ardına kazık yemeye devam ederken, hava sahamız için bu kadar hassas olanların hiç mi sorumluluk hissi yoktu?
Şimdi bu Türkiye'nin bağımsızlığı üzerinde bu denli titreyenler o zaman nasıl bir vatandaşlık kimliği ile hareket ediyordu? Bu ülkenin insanları bütün bunları duysaydı, bilseydi nasıl tepki verecekti acaba ve onlar o zaman ne söyleyecekti? Müttefiklik ilişkisi mi? İncirlik, bilinen İncirlik, bugün şikayet ettikleri bütün kötülüklerin merkeziydi her zaman. Bilmiyorlar mıydı? İsrail uçakları Konya ovasında eğitilip ardından Filistin'i bombalarken onca çığlıklar karşısında ne düşündüler? Umurlarında mıydı Filistin halkı, Irak halkı? Umurlarında mıydı Anadolu insanının hassasiyetleri, kaygıları, üzüntüleri, endişeleri?
Bütün bunlar şimdiye kadar doğruydu da şimdi mi yanlış oldu? Bu ülkede iktidara gelen her siyasi parti Çekiç Güç oylamasında hep evet oyu verdi. Sağcısı, solcusu, İslamcısı… Hangisi biri bunu sorguladı? Evet dedikleri, onay verdikleri sürecin Türkiye'yi bu noktaya getireceğini göremediler mi? On yıl sonrasını öngöremeyenlerin, yarının Türkiye'si için bugün söylediklerine nasıl inanacağız?
Hem siyasilere hem askeri bürokrasiyle soralım: Türkiye'nin Anglo-Amerikan ekseni dışında yakın çevresiyle, Orta Asya ile, Ortadoğu ile, Balkanlar ile ilgili bir politikası oldu mu, şimdi var mı? Bu çevrelerin dışında her hangi bir güvenlik stratejileri var mı?
Bugün yapılan kuru gürültüden başka ne olabilir? Eğer ABD'den tehdit geliyorsa, bırakın birkaç kez ihlal etsinler. Başka şeyleri sorgulayalım. Sadece Kürt meselesini değil, Türk-Amerikan ilişkilerinde bu ülkenin nelere katlandığını sorgulayalım. Ne kadar küçük düşürüldüğünü, ne kadar ezildiğini, nelerini kaybettiğini sorgulayalım. Var mısınız!
ABD-İran savaşı beklerken neredeyse ABD-Türkiye savaşı başlayacak! Genelkurmay Başkanı Orgeneral Yaşar Büyükanıt'ın 12 Nisan'daki operasyon talebine ve “konuşturana bakarız” sözü ile Türkiye yörünge mi değiştiriyor? ABD'den uzaklaşıp Rusya/Asya eksenine mi dönecek? Türkiye'nin özellikle son yıllarda farklı arayışları olduğunu biliyoruz ama bu bir yörünge değişikliği değil. Kimsenin de böyle bir şey düşündüğü yok.
Bugün ABD'nin dolaylı denetimi altında bir ülke olan Türkiye'de, K. Irak bağlantılı içerideki iktidar dizaynına yönelik bir oyun oynanıyor. ABD'nin bu oyunun dışında olduğunu sanmıyorum ben. Sanki bir mizansen. Marmara Denizi'nde ABD'nin arama yapmasını bile tartışabilenlerin karşıt ne geliştirecekleri az çok tahmin edilmiyor mu?
Net olan tek bir şey var: Türkiye'deki Amerikan karşıtlığı büyük bir pasta ve herkes onun üzerinden iktidar devşiriyor. Milli hassasiyetler üzerinden bir tiyatro oynanıyor. Garip ama ABD karşıtlığını en iyi Amerika kullanıyor!
Eğer tehdit ABD'den, onun koruduklarından, müttefiklerinden, planlarından geliyorsa, ki bana göre öyle, gelin çok dana derin, çok daha sarsıcı, çok daha köleleştirici bu bağımlılık ilişkisini sorgulayalım.
Metal Fırtına kitabı mı okuyoruz burada?