'Katil iktidar'
Mümtaz’er TÜRKÖNE 12 Haziran 2007
Şırnak'ta şehit düşen Binbaşı Ramazan Armutçuoğlu'nun dün Kocatepe Camii'nde kılınan cenaze namazında bulundum. Cami avlusu bir miting alanıydı.
Ezan okunurken, öğle namazını kılarken, dışarıdan hükümeti protesto eden sloganlar geliyordu. "İşbirlikçi AKP", "Hükümet istifa" sloganları arasında eksik olan sadece ""Katil iktidar"dı. Elleriyle bozkurt işareti yapanlar, yakalarında CHP rozeti, Çankaya Belediyesi işareti olan şapkalar giyenler; bol miktarda koyu renk takım elbiseli, güneş gözlüklü, kısa saçlı ve tıraşlı "memur" görüntülü insan, cenazeye katılan hükümet mensuplarını yuhalıyordu. Siyaset caminin avlusundaydı. "Bu manzara camiye yakışmıyor" diye sesli düşünen yanı başımdaki biri, "AK Partili değilim"" demesine rağmen suratına inen tokatı engelleyemedi.
Nedir bu saygısızlık? Hükümet erkânına değil, doğrudan şehitlerimize yapılan saygısızlıktan bahsediyorum. Vatanı, bayrağı, şerefi için can alıp can vermeyi bilen bir milletin vakarı ile; cami avlularında, al bayrağa sarılı tabut önünde girişilen siyasî nümayişler arasında bir tezat yok mu? İktidar mücadelesini, siyasî emellerini, oy hesaplarını kimler şehit kanı üzerinden yürütüyor? Yüreğimizi kabartan acının, beynimizi esir alan öfkenin arkasında kimler, hangi hesabın peşindeler?
Türkiye hakkında hiç fikri olmayan yabancı biri bu cenaze merasimlerini gözleseydi, acaba ne düşünürdü? Kim, neden alkışlanıyor? Kim, neden yuhalanıyor? Verebileceğiniz bir cevap var mı?
Daha önemlisi, televizyon haberlerinde, görüntüler eşliğinde uzun uzun verilen şehit haberlerini izleyen katiller ve yandaşları acaba ne düşünüyorlar? Uzaktan kumandalı mayını yola yerleştirenler, patlatanlar, onlara emir verenler; terörün stratejisini belirleyip tek tek eylemleri planlayanlar, kısaca şehitlerimizin katilleri ne düşünüyorlar? Askeri ve hükümeti bu sloganlarla karşı karşıya getirmeye çalışanların kocaman bir ayıp ettiklerini mi? Yoksa askerimizin canına kıyan mayınlardan daha büyük nifak bombalarının cami avlularında patladığını mı? Öyle ya terör, siyasî sonuçlar peşindedir. Fitnenin, kargaşanın, düşmanlığın, parçalanmanın adım adım ilerleyişi sakın terörün amaçladığı tablo olmasın? Dünyadaki gelişmeleri televizyonlardaki saçma sapan dizilerden öğrenen; akla zarar komplo teorileri ile düşünme yeteneğini kaybedenler için soruyu daha basitleştirerek soralım: Askeri alkışlayanlar, siyasetçileri yuhalayanlar kime hizmet ediyorlar? Teröristler, televizyon ekranlarına yansıyan bu taşkın ve parçalı manzaradan memnun mu olurlar, yoksa tedirgin mi?
Rahatsız edici soruyu tekrar soralım: Hangi durumda terör amacına ulaşmış olmaktadır?
Asıl soru ise şu: Türkiye'nin bölünmesine, parçalanmasına, kısaca terörün nihaî amacına hangisi hizmet eder? Türkiye'nin terörden daha önemli bir sorunu var: Türkiye'nin birliğini ve bütünlüğünü muhafaza etmek. Unutmayalım: Şehitlerimiz siyasi tartışmalara malzeme olmak için değil, birlik ve bütünlüğümüz için hayatlarını feda ettiler. Şehit kanı üzerinden siyaset yapanlar hem şehitlerimize, hem de şehitlerimizin uğrunda canlarını verdikleri ideallere ihanet ediyorlar.
Terörle mücadele konusunda bir sevk ve idare problemi yaşanmadığını göstermek, sorumluluk mevkiinde yer alan herkesin görevi. Kimse terörle mücadeleyi uhdesine alan Silahlı Kuvvetler'i, yetersiz ve beceriksiz davrandığı için personel kaybına uğramakla suçlayamaz. Yine kimse hükümeti, terörle mücadelede isteksiz ve etkisiz olmakla itham edemez. Ederse, terörün yaktığı ateşe odun taşımış olur.
Devlet içindeki güç sahiplerinin de taraf olduğu bir iktidar mücadelesi sürüyor. Çünkü önümüzde seçim duruyor. Terörün artması ve gelen şehit cenazeleri kafaları karıştırıyor. Şehit cenazeleri üzerinden hesaplar yapıldığı inancı yayılıyor. Bu inanç, hiçbir fesadın başaramayacağı bir çözülmeyi tetikliyor.
Kocatepe'de dün gördüğüm manzaranın parti mitinglerinden farkı olmamasına üzüldüm. Karanlık merkezlerin zafer duygusunda hissesi olanlar titreyerek kendilerine dönmeli. Elbirliği ile cami avlusuna siyaset yasağı koymamız ve mübarek şehit cenazelerini bu millete yakışan vakar içinde ebedî yolculuğuna uğurlamamız lâzım.