« Ana Sayfa »      « İlkelerimiz »

BAŞBUĞ TÜRKEŞ

ELMALILI HAMDİ YAZIR MEÂLİ

İrfan YÜCEL

Alparslan TÜRKEŞ

Alparslan TÜRKEŞ

Seyid Ahmed ARVASÎ

Ayhan TUĞCUGİL

M. Metin KAPLAN

Namık Kemal ZEYBEK

Prof. Dr. İBRAHİM TELLİOĞLU

21 Eyl

2010

Bilge tarihçinin ardından / Mehmed Niyazi

01 Ocak 1970

Niçin bir başka tarihçiyi değil de Ziya Nur Aksun'u "Bilge Tarihçi" olarak değerlendiriyoruz? Bu ona yakınlığımızdan mı ileri geliyor, yoksa hak ettiği bir vasıf mı? Hiçbir tarihçi Ziya Nur Aksun kadar Osmanlı hanedanının fonksiyonunu idrak etmemiştir. Tarihe derinliğine bakarsak, bunun sadece nostaljik bir olay olmadığını görürüz.

Doğu Avrupa'ya gelen Kuman, Kıpçak, Peçenekler birkaç milyondu. O zamanlar bu ciddi bir nüfustu. Geldikleri bölgelerde zayıf Lehistan ve Rus prenslikleri hüküm sürüyorlardı. Bunlar askerlik bakımından donanımlı oldukları gibi, süvarilikte de üstündüler. 1048'de on beş bin Peçenek süvarisinin memleketleri olan Tunaboyu'na dönmemeleri için Bizanslılar gemileri uzaklaştırınca Üsküdar'dan atlarıyla yüzerek Boğaz'ın Avrupa yakasına çıkışlarını bir temmuz günü İstanbul halkının seyrettiğini Kedranos ve Zoranos gibi Bizans tarihçileri nakletmektedirler.

Bozkırın sert ikliminde çelikleşmiş bu insanlar coğrafyanın uçsuz bucaksızlığından ürkmüyorlardı. Kumanlar Macaristan'dan Orta Asya'nın derinliklerine kadar hakimdiler; bu mesafe kuş uçuşu dört bin kilometreydi. Tarihçilerin "Dest-i Kıpçak=Kıpçak Bozkırı" dedikleri geniş topraklara hakim olan bu Türk boylarının dağılmalarında en önemli sebebin, başlarında Açinaoğulları'ndan bir hanedan bulunmamasında ciddi tarihçiler görüş birliğindedir. Fakat Oğuzlar ve Anadolu'ya gelen Türk boyları kendilerinden çok daha kalabalık olan Bizans ve Haçlılara boyun eğdirerek devletlerini kurup varlıklarını sürdürdüler. Her iki zümre de aynı kültürün insanıydı. Selçukluların, Osmanlıların başarıları yönetimlerinde meşruiyeti tartışılmayan bir hanedanın bulunmasıyla izah edilmektedir.

Hiçbir tarihçi metafiziğin hayattaki önemini Ziya Nur Aksun kadar idrak etmemiştir. Hayatın iki kaynağı vardır; biri ilim diğeri metafiziktir. Dostoyevski koyu bir Ortodoks olmasaydı "Karamazov Kardeşler"i yazamazdı. Mimar Sinan iliklerine kadar Müslüman olmasaydı insanlığın yüzakı olan Selimiye Camii'ni yapamazdı. Bütün kültür unsurları metafiziğin rengini ve derinliğini taşır; ilim ise tabiata hakimiyetimizi sağlar. Kısaca ilim bizde beyin, metafizik vicdan oluşturur. Beyin bize kendimizi, vicdan bize başkasını düşündürür. Vicdanı teşekkül etmeyen bir insanın, beyninin güçlenmesi ne büyük felakettir; toplum için azgın bir domuzdan daha tehlikeli hale gelir. İlim bize güç, metafizik bize sorumluluk verir. İlim cemiyette medeniyetin, metafizik kültürün oluşmasını sağlar. Özetle ilim ve metafiziğe sahip toplumlar, hem güçlü olurlar hem de geleceğin tarihini yazarlar.

Elbette ki daha pek çok özelliği Ziya Nur Aksun'u "Bilge Tarihçi" yapmaktadır. O bizler için sadece bir "Bilge Tarihçi" değildi; aynı zamanda arkamızda dağ gibi duran bir ağabeydi. Toplumumuzda etkili olan rahmetli Dündar Taşer'in, merhum Erol Güngör'ün de bilgi kaynağı idi, bu üç zirvenin arasındaki dostluğun benzerine herhalde gökkubbe çok az şahit olmuştur.

Kimileri, adında kullandığı "Nur" kelimesini Said Nursi Hazretleri'ne bağlılığıyla ifade etmektedirler. Ben de öyle tahmin ediyordum, halbuki gerçek adıdır. Nur adını taşıması, Said Nursi Hazretleri'ne talebe olması güzel bir tevafuktur. Tıpkı İstanbul'un fethi olan 29 Mayıs'ta doğup, Kadir Gecesi fani âlemimize veda etmesi gibi.

Ziya Nur ağabeyimiz hepimizin yüreğine ateş bırakarak göçtü. Ama onu otuz dört yıl şefkatle bakan kardeşi Belma Hanım'ın, ömrünü onun hizmetine veren Halil Duruk'un, yıllardan beri ihtiyaçlarının giderilmesinde yardımcı olan Cemal Aydın'ın elbette ki acıları daha derindir. Bütün sevenlerine sabırlar diliyor, yattığı yerin nur olmasını niyaz ediyorum.

Ziyaret -> Toplam : 125,24 M - Bugn : 125105

ulkucudunya@ulkucudunya.com