‘Hayır’ diyen adamın kısa ve basit notları / Ahmet Hakan
01 Ocak 1970
REFERANDUMDA “hayır” diyeceğimi ifşa ettikten sonra...
Bazı “dini bütün” okurlarım, “Ölüm de var Ahmet Hakan... Öteki dünyada nasıl hesap vereceksin?” falan diye mesajlar sarkıtmaya başlamasın mı?
Şaştım kaldım doğrusu...
Sanki referandumda “Allah’ın varlığı ve birliği” oylanacak.
* * *
Bazıları da şunu söylüyor:
“Hep iktidar mı yargının baskısı altında kalacak birader? Bırak da bundan sonra yargı iktidarın baskısı altında kalsın.”
Bu yaklaşımın “ilkesizliğini” bir tarafa bıraksak bile...
Fena halde budalaca olduğunu göz ardı edemeyiz.
“Budalaca”, çünkü...
Şunu göz ardı ediyor:
Diyelim ki Tayyip Erdoğan iktidardan gitti ve yerine Kemal Bey ile Devlet Bey geldi...
O zaman ne yapılacak?
Yargı Kemal Bey ile Devlet Bey’in baskısı altına girmiş olmayacak mı?
O zaman...
Yargıyı iktidarın baskısı altına sokmak yerine, herkesin kabul edebileceği türden adam gibi bir reform yapmak gerekmez mi?
* * *
Ben de Türkiye’deki yüksek yargının dar ve katı laiklik yorumlarından hiç ama memnun değilim.
Tıpkı YÖK’ten memnun olmadığım gibi...
Ama yüksek yargıdaki sorunların, “Yüksek yargıyı ele geçirelim, olsun bitsin” mantığıyla çözülmesine itiraz ediyorum.
Tıpkı YÖK sorununun, “YÖK’ü ele geçirdik, oldu-bitti” mantığıyla çözülmesine itiraz ettiğim gibi.
* * *
Ben mecbur muyum “bunların yargısı” ile “şunların yargısı” arasında bir tercih yapmaya?
“Bu zamana kadar ‘bunlar’ ekmek yedi, şimdi de ‘şunlar’ ekmek yesin.”
Mesele bu mudur yani?
Eğer buysa...
Benden paso...
Ben “bunların yargısı” ile “şunların yargısı” arasında sıkışıp kalmak yerine...
“Adil yargı” peşinde koşmak istiyorum.
* * *
Büyük demokratik devrimler, Anadolu’da görev yapan herhangi bir savcının attığı herhangi bir adıma öfkelenerek yapılmaz.
Büyük reform hareketleri, “araya sıkıştırılmış bazı güzel şeyler” ile esas maksat kamufle edilerek atılmaz.
Topyekûn değişime imza atacaksınız.
Herkesi yapmak istediğinizin güzelliğine ikna edeceksiniz.
Sadece kafa denklerinizle değil toplumun bütün kesimleriyle beraber yürümeye talip olacaksınız.
Kısacası: Uzlaşacaksınız.
Başka çare yok.
* * *
Bir de şu var:
Siz itiraz eden, “hayır” diyen, kafası yatmayan birileri seslerini hafiften yükseltmeye başlayınca...
Hemen, “Yılanın başı küçükken ezilsin” azmiyle...
“Vay darbeci! Vay Ergenekoncu! Vay şer cephesi! Vay şu! Vay bu!” diye çemkirme vaziyeti alırsanız...
Kim inanır sizin yüksek ideallere sahip olduğunuza?
Kim inanır demokratik bir toplum tasavvuruna sahip olduğunuza?
Kim inanır özgürlükler için hareket ettiğinize?
Şu kadarını söyleyeyim:
Kadir İnanır bile inanmaz.