Başbakan'ın savaş ilanı / Mehmet Ali Kışlalı
01 Ocak 1970
Siyasi hava ya giderek ağırlaşıyor, ya da Ankara’nın alışık olmadığımız sıcağı bu etkiyi yapıyor. Ama diğer etkiler ne kadar alışmadığımız türden olsa da,
Başbakan Erdoğan’ın giderek, kendisine her koşulda oy vererek iktidarını sağlayacağına inandığı toplum kesimi dışında kalanlara, ilan etmekte olduğu savaşınki kadar, şoke edici olmuyor.
Artık TV kanallarında yapılan diğer konuşmalarda kalmayan, dehşetengiz boyutları Başbakan’ın konuşmalarında buluyorum.Bunları dinlerken hissettiğim şaşkınlık geçer geçmez kendi kendine soruyorum; “Menderes’ten bu yana çoook başbakan dinledin, şimdi duydukların kadar şaşırtıcı içerik taşıyanı hatırlıyor musun?” diyorum.
Belleğimin çok güçlü olduğunu pek düşünmem ama; Erdoğan’ın kendinden önce o görevi yapanlardan çok ileri gittiğini düşünüyorum.
Menderes’in bir kere milletvekillerine kızıp “Sizin yerinize ne koysam (aklıma ilk gelen odun sözcüğünün doğru olmadığını sanıyorum) milletvekili seçtirirdim” dediğini, bir keresinde de onları övüp; “Sizler her şeye kadirsiniz; kadını erkek yapmaktan başka” ya benzer konuştuğunu hatırlarım.
Menderes’in galiba morali belli koşullar oluşunca bir süre kolay bozuluyordu. Erdoğan’da aynı şeyi görmüyorum. Galiba ya ülkede egemen olan anayasal rejimin hukuki boyutları hakkında ayrıntılı bilgi sahibi olmaması, ya da kendisini dinleyip alkışlayan kesimlerin bu bilgileri duymaya gereksinimleri olmadığını düşünmesi, kolay izah edilmeyecek içerikli konuşmalar yapmasına olanak sağlıyor.
Başbakan son günlerdeki konuşmalarında, Türk Silahlı Kuvvetleri hariç, hemen tüm rejim içerisinde ağırlıklı kurumları yok sayan değerlendirmeler yapıyor. FSK ile ilgili sözlerinde görece bir ölçü kaldığı söylenebiliyor.
Hedefleri arasında en başta ülkenin demokratik anayasal rejiminin korunmasından sorumlu Anayasa Mahkemesi var. Demokrasinin temelini oluşturan üç erk arasında, henüz tam kontrol edemediği yargı var.
Başbakan fırsat bulduğunda, hem demokrasi anlayışını, hem de AYM’nin gereksizliğini dinleyicilerine göstermek için; TBMM’de 411 oy çoğunluğu ile almış oldukları bir kararın bu kurumca nasıl kolayca iptal edildiğini anlatıyor. Ve dinleyenlere soruyor; “Olur mu? Sizin verdiğiniz oylar bir demokraside yok sayılabilir mi?” diyor.
Bunu ilk defa yapmıyor. Çok etkili olduğunu düşündüğünden sık sık yineliyor. Bu çok basit hukuk kuralını bilmemesinin, kendisini milyonlarca en alt düzey eğitim görmüş kitleler nezdinde nereye konuşlandıracağından
emin gözüküyor.
Güvendiği desteği, demokrasi anlayışının düzeyini fark edenlerden değil, farkında olmayanlardan sağlamakta olduğunu düşünenlerden alacağını bilmenin rahatlığı içinde, konuşmalarında engel tanımıyor.
Menderes en önemli hasım olarak kendisine ‘Kara Cübbeliler’ dediği üniversite hocalarını seçmişti. Erdoğan’ın böyle bir derdi kalmadı. Üniversite ölü sessizliği içinde. Cumhurbaşkanının işbirliğiyle bu kurum tam kontrol altına alınmış durumda. Öğrenciler de suskun. Tatildeler.
Menderes’in, resmi ilan ve kağıt tahsisi gibi yollarla, tüm gayretine karşın kontrol edemediği basını (o zaman TV yoktu) Erdoğan nasıl şimdi kontrol altına aldığını, dengeli ama hukuka ve demokrasi anlayışına uygun şekilde yola devam eden işadamları derneğiyle mücadele sürdürdüğünü, acımasız ifadelerle anlatmaktan kaçınmıyor. Onları eski iktidarlarla pek etik olmayan çıkar ilişkileri sürdürdüklerini, buna artık izin vermeyeceğini, acıtıcı dille söylüyor.
Galiba Başbakan şimdi değerlendirmelerinde en önemli yanlışı, anayasal rejimin bel kemiği haline gelmiş olan yargı ile ilgili olarak yapıyor.
Menderes’in de aynı hatayı, o zaman hiçbir güvenceye sahip olmayan, aynı kurum ile ilgili olarak yaptığını hatırlıyorum.
Artık hiçbir kuşkuya gerek kalmadan; Başbakan’ın ilk ve temel hedefinin, görevi kendisine engel çıkarmak ve eleştirmek olduğunu sandığı yargıyı kontrol altına almak olduğu söylenebiliyor.
Erdoğan, anayasal demokrasinin kilit kurumlarına karşı açıkça ilan ettiği bu savaşı, ülkenin buraya sığdırmayı gereksiz gördüğüm kimi sorunları da artan hızla büyürken, nasıl kazanacağını merak ediyorum.