Sessizlik de iddialar kadar korkutucu / Can Dündar
01 Ocak 1970
Bir film kahramanı düşünün: Büyük sırlara vakıf bir istihbaratçı...
Devletin en etkili organlarına kök salan, her yerde kolu olan, herkesi yönlendirebilen çok tehlikeli bir çeteyi keşfediyor.
Bunu deşifre etmeyi planlıyor.
Başına gelebileceklerin farkında... Yer yerinden oynayacak ve zelzelede ilk önce kendisi enkaz altında kalacak.
Düşünüp taşınıyor; “Buna değer” diyor ve ölümü göze alarak tüm bildiklerini açıklıyor.
Bombayı patlattıktan sonra kopacak gümbürtüyü beklemeye koyuluyor.
İlk bir saat...
Ses yok...
İki, üç, altı saat...
Hâlâ yok...
Ertesi gün...
Daha ertesi gün...
Yine yok...
“Derin” bir sessizlik var ortalıkta... İnsanlar, dehşet verici açıklamaları duymamış gibi yapıyor.
Önce şaşırıyor istihbaratçı... Sonra anlıyor; beklediği “ölüm fermanı” bu işte:
Umursanmama cezası...
Deşifre ettiği örgüt, tahmin ettiğinden daha derin olduğunu, bu sessizliği inşa ederek ispatlıyor.
* * *
Emniyet’in eski İstihbarat Daire Başkanı Hanefi Avcı, “Haliç’te Yaşayan Simonlar” kitabında “Fethullahçılar”ın devleti nasıl ele geçirdiğini anlatıyor.
Avcı, son dönem gündemi meşgul eden tüm iddiaların bu cemaat tarafından yayıldığını öne sürüyor; poliste, askerde, Meclis’te, yargıda, “imamı amir kabul edenler”den söz ediyor.
Son dönem hayretle şahit olduğumuz usulsüz telefon dinlemelerinin, basına sızdırılan kozmik bilgilerin, manipülasyon için üretilmiş sahte belgelerin, dinci sitelerin eline geçiveren şantaj fotoğraflarının ve “başkan deviren” komplo görüntülerinin ardındaki yapılanmayı deşifre ediyor.
Karmaşık bir cinayeti çözmeye en olmadık ipucundan başlayan bir dedektif gibi “Bunca bilgiyi, iz bırakmadan, ancak polis içinde birileri yayabilir” sonucuna varıyor.
* * *
Kitabın eleştirilecek yanı, “toptancı yaklaşım”ı...
Yani olup biten her musibeti, kanıtsız getirip “hedefteki cemaat”e yamama çabası...
Aynı çabayı karşı kutupta da görüyor ve eleştiriyoruz.
Onlar da olup biten her şeyi, üstünkörü belgelerle “hedefteki çete”ye yamayıp, birilerini yargısız infaza, başka birilerini de ipten almaya çalışıyorlar.
“Toptancılık”, yakalanan hırsıza mahallenin bütün soygunlarını yıkıverme huyumuzu çağrıştırıyor, ki savların inandırıcılığını zedeliyor.
Yine de bu, kitabın önemini azaltmıyor.
Dünyanın hangi ülkesinde bir dönem istihbaratı yönetmiş, üstelik hâlâ görevde olan bir emniyetçinin “Devlet içinde devlet var” açıklaması siyasi bir depreme yol açmaz?
Evet, devletteki cemaat egemenliğini sergilemek adına kafasını giyotine uzatmayı göze almış deneyimli bir istihbaratçıdan, söylentilerin ötesinde, kesin bulgular bekleniyor; ama Avcı’yı yazının başındaki film kahramanının kostümüne sokarak söyleyebilirim ki; kitabının ilk elde medyada, iktidarda, poliste, politikada yarattığı korkuyla karışık sessizlik, iddiaların doğruluğundan kuşku duyanlara eşsiz bir kanıt sunuyor.
* * *
Şimdi hükümet, iddiaları değil, iddia sahibini soruşturuyor. Bize düşen ise eldeki veriler ışığında büyük resmi çekmeye çalışmak olmalı...
Ana muhalefet liderini bir günde değiştirebilecek kadar güçlü malzemeye haiz bir bilgi bankasını, kimler, nerede, neden kurdurmuş olabilir?
Asıl merak ve sondaj konusu budur.