Adalet bir gün herkese lazım olur / Can Dündar
01 Ocak 1970
Yeni Asır’ın manşetinde, 30 yıl önceki bir tahliye kararı vardı. 12 Eylül’de tutuklanan Ertuğrul Günay’ın mahkemece tahliyesine dönemin Sıkıyönetim Komutanı Org. Recep Ergun sinirlenmiş, gece yarısı askeri savcıyı arayıp hesap sormuştu.
Savcı da “Adam alacağı ceza kadar yatmış zaten” cevabını verip kararı savunmuştu.
O savcı, Albay Nurettin Soyer’di.
Günay olayını ve 12 Eylül’ü, emekli olduktan sonra Uğur Mumcu’ya anlatmıştı. (Bkz: “12 Eylül Adaleti”, Tekin Y., 1987)
Kitabı bir kez daha okudum dün...
12 Eylül’ü yeniden yaşadım adeta...
Bir sahne de ben aktaracağım:
* * *
Ecevit bir Danimarkalı gazeteciye demeç verdiği iddiasıyla gözaltına alınıyor. Komutan, dosyayı tutuklama istemiyle savcıya gönderiyor.
Soyer‘in hemen sorguya aldığı Ecevit, “Kesinlikle böyle bir beyanat vermedim” diyor.
Elde delil yok. Savcı tutuklama istemine katılmayacak.
Gece ev telefonu çalıyor.
Genelkurmay 2. Başkanı Org. Necdet Öztorun çağırıyor.
Soyer odaya girer girmez “Duydum ki tutuklama talebine iştirak etmeyecekmişsiniz” diyor Öztorun:
“ -Evet generalim. Elimizde belge yok çünkü...”
“ -O zaman gözetimi uzatın, mahkemeye çıkarmayın. Ben size belge göndereceğim.”
“ -Efendim, siz belgenizi gönderin, ciddi ise tekrar tutuklama isteriz. Ama Ecevit bugün mutlaka mahkemeye çıkacak.”
“ -Niye çıkıyor efendim? Şart mı bugün mahkeme?”
“ -Şart.”
Komutan kızıyor ve Org. Ergun’u arıyor:
“Savcı, Ecevit’in tutuklanmasının zor olduğunu söylüyor. ‘Belge vereceğiz’ diyorum, kabul etmiyor. Siz Ecevit’i salmayın. Tekrar gözetime alın. Ben size ikinci evrak göndereceğim.”
Aynen öyle oluyor.
Ecevit mahkemeye çıkıyor. Tahliyesine karar veriliyor. Mahkemeden çıkar çıkmaz yeniden gözetime alınıyor.
Tahliye kararını veren Hâkim Gün Soysal ise o gün Kıbrıs’a tayin ediliyor.
* * *
Kitabı okuduğum günün gazete manşetlerinde, kilit görevdeki 28 general hakkında darbe hazırlığı davasından yakalama emri çıktığı haberi var.
Komutanlara “kaçak sanık” yani “firari” muamelesi yapılmış.
Duruşmaları aralık ortasında... Tutuklanırlarsa 4,5 ay hapiste tutulacaklar. Büyük ihtimalle terfi alamayacaklar.
* * *
Kitapla haberi peş peşe okuyunca şunlar geliyor akla:
1) Bu ülkede adaletin bağımsızlığına inanmak, ülkenin bağımsızlığına inanmak kadar zor. İster darbe dönemi olsun, ister “normal dönem”, kulakta hep “gece telefonları”nın zili çınlıyor. Hukukun tokmağı, adalet sağlamak için değil can yakmak için kullanılıyor.
2) Darbeye karşı çıkmak ayrı şey; darbe zanlısının da adil yargılanma hakkı olduğunu savunmak ayrı... İlkine karşı çıkıp ikinciyi es geçenler hukuku çiğniyorlar; ikinciyi savunurken ilkini görmeyenler ise demokrasiyi... İkisini bir arada savunmak güç mü? Suç mu?
3) Etme bulma dünyası bu... Bugün sana yarın bana... Dün yargıya “salıverme” diye baskı yaparsan, gün gelir senin haksız yere gözetimde kalman için adalete baskı yapıldığından yakınırsın. Üstelik sürgünlere gönderip soylarını tükettiğin için, buna direnecek cesur bir savcı ya da hâkim de bulamazsın.
Bugünün iktidarına da derstir bu...
Her adliyenin kapısına büyük harfle yazılmalı:
“Adalet, bir gün herkese lazım olur.”