Pazarlık yoksa ‘Habur olayı’ neydi? / Ruhat Mengi
01 Ocak 1970
Son tabloya göre Kandil “AKP Hükümetle anlaştı, ateşkes ilan ettik” diyor, yani gizlenen bir anlaşmayı açıklayarak planı sabote ediyor. Eğer bu da planın bir parçası değilse PKK lideri Öcalan’la Karayılan farklı planlar peşindeler demektir. Öte yanda bu anlaşma ortaya çıktıktan sonra Hükümet dün “Ak Parti hükümetinin illegal bir örgütle masaya oturmasının söz konusu olmadığını” açıkladı. İyi ama Cumhurbaşkanı Gül iki gün önce “Devlet her yöntemi dener” dememiş miydi? Ayrıca, daha önce PKK ile anlaşma yapılmadıysa Habur’dan PKK’lılar durup dururken mi geldi?
Olay iyice karıştı gördüğünüz gibi, meclisteki partileri PKK ile birlik göstermek uğruna teröriste güvenilirse olacağı budur ama biz emin olmadan önce anlayabilmek için resmin bütününe bakalım.
PKK’nın “Ramazan sonuna kadar saldırı yapmama” kararı için BDP Genel Başkanı Demirtaş; “Bu kararın süresiz olması ve Kürt sorununun çözülmesi için önce Hükümet yasal alanda yapması gerekenleri çıkartmalı. ‘Silah bırakmayı tartışmadan önce atılacak adımları görmeliyiz” dedi.
Aynı sıralarda Cumhurbaşkanı Gül ise Bakü yolunda “Terörü bitirmek için devlet her yöntemi dener. Bunun içinde hem silahlı mücadele, hem de siyasi, diplomatik metodlar vardır” diyordu.
HANGİ YÖNTEMİ DENEDİLER?
Şimdi bu gelişmelere “geniş açı”dan bakalım. BDP’nin (ve tabii PKK’nın) Kürt sorunu dediği sorunun gerçekte ne olduğunu kısa süre önce, açılım sürecinde hükümetin başlattığı pazarlıkların arkasından yine kendilerinden duymuştuk. “Türkiye’nin özerk bölgelere bölünmesi ve Güneydoğu’nun Kürt Özerk Bölgesi (yani geleceğin Kuzey Kürdistan’ı) olması, Öcalan’a ve PKK’ya af ve siyaset yapma hakkı, Anayasa’da Kürtlerin Türklerle birlikte kurucu unsur olarak yer alması ve vatandaşlık tanımının değişmesi”… İlk etapta bunlar yapılmadığı takdirde terörün bitmeyeceğini açık açık söylemişlerdi.
Bu durumda Cumhurbaşkanı Gül’e devletin “hangi yöntemleri deneyerek” terörü bitirmeyi planladığını sormak yerinde olurdu ama uçaktaki gazeteciler bu soruyu sormamış. O uçakta hep yeralan aynı isimlerin hiçbiri: “Masaya da oturulsa talepler önceden bilindiğine ve bu talepler Anayasa’nın ‘değiştirilemez’ maddelerine aykırı olduğuna göre bu istekler nasıl verilecek?” sorusunu da sormamış.
BDP daha çok kısa süre öncesine kadar “Artık tek kişinin burnunun kanamaması” ile ilgilenmiyor tam aksine “açılım”la başlayan pazarlıklardan sonra açık açık “isteklerimiz verilmezse ülkeyi cehenneme çeviririz” gibi siyasi bir parti için dehşet verici tehditleri seslendiriyordu. Öcalan “Kürt gençlerinin arasına gerillalar karışırsa bir günün can kaybı bilançosu 30 yıla eşit olur” benzeri tehdidini savuralı iki hafta ancak geçti.
Peki aradan geçen kısacık sürede ne oldu ki PKK eylemsizlik kararı aldı, Demirtaş bunun “Sadece Ramazanla sınırlı olmayabileceğini” söyledi ve aynı sırada Gül “Devlet her yöntemi dener” dedi... Cevaplamaları gereken çok fazla soru var.
BU OYUNUN ANLAMI NE
Acaba devlet “Habur’dan PKK’lı getirtme” dışında hangi yöntemi denedi? Aslına bakarsanız Habur’dan PKK’lıların gelmesi hangi vaatler karşılığında sağlandı.Ki hemen arkasından Apo “Birdaha gelmeyecekler. Önce isteklerimiz gerçekleşsin” dedi.
Acaba BDP israrla referandumu boykot ediyor görünmesine, halkı buna inandırmaya çalışmasına rağmen PKK’nın eylemsizlik kararını sağlayarak (zaten kararları ortak, hiç mesele değil yani) Hükümete açık destek vermiş olamaz mı?
Böylece BDP (Hayır oyu vermediği halde) Anayasa değişikliğini desteklemiyor,karşı çıkıyor havası yaratarak iktidar partisinin referandum kampanyasında BDP ile PKK’yı CHP’nin, MHP’nin, hatta ne alakası varsa YARSAV’ın yanında göstermesini ve kendi gizli ilişkisini kurnazca onların üstüne yıkıvermesini sağlamış olamaz mı?
Neden olmasın, şimdi tablonun tümüne bakınca, Kürt kökenli vatandaşların çoğunun “AKP’nin tek başına hazırladığı” Anayasaya referandumda ‘Evet’ diyeceğini fark edince çok ama çok gerçekçi geliyor böyle bir gizli anlaşma…
Cemil Çiçek; ‘Hayır’ oyu vermeyeceğini, boykot edeceğini söyleyen BDP ve PKK için neden ‘Hayır diyorlar’ dedi?
Aynı konuda Gül ile Çiçek neden tümüyle farklı konuştular ve biri PKK ile anlaşılabileceğini ima ederken diğeri “şimdi de konuyu terör eylemi olmaktan çıkarıp siyasallaştırmaya çalışıyorlar” dedi?
Peki, BDP-PKK boykot ve eylemsizlik kararlarıyla AKP’ye neden yardımcı oluyorlar, plan ne? Şöyle; bu nasılsa seçim değil, sonuçta onların bir kaybı yok. Ama eğer referandum kampanyalarında iktidar başarılı olursa Anayasa Mahkemesi’nin sayısı 17’ye çıkan üyelerinden tam 11’ini AKP atamış olacak, ne derlerse desinler durum aynen bu. Ve bu gerçekleştiğinde artık ‘Değiştirilemez’ maddelerin BDP’nin istediği gibi değiştirilmesini hükümet desteklediği anda önleyecek hiçbir kurum olmayacak.
Zaten iktidara yakın bazı yazarlar bu maddelere de sıra geleceğini bu yıl içinde yazmışlardı. Şimdi herkes düşünsün; Anayasa Mahkemesi şu anda bile baskılar sonucunda ‘hukuk devleti ilkesini’ korumaktan aciz kaldığına göre referandumda Evet çıkacak olursa “devletin, milletin bütünlüğünü” nasıl koruyacak?
Ya da kim koruyacak? Türkiye’nin Sırat Köprüsü’nde olduğunu unutmayın,bu kez iş çok ciddi!