Sezer'inki rejim suçu
Mümtaz’er TÜRKÖNE 19 Haziran 2007
Meclis'in ikinci defa kabul ettiği Anayasa değişiklikleri, Cumhurbaşkanı tarafından referanduma götürülecek. Sezer'in ayrıca düzenlemenin iptali için Anayasa Mahkemesi'ne iptal davası açacağı da belirtiliyor.
Bir gazete bu haberi "ayıkla pirincin taşını" başlığı ile vermişti. Manzara şu: Demokratik sistemi dev dişlilerden meydana gelen koca bir makine gibi tasavvur edin. Cumhurbaşkanı, Anayasa değişikliklerini engellerken, referandum sürecini kısaltan kanunu iade ederken şunu yapıyor: Bir demir çubuğu dişlilerin arasına yerleştirerek makineyi durduruyor, çalışamaz hale getiriyor. Cumhurbaşkanı, önceki vetosunda Anayasa değişikliği paketinin "rejim değişikliğine yol açacağı" gerekçesini öne sürmüştü. Aynı gerekçenin devam ettiği anlaşılıyor.
"Rejim" nedir? Demokratik sistemi işletme teşebbüsü, nasıl "rejim değişikliği" olarak nitelenir? En küçük bir siyasî ihtilafı rejim tartışmasına dönüştürme mahareti, kime ne kazandırmaktadır?
"Rejim" deyince birilerinin aklına hemen laikliğin, cumhuriyetin erdemlerinin geldiği aşikar. Ancak "rejim" aslında bildiğimiz "düzen" veya "nizam" kelimesinin Frenkçesi. Kısaca tek başına kullandığınız zaman çok fazla bir anlam ifade etmiyor. Demokratik bir düzenin bize sunduğu özgürlükler içinde "rejim sorunu"na daha makul ve insancıl bakmamız gerekiyor. Sağlıklı bir toplumsal hayatı sürdürebilmek için bir siyasal düzene ihtiyacımız var. Adalet tevzi edilecek, güvenliğimiz sağlanacak. Hukuk devleti bu işlerin hukuk normlarına bağlanmasını, bir intizama ve kurallara bağlanmasını ifade ediyor. Böylelikle bir demokratik rejim ortaya çıkıyor. Toplumsal hayatı sağlıklı bir şekilde sürdürebilmek, bireysel özgürlükleri garanti altına alabilmek ve devlet gücünün keyfi kullanımını engellemek için prensipler va'z edip, bunlara uyuyoruz. Devlet iktidarının dinî inançlara ve din karşıtı ideolojilere ve felsefi düşüncelere eşit mesafede durmasını, yani laiklik prensibini bu rejimi, yani düzeni sürdürmek için gerekli görüyoruz.
Bizim yaşama amacımız laik bir düzeni tesis etmek ve laik bir düzeni sürdürebilmek değil. Tersine laik düzenin amacı bizi barış ve huzur içinde yaşatmak. Bizim için var olan siyasî düsturları bir kudsiyet halesi içine sokup dokunulmaz hale getirdiğiniz zaman, üstlendikleri işlevleri yerine getiremez hale gelirler. Unutmayalım: Biz laik cumhuriyet rejimi içinde yaşamak için dünyaya gelmedik. Laik cumhuriyet rejimi bizi özgür, onurlu ve huzurlu vatandaşlar olarak yaşatma kapasitesine sahip olduğu için değerli. Her şey bizim için. Bizler, biz insanlar bazı şeylerin aracı değiliz. Devlet bizim için var. Siyasî iktidar bizim için var.. O zaman laiklik, cumhuriyet ve bunları içerecek şekilde rejimden bahsettiğimiz zaman, aslî amacı kamu yararı olan kurallardan ve bu kuralların oluşturduğu bir sistemden yani rejimden bahsediyoruz. Cumhurbaşkanlığı seçimine dair Anayasa'da yer alan kurallar, sistemin bütününün işleyişine etkide bulunduğu için sahip olduğumuz rejimin bir parçası idi. Anayasa Mahkemesi eliyle rejime dair bu kurallar, kısaca rejim ihlal edildi. Daha önce işleyen kurallar, Cumhurbaşkanlığı seçimini etkilemek için değiştirildi. Anayasa Mahkemesi kararı bir "rejim değişikliği kararı" idi. Sistem durdu, tıkandı. Rejim değişikliği yolu ile rejim işlemez hale geldi. Bunun üzerine Meclis, yeni bir çıkış yolu aradı. Cumhurbaşkanının Meclis tarafından seçimi imkânsız hale geldiği için halka gitmeye karar verildi.
Anayasa değişikliklerinin referanduma götürülmesi, halka "Cumhurbaşkanını sen seçmek ister misin?" diye sormak anlamına geliyor. Evet oyunun yüksek çıkacağı ortada. O zaman Cumhurbaşkanı referandum seçeneğini işleterek rejimin tekrar işlemesini geciktirmeye çalışıyor. Cumhurbaşkanı tek başına Çankaya'da, Türkiye'nin yeni cumhurbaşkanını seçmesini engellemek için her aracı kullanıyor. 8 Haziran'da imzaladığı kararı, kendisine tanınan sürenin sonuna kadar bir hafta daha bekletmesi, bir yetkinin ve hakkın suistimali değil mi? Kanuni süresi sona eren Cumhurbaşkanı, yeni cumhurbaşkanının seçilmesini geciktirmek için elinden geleni yapıyor; yani ilave süresini uzatıyor. Seçimle gelen birinin elindeki yetkileri kullanarak kendi koltuğunu koruması, rejimin temel esaslarına müteallik bir ihlal değil mi? "Rejim değişikliğine gitme" suçu doğrudan A. Necdet Sezer tarafından ısrarla işlenmiyor mu?