Demokrasinin gittiğini nasıl anlarsınız? / Ruhat Mengi
01 Ocak 1970
Vallahi aslında çok kolay anlarsınız da, bunun için önce niyet, sonra da azıcık zekâ ve dikkat gerekir.
Meselâ bakarsınız; şu dönemde TV’lerde, gazetelerde mevcut iktidarın hatalarını eleştirebilen kaç kişi kalmış? Ekranlarda, sorulması gereken soruları sorabilen hatta bırakın soruyu, muhalefet partilerine eşit şartlarda konuşma fırsatı verebilen tek bir gazeteci, programcı tutunabiliyor mu?
Meselâ bakarsınız; Bir şehit cenazesinde “Şehitler ölmez, vatan bölünmez” dediği için İstanbul’dan Mersin’e gönderilen müftü var mı?
Bakarsınız; millet referandumda ‘Hayır’ diyecekse bile eline zorla ‘Evet’ yazılı mühür tutuşturuluyor ve tüm itirazlara rağmen değiştirilmiyor mu?
Bakarsınız; suçunun ne olduğu bile kendilerine bildirilmeyen gazeteciler, bilim adamları, sivil toplum temsilcileri cezaevlerinde yıllarca süründürülüyor ama YAŞ toplantısında kriz yaşanınca 101 sanık için çıkarılan yakalama kararı bir anda kaldırılabiliyor mu? Bazı insanlar eften püften iddialarla cezalandırılırken Deniz Feneri’nde kapı gibi delillere rağmen sanıklara yıllarca dokunulmuyor mu? Daha çok şeye bakar ve hemen anlarsınız ama sadece TÜSİAD’a söylenen “Referandumda bitaraf olan bertaraf olur” sözü bile demokrasinin uçup gitmiş olduğunu anlatmaya yeter.
Salı akşamı Başbakan bir miting konuşmasında “Oy belirtmediklerini ama özgürlüklerin, hukuk devletinin korunmasından yana taraf olduklarını” söyleyen TÜSİAD için:
“Siz daha önce gazetelere ilân verdiniz, yeni Anayasa istediniz. Şimdi bu değişikliğe Evet demezseniz tarih sizi affetmez. Karşımıza geldiğinizde biz de size Evet demeyiz” diyor ve “Bitaraf olan bertaraf olur” sözünü tekrarlıyordu.
Aslında işte “azıcık zekâ” bu sözlerdeki anlamın ciddiyetini kavramak için çok gerekli. Bugüne kadar görmeyen gözlere, duymayan kulaklara yetecek herşey var burada... “Tarih sizi affetmez” cümlesiyle “Biz sizi affetmeyiz” demiyorsa, “karşımıza geldiğinizde biz de size Evet demeyiz” cümlesiyle ya ihaleleri, ya işleri çözmek için gereken yardımı veya kimbilir belki de iş yerlerine gönderilecek Maliyecileri kastetmiyorsa, “sizi bertaraf ederiz” demiyorsa nedir anlamı?
Buna TÜSİAD’ın nazikçe söylediği gibi “talihsiz bir açıklama” denebilir mi, yoksa düpedüz “sendikalara, diğer kurumlara, medyaya yapılan siyasi baskının benzerinin TÜSİAD’a yapılması” mıdır?
ÖZGÜR MECLİS VE UZLAŞMA
Ama burada Başbakan’ın hatırlaması ve herkesin anlaması gereken bir şey var; TÜSİAD (ve başkaları) yeni Anayasa isterken “HSYK’nın başında Adalet Bakanı ile müsteşarını tutup bir de üstüne üyelerini siz seçin” demiyorlardı. Onlar “Seçim Kanunu, Partiler yasası değişsin, milletvekillerini millet seçsin, herşeyden önce parlamento demokratikleşsin, bütün meclis sadece 3 liderin sözüyle karar vermesin” diyorlardı. “Ancak böyle bir parlamentoyla uzlaşma ile Anayasa değiştirilebilir” diyorlardı.
“Demokrasi ancak bağımsız yargı, bağımsız medya, özgür üniversite, özgür sivil toplum ile olur” diyorlardı. Arada dağlar kadar fark var, görüldüğü gibi! Son olarak Egemen Bağış “Anayasa değişikliği paketi kabul edilirse daha demokratik, daha çağdaş olacağız” demiş. Şu andaki demokrasiye bak, yüksek yargı da siyasallaşınca ne olacağına karar ver. Dediğim gibi, çok kolay değil mi aslında?