Değişmek
BEŞİR AYVAZOĞLU 12 Haziran 2007
Günlük siyaset hakkında yazmayı sevmem; yazsam bile ele aldığım konuyu mutlaka kültür ve sanat meseleleriyle ilişkilendiririm. Bugün yazmak istediğim konuda bunu yapmak biraz zor.
Çünkü muhafazakâr gelenekten gelen bir politikacı olmasına rağmen Cumhuriyet Halk Partisi'ne geçen İlhan Kesici'yle AK Parti saflarına katılan sosyal demokrat Ertuğrul Günay'dan söz etmek niyetindeyim. Öncelikle ikisini de yakından tanıdığımı ve sevdiğimi belirtmek isterim.
Ertuğrul Bey'le 1995 yılında "Bosna İçin İnsanlık Girişimi" olarak savaş şartlarında yaptığımız sekiz günlük Bosna seyahati sırasında tanışmış, dost olmuştuk. Doğrusunu söylemeliyim; onu kendime hiç de uzak hissetmemiştim. Hani, tanışır tanışmaz kalbinizin ısındığı insanlar vardır; Ertuğrul Bey onlardandı. Türkiye'nin şartlarını iyi okuyup sosyo-kültürel yapısını iyi analiz ettiği için bir zamanlar genel sekreterliğini yaptığı CHP'nin niçin bir türlü seçim yoluyla iktidar olamadığını anlamıştı; daha da önemlisi, düşüncelerini gerektiği zaman cesurca seslendiriyordu. Eğer değişmişse, yavaş yavaş, sindire sindire değişmişti. Bu sebeple, onun AK Parti saflarına katılmasını hiç yadırgamadım; fakat İlhan Kesici'nin kararı bende derin bir şaşkınlık yarattı.
Defterimde Kırk Suret adlı kitabımı okuyanlar, portresini çizdiğim kırk kişiden birinin İlhan Kesici olduğunu bilirler. Cumhuriyet Halk Partisi'nin 1949 yılında oy kaygısıyla hac yasağını kaldırması üzerine, Zara'dan hacca giden ilk kişi olduğu için "Molla" diye anılan Hüseyin Efendi'nin torunu ve Demokrat Partili Osman Nuri Bey'in oğlu İlhan Kesici, benim hemşehrim ve ilk gençlik yıllarımdan beri "İlhan ağabey"imdir. Portresini yazmak için Çamlıca'daki evine gittiğimde, siyasete, Deniz Baykal'ın bir zamanlar TBMM'de yaptığı, "Mansur'u dâra çekenler bunlardır, Nesimî'nin derisini yüzenler bunlardır, Pir Sultan'ı asanlar bunlardır" mealindeki bölücülük kokan konuşmasına tepki duyduğu için girdiğini söylemişti. O zaman bu ayrıntıyı yazmamıştım; fakat muhafazakâr kimliğinin nasıl oluştuğuna dair bütün anlattıkları Defterimde Kırk Suret'te kayıtlıdır.
Yetiştiği çevre ve beslendiği kültür kaynakları itibariyle, standart bir CHP'linin tüylerini diken diken edecek bir muhafazakâr olan İlhan ağabeyin portresini şu cümlelerle tamamlamıştım: "Güçlü bir hâfızaya ve zengin bir tarih kültürüne sahip olan İlhan Kesici'yi, şüphesiz, birçok politikacıdan ayıran en önemli özellik, içinden çıktığı toplumu çok yakından tanıması, diline, örfüne, inancına yabancı olmaması, istediği an onun diliyle konuşup Çamşıh ağzıyla türküler söyleyebilmesidir. Kesici'nin içinde hâlâ Kösedağ yaylalarının rüzgârı eser."
İmdi, bu iki farklı kimyanın bir araya gelebilmesi için ikisinden birinin değişmiş yahut ikisinin birden değişip ortak bir noktada buluşmuş olması gerekmez mi? Doğrusu ben CHP'de hiçbir değişme alâmeti görmüyorum. İlhan Kesici'nin duruşunu ve kanaatlerini değiştirdiğine de inanamam. Esasen bugüne kadar değiştiğine dair tek bir işaret bile vermiş değil. Bir insan kendisini var eden şeyleri durup dururken inkâr edebilir mi?
Yanlış anlaşılmasın: Değişmenin aleyhinde değilim; değişmeyen insan düşünmüyor demektir. Ama köklü değişmeler derin sancılarla ve hesaplaşmalarla birlikte yaşanır.
Ben her şeye rağmen bu buluşmanın hayra alâmet olduğuna inanmak temayülündeyim. İsmindeki "halk"a rağmen halka hep tepeden bakmış ceberut bir yönetim geleneğini tevarüs ettiği için bu toprağın asıl dilini konuşmayı hiç beceremeyen CHP, "İlhan Bey, geliniz, bize bu dili öğretiniz!" demiş olabilir mi? İlhan ağabey, belki de CHP'de muhafazakârlaşma sürecinin önsözüdür; yeni siyaset yoldaşlarına, bu toprakta bin yıldır yaşayan kültürün tezahürlerinden ve sembollerinden korkmamak gerektiğini öğretecektir, demek istiyorum; fakat aklıma Yaşar Nuri Öztürk'ün hazin akıbeti gelince şüphelerim ayaklanıyor.
Seçim sonrasında siyaset sahnesini yeniden düzenlemek isteyen birilerinin bir mühendislik denemesiyle mi karşı karşıyayız, yoksa henüz farkına varamadığımız sosyolojik bir altüst oluş mu yaşıyoruz? Eğer ikinci ihtimal doğruysa, yaşananlar bizi sadece siyaseti değil, her şeyi yeniden tarif etmeye zorlayacaktır.
Bürokraside ve politikada pişmiş bir değer olan İlhan ağabeyin kılıcı bakalım ne kadar "Kesici"? Hadi hayırlısı!