MELAMİ ŞEYHİ BİR BİLİM KADINI: PROF. AMİRAN KURTKAN BİLGİSEVEN / Soner Yalçın
01 Ocak 1970
Ayşe Böhürler adını hiç duydunuz mu?
AKP MKYK Üyesi.
Yeni Şafak Gazetesi köşe yazarı.
TV yapımcısı. Yazar.
Ayşe Böhürler geçtiğimiz hafta bir TV programında, Türkiye'de türbanın artık moda haline getirildiğini söyleyerek mealen şöyle konuştu:
"Türban moda haline getirilerek içeriği boşaltıldı. Ve ne yazık ki böylece de türban saygınlığını yitirdi. Başörtüsü takıldığı zaman sanılıyor ki bütün günahlardan arınılıyor, her şey mubah sanılıyor. Ne kadar yanlış. İşin özünde, iyi bir insan olmak yatmalıdır. Başörtüsü takmayan bir kadın, başörtülü bir kadından daha dindar olabilir."
Ayşe Böhürler okuduğum, öğrendiğim bir yazar.
Ancak son sözleri beni biraz şaşırttı açıkçası. Demek bazı çevrelerde, başı açık kadınlar pek Müslüman sayılmıyor! Cahillik bu kadar her yanı sardı mı?
Bunlar Münevver Ayaşlı’yı bilmiyorlar mı?
Ya Semiha Ayverdi’yi?
Nezihe Araz, Safiye Erol, Şaziye Berin Kurt, Sofi Huri, Zühre Uluant… Hangisini sayayım.
Hepsinin başı açıktı.
Hepsi İslam dininin aydınlık yüzünü insanlara götürmek için yıllarca çabaladı. Kitaplar yazdılar, seminerlerde konuştular, dernekler, vakıflar kurdular.
İslamı dünyaya anlatan Cemalnur Sargut, başörtülü bir kadından daha mı az Müslüman şimdi? Kafalarda artık bir kıyas var demek!
Profesör Amiran Kurtkan Bilgiseven’in de başı açıktı.
Kendisi aynı zamanda bir Melami Şeyhi’ydi.
Bilim kadınıydı; din sosyolojisi konusunda dünyadaki birkaç isimden biriydi.
Hocaların hocasıydı; Prof. Enis Öksüz, Prof Zekeriya Beyaz gibi tanınmış isimleri yetiştirdi.
Prof. Bilgiseven’in hayatı tam da soyadına yakışıyordu.
1926 İstanbul doğumluydu. Kandilli Kız Lisesini bitirdikten sonra 1947 yılında İktisat Fakültesi’nden mezun oldu. Bir süre özel sektörde ve İstanbul Defterdarlığı’nda muhasebeci olarak çalıştı. Ama isteği üniversitede bilim yapmaktı.
Başardı da; 1956 yılı sonlarında İktisat Fakültesi’ne sosyoloji asistanı olarak girdi. Prof. Dr. Z. Fahri Fındıkoğlu’nun asistanlığını yaptı.
1960’da doktora ve 1965’de doçentlik sınavlarını verdikten sonra 1970’de profesör oldu.
Eserlerinde bilim- din bütünleşmesinin somut örneklerini verdi. Tercüme yapmadı, kaynaklarını bu topraklarda aradı. Bu nedenle ülke gerçeklerinden kopmadı.
İyi yazardı; güzel konuşurdu. Sadece sosyoloji konferanslarında konuşmazdı.
Melami Şeyhi’ydi. Yakın çevresiyle dost sohbetleri yapardı.
Bazı konular üzerinde ısrarla dururdu:
Müslüman kadınlarının ezilmesine karşı çıkardı. Kafasında öyle ne başı açık-ne de başı kapalı kadın tipi vardı. Ortada böyle soru bile yoktu.
İslam’da dört kadın tezine şiddetle karşı dururdu.
Tasavvuf ve laikliğin nasıl iç içe olduğunu anlatırdı hep.
Türkiye’de sosyal çözülmelerin çok büyük tehlikelere neden olacağını ilk o saptadı. Alevi-Sünni ayrılığının tehlikesine işaret etti sürekli.
Etnik ve dini bölücülük karşısında dikkatli olunmasını istedi.
İslami kavramların içinin boşaltılmasına savaş açtı.
Prof. Bilgiseven’in “ne kadar inançlı” olduğunu kim sorgulayabilir?
Yıl 2008.
Ne Münevver Ayaşlı, ne Semiha Ayverdi ne de Amiran Kurtkan hayatta.
Artık bu isimleri bilen de pek yok.
Sadece Ayşe Böhürler gibi bir iki istisna yazar sık sık uyarmak zorunda kalıyor çevresini; “başı açık kadınlar da müslümandır, dindardır.” Ne günlere kaldık?