Bu pazarlıkta kazıklandık! / Güngör Mengi
01 Ocak 1970
Öcalan yakalandığında herkes onun idam edileceğini bekliyordu. Kendisi bile...
Paketlenmiş halde Türkiye’ye getirilirken “devlete hizmet etmeye hazır” olduğunu söylemesi, umutsuzca bir yatırımdı.
Ama AB’den esen rüzgârların da etkisiyle o gün için mucize sayılacak bir değişim gerçekleşti ve idam cezası kaldırıldı. Bu değişimin bebek katilini de kurtaracak şekilde gerçekleşmesinin önemli sebeplerinden biri şuydu:
“Öcalan’ın ölüsü dirisinden daha tehlikeli olabilir. Elimizin altında olması, devlete onun yardımı ile terör örgütünü kontrol etme imkânını kazandırabilir. Öldürmeyelim, kullanalım...”
Bugün durum nedir?
Devletin askıya alınmış infaz kararını gerektiği takdirde raftan indirerek uygulama imkânı elinden uçtu gitti ama İmralı’daki mahkûmun, devleti, milleti tehdit etme, hatta masum insanları öldürme imkânı yerinde duruyor.
Hatta gün geçtikçe gücü, etkisi artıyor.
Nereden nereye geldik?
Her hafta avukatları aracılığı ile kendine göre “ulusa sesleniş” tarzı mesajlar veren terör lideri, bu şekilde hem kamuoyunu etkiliyor, hem de örgütünü ve etkilediği kitleyi yönetiyor.
Bu benzersiz durumun önlenememesi, içeride ve dışarıda Öcalan’a gitgide belirginleşen bir siyasi kimlik inşa ediyor.
Bu görüşmeler neredeyse hak sayılmaya başlamıştır. Artık hiçbir hükümet kolay kolay bu imtiyazı ondan geri alamaz.
Örgütün iletişim kanalı olan haber ajansı, devlet-PKK görüşmeleri konusunda miting meydanlarına taşan tartışmalar hakkında Öcalan’ın görüşlerini dün dünyaya duyurdu.
Görüşmeyi kimlerin yaptığının önemi olmadığını söyledikten sonra “Devlet sıfatıyla görüşüyorlar” dedi.
Demokratik bir anayasa için, ellerini çabuk tutmalarını istediği aydınları, sivil toplum örgütlerini, yazar ve gazetecileri göreve çağırdıktan sonra “yoksa” diye başlayıp tehditlerini sıraladı:
“Bu olmazsa, yeni bir çatışma dönemi başlar. Kent merkezlerine de sıçrar. Bunun zemini var, iki halk karşı karşıya gelir, onlarca yüzlerce kişinin ölümüne yol açabilir. Tehlike büyüktür..”
Öcalan yalnız devleti, milleti tehdit etmekle kalmadı. Kürtçü siyaseti tanzim ederken “ileri gidenleri hizaya” getirecek uyarılar da yaptı.
BDP’nin boykot çağrısına karşı çıkan Diyarbakır esnaf ve sanatkâr temsilcileri, dün Öcalan’dan “ağabey azarı” işitmemişlerdir, azılı bir teröristin tehdidine hedef olmuşlardır.
Devlet kötü pazarlıkçı
Öcalan bu saldırıyı ulu orta yapmıştır. Devlet ömür boyu hapse hükümlü bir terör liderinin bu cüretini sineye çekemez.
Öyle bir durumda devletin Öcalan kaynaklı tehditlerden korktuğu inancı yayılır. Bu durum, teröre karşı kanıyla, canıyla mücadele veren askeri de olumsuz etkiler.
Devletin hapisteki bir terör lideri ile terörü bitirmek için diyalog kurması doğaldır. Zaten dünyadaki başarıları da bu yöntem getirmiştir.
Ama 40 bin vatandaşını öldüren bir katile bu kadar taviz veren bir devlet hiç görülmemiştir.
Bu kafa terörü bitiremez, sorunu daha karmaşık hale getirerek azdırır.
Nitekim 10 yıl önce “dilimizi konuşalım” talebini tartışırken bugün “demokratik özerklik” kelime oyunu ile Kürdistan konuşuyoruz!
Terör şantajından ne kadar çok korkarsak, terör o kadar yoğun kullanılacaktır.
Terörün almaya doymadığını, doymayacağını inşallah her şeyi kaybetmeden önce anlarız!