« Ana Sayfa »      « İlkelerimiz »

BAŞBUĞ TÜRKEŞ

ELMALILI HAMDİ YAZIR MEÂLİ

İrfan YÜCEL

Alparslan TÜRKEŞ

Alparslan TÜRKEŞ

Seyid Ahmed ARVASÎ

Ayhan TUĞCUGİL

M. Metin KAPLAN

Namık Kemal ZEYBEK

Prof. Dr. İBRAHİM TELLİOĞLU

05 Eyl

2010

Kendimizi kandırmayalım, anayasayı oylamıyoruz / Can Ataklı

01 Ocak 1970

OKURLARLA SOHBETLER



Sevgili okurlar; iki hafta sonra bugün artık referandumu geride bırakmış, çıkan sonucu tartışmaya geçmiş olacağız. Şunu çok iyi biliyorum ki sonuç ne olursa olsun, bunun tartışması hayli uzun sürecektir. Hayır çıkarsa evetçiler, evet çıkarsa hayırcılar sonucu kendi açılarından alabildiğine sömürecektir. Buna hazırlıklı olmak gerek.



Neyi oyluyoruz



Son 15 güne girmemize rağmen, sokaklarda hâlâ “neye oy vereceğini bilmediğini” söyleyen milyonlarca kişi var. Gerçi dağ taş “evet” sloganıyla doldu ama “neden evet” diye sorarsanız pek çok kişi size cevap veremeyecektir. Aynı şekilde “hayır” diyenlerin de bir bölümü “neye ve neden” hayır dediklerini kolay kolay anlatamıyor.



İlk kez referandum



Unutmayalım ki, 12 Eylül’den bu yana gerçek anlamda ilk kez “anayasa değişiklikleri” konusunda referandum yapılıyor. Bundan önce siyasi “yasakların kalkması ve cumhurbaşkanını halkın seçmesi” konularında referandum yapılmıştı ama, ama bunlar tek maddelik oylamalar olduğundan bugünkünden farklıydı.



Değişiklik ilk mi?



Bu referandumu farklı kılan temel özellik, ilk kez geniş anlamda bir anayasa değişikliği paketinin halkın oylarına sunulması. 12 Eylül Anasayası’nın 85 Madde’si daha önce değiştirildi zaten, buna karşılık o değişikliklerin hepsi Meclis’te halledildiği için halka yansıyan bir şey olmadı.



Meclis yapmadı



Oysa bu kez değişiklikler Meclis’te yapılamadı. Anayasa değişikliği için gerekli olan nitelikli yani üçte iki çoğunluk sağlanamadığı için anayasa değişiklikleri yine anayasa gereği referanduma götürüldü. Sanıyorum, anayasa değişiklikleri konusunda halkın kafasını karıştıran temel nokta bu.



Algılama farkı



Bugüne kadar anayasa defalarca değiştiği halde bu kez zorunlu olarak referanduma başvurulması, geniş kitlelerde sanki ilk kez anayasa değişikliği yapılıyormuş algılaması yarattı. İktidar ve yandaşları da bu durumu kullanarak “asker anayasasına nihayet dokunduk, yeterli değil ama yolu açtık” propagandasını yapabiliyorlar.



İktidar dayatması



Peki bundan önce 85 madde Meclis’te değiştirildi de şimdi neden referanduma gidiliyor? İşin püf noktası bu zaten. İktidar, bugüne kadar hiçbir iktidarın başvurmadığı bir yöntem uyguladı da ondan. Bugünkü iktidar, eskiden olduğu gibi bir uzlaşma aramadan, tamamen kendi işine gelen biçimde anayasaya değişikliği yaptı.



Hedef üç maddeydi



AKP anayasa değişikliğine karar verdiğinde, aslında hedefinde üç madde vardı. Biri parti kapatmayla ilgili, diğeri Anayasa Mahkemesi’nin yapısıyla ilgili diğeri de HSYK’nın yapısıyla ilgili maddelerdi. AKP parti kapatmayı kendi adına beceremedi ve madde daha Meclis’teyken düştü. Diğer iki madde ise geçti.



AKP’yi kurtarma



Parti kapatmayı bir kenara bırakalım, diğer iki madde, demokrasi ve hukukla hiç ilgisi olmayan bir yöntemle, tamamen iktidarın yüksek yargıyı kontrol altına alabileceği biçimde dizayn edildi. Ancak iktidar sadece bu maddelerle yapılacak bir değişikliğin tepki yaratabileceğini göz önüne alarak karşı çıkılması zor bazı maddeleri de pakete kattı.



Neye karşısınız ki?



İşte bu nedenle iktidar sözcüleri ve yandaşları, kritik iki maddeyi pek konuşmadan diğer maddeler üzerinden propaganda yaparak “Çocukların korunmasına neden karşısınız?” ya da “kadınlara pozitif ayrımcılık yapılmasına hayır denir mi?” türü popülist sorularla asıl amacı gizlemeye çalışıyor. Ne yazık ki halkın bir bölümü bu söyleme inanıyor.



Toplumsal uzlaşma



Anayasalar aynı zamanda toplumsal uzlaşma metinleridir. Geniş bir katılım olmadan hazırlanan anayasalar dayatmadır. Belki bunları geçirmek mümkün olabilir ama kısa süre içinde sakıncaları ortaya çıkar ve durum eskisinden bin beter olarak tekrar toplumun önüne gelir. Buna kimsenin hakkı olamaz.



İktidar oylanacak



Bu iktidar, anayasa değişikliklerini tamamen kendi çıkarı için ve hiçbir uzlaşma sağlamaya yanaşmadan sadece kendi oylarıyla Meclis’ten geçirdi. Bu durumda yapılacak referandum da artık anayasa maddelerinin oylanması değil, bizzat iktidarın oylanması anlamına gelir. Ancak bu durum iktidarı çok ciddi bir sıkıntıya sokmaktadır.



Kendimizi kandırmayalım



Referandum öncesi, değişiklik maddelerini tek tek incelemek, bunlara katılıp katılmamak ve kararını buna göre vermek doğrultusunda yapılan tüm telkinler bir oyundan başka bir şey değildir. Kimse kendini kandırmaya kalkmasın, sorun değişiklik maddelerinin iyi olup olmaması değil, bu iktidarın iyi olup olmamasıdır.



Evet AKP demektir



Belki bana kızanlar çok oluyor ama bu gerçeği söylemekten beni alıkoyamaz. “Ben maddelere bakıyorum, oyum AKP’ye değil ama referandumda evet diyeceğim” mantığı aldatmacadan öte bir şey değildir. Siz ne derseniz deyin “evet” oyu vermek demek “AKP’ye oy vermek” demektir. Her evet AKP’nin gücünü biraz daha artıracaktır.



‘Genel seçim başka’



Bu söylemime karşı çıkanlar “tamam da biz genel seçimde oyumuzu AKP’ye vermeyeceğiz ki” diyorlar. Teknik olarak haklılar. Ancak bu referandumun “psikolojik” sonuçlarını da herkes hesaplamak zorunda. Kendi adına “akılla- mantıkla” karar vererek “evet” diyenler bilerek bilmeyerek bu konularda pek duyarlı olmayan geniş kitleleri etkileyecektir.



Güce yönelme eğilimi



Sadece bizim ülkemizde değil, en gelişmiş ülkelerde bile “güçlü olana eğilim duygusu” inkâr edilemez bir gerçektir. Referandumdan yüksek oranda evet çıkması, iktidar partisini olduğundan da güçlü gösterecektir ki bunun seçimlerde AKP’yi daha yukarı çekeceğini kimse inkâr edemez. Zaten iktidar da bunu bilerek evet konusunda çok yoğun çaba harcıyor.



Hayır’ın yararı



İktidar, yaklaşan seçimlerden daha güçlü çıkmak adına, bugüne kadar görülmedik bir planla, anayasal kurumları kendine bağlamak, hem de tek başına iktidarı sürdürebileceği zemini hazırlamak istiyor. Demokrasinin daha özgürce yaşanması, hukuk düzeninin de daha sağlıklı olması için, hiçbir iktidara bu denli güç verilmemelidir.



AKP düşmanlığı değil



Ne yazık ki, siyasi çekişmeler nedeniyle insanlar kamplara bölünüyor ve bu da düşmanlık gibi algılatılmak isteniyor. Her zaman söylediğim gibi, iktidarın yöntem ve hedeflerinden memnun olmayabilir ve şiddetli muhalefet yapabilirim. Ama bu bir partiye ya da kitleye olan düşmanlık anlamına gelmez.



Kim olursa olsun



Anayasal kurumları tamamen ele geçirme zihniyetini kim taşırsa taşısın, buna karşı çıkmayı, bir aydın, ülkesini seven bir insan olarak görev sayarım. AKP bugün bir değişiklikle yüksek yargıyı tekeline alabilir. Ama şunu biliyorum ki, bu iktidar da günün birinde gider, yerine ben gelecek olsam bile bu hâkimiyetin sahibi olmak istemem.



Demokrasinin ruhu



Çünkü demokrasinin ruhunda çoğulculuk yatar. Tek kişiye ya da gruba hâkimiyet sağlayan bir sistem demokraside olamaz. Olursa da onun adı demokrasi değil faşizimdir. O halde, herkesi sağduyulu olmaya, işi takım tutar gibi parti tutmak olarak görmek yerine ülke çıkarını düşünerek oy vermeye çağırmak herhalde temel görevimizdir.



Lütfen iyi düşünün



Son olarak söylemeliyim ki, demokrasi, hukuk, özgürlükler, darbe karşıtlığı sosları ile süslenen bu anayasa değişiklikleri Türkiye’yi demokrasinin, hukuk düzeninin, özgürlüklerin dışına atacak ve bir sivil darbe ortamına sokacaktır. Bu nedenle, beyin yıkama niteliğindeki sözde demokrasi propagandalarına kanmadan iyi düşünün. Eğer oyunuzu seçimde AKP’ye vermeyecekseniz, referandumda da evet demeyin.

Ziyaret -> Toplam : 125,20 M - Bugn : 86507

ulkucudunya@ulkucudunya.com