Referandumda oyum şudur / Ertuğrul Özkök
01 Ocak 1970
BENİM oyum “Hıyar...”
Yanlış okumadınız.
“Hayır” kelimesinin iki harfi yanlışlıkla yer değiştirmiş falan değil.
Basbayağı “Hıyar”.
Çünkü kendimi, vatandaş değil, “Hıyar” gibi hissediyorum.
* * *
- Kendimi “Hıyar” gibi hissediyorum.
Çünkü hâlâ her gece, bu referandumu bize “demokratikleşme” diye yutturmaya kalkan “konuşan kafaları” dinlemeye, seyretmeye devam ediyorum.
- Kendimi “Hıyar” gibi hissediyorum.
Çünkü meydanlarda bu referandumun “gizli” değil, “aleni” ajandası olan “Yüksek yargıya el koyma” niyetinden üç kelime bile bahsetmeyip, bunu bize 12 Eylül'ün rövanşı gibi sunmaya kalkan siyasetçilerin konuşmalarını hâlâ okumaya, hâlâ seyretmeye devam ediyorum.
- Kendimi “Hıyar” gibi hissediyorum.
Çünkü, “demokratikleşme” diye yola çıkıp, gazetelerinde “Bu paketin içinde 2B bile var” diye oy toplamaya çalışanları görüp de bir türlü çıldıramıyorum.
* * *
- Kendimi “Hıyar” gibi hissediyorum.
Çünkü, bir taraftan her türlü cemaatin adalete, emniyete, devletin her kademesine sızması ile ilgili iddialara burun kıvırırken, “Dedeler artık hâkim tayin edemeyecek” sözleriyle Alevilere hakarete bigâne kalan aydınları bile hâlâ okumaya devam ediyorum.
İşin kötüsü artık sinirlenemiyorum bile...
- Kendimi “Hıyar” gibi hissediyorum.
Çünkü, bugüne kadar 12 Eylül Anayasası'nda yapılan bütün değişikliklere kalbimin ta ortasından gelen duygularla destek verdim. 80'e yakın maddede yapılan değişikliklerle Türkiye, tarihi adımlar attı. Çoğu ülkede imkânsız gibi görünen “idam cezasını” bile kaldırdı.
Bütün bunlar unutturuldu, bir kalemde silindi, şimdi karşımıza sanki “Türkiye Cumhuriyeti'nin en devrimci anayasası” getiriliyormuş gibi bir hava yaratıldı. Ve bizden de bunu yutmamız isteniyor.
- Kendimi “Hıyar” gibi hissediyorum.
Çünkü, herkesi birleştirecek anayasa, Türkiye'yi ortasından bölen bir “nifak tohumu” haline getirildi.
Kendimi “Hıyar” gibi hissediyorum.
Çünkü 30 yıl boyunca gele gele, 12 Eylül Anayasası gibi berbat bir metinden, siyasi iktidarın demir elini hâkim ve savcının kellesi üzerine bastıracak bir “Nifak Anayasası”na geldik. Ve etrafa “mühim bir iş başarıyormuşuz” gibi hava atıyoruz.
* * *
Bugünlerde kişi ve kuruluşların “siyasi sicili” tartışılıyor.
Benim geçmişteki referandumlarla ilgili sicilim şudur.
12 Eylül'de Bülent Ecevit'le birlikte Arayış Dergisi'nde yazıyordum. Ama samimi olarak 12 Eylül Anayasası için sandığa gidip gitmediğimi hatırlamıyorum.
Rahmetli Özal, siyasi yasakların kaldırılması için referanduma gittiğinde, ona karşı çıktım.
Demokratlığına kendim kadar emin olduğum Özal'a yakışan tavrın, bu yasakları Meclis'te kaldırmak olduğunu defalarca yazdım.
Bugün için de görüşüm budur.
Yüzde 47 oyla Meclis'in yüzde 65 sandalyesine sahip olduğunu her fırsatta bir güç gösterisi haline getiren siyasetçilere yakışan şey de bunu Meclis'te halletmekti.
Abdullah Öcalan'a rağmen, idam cezasını bile kaldırmayı başaran TBMM, bu şerefli görevi de yerine getirebilirdi.
Tabii, Anayasa'yı yargıya el koyma silahı haline getirmemek kaydıyla.
* * *
Bundan önceki deli saçması referandumda oy kullanmamıştım.
Bütün bunlara rağmen 12 Eylül günü gidip oy kullanacağım.
Vatandaşlık görevimi yerine getireceğim.
Bundan dolayı da kendimi “Hıyar” gibi hissediyorum.
Düşündükçe de kendime kızıyor ve mırıldanıyorum:
“Oğlum senden cacık bile olmaz...”
Tabii sonra da kendime geliyorum.
“Bu referandumu bize demokratikleşme diye yutturmaya kalkanlardan cacık oluyor da, senden niye olmasın.”
O zaman da kendime haksızlık ettiğim duygusuna kapılıyorum.
Diyeceğim, kendinizi “Hıyar” yerine konmuş hissetseniz de, mutlaka gidip oy kullanın.