İrfan Fethi Gemuhluoğlu
01 Ocak 1970
İstanbul Göztepe’de, Arapkirli bir ailenin çocuğu olarak 1923 yılında doğdu. Babası Mustafa Neş’et Efendi, annesi Fatma Saniye Hanım’dır. Çocukluğu ve gençliği Osmanlı aydınlarının son örneklerinin yoğun olarak yaşadığı Erenköy ve Göztepe semtlerinde geçti. Yetişmesinde, Osmanlıcaya hakimiyetinde, derin ve geniş tarih bilgisinde, tasavvufla olan iç içeliğinde, sanatçı ve edebiyatçı kişiliğinde ailesinin ve gençlik muhitinin büyük tesiri olmuştur.
1940 yılında Haydarpaşa Lisesi’ni bitirdikten sonra, İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi’nde öğrenimini sürdürdü ise de bir kaç dersi kalmasına rağmen fakülteden mezun olamadı.
Askerlik görevini Gelibolu’da adliye subayı olarak yaptıktan sonra, 1950-1955 yılları arasında İstanbul’da muhtelif okullarda Türk Dili ve Edebiyatı hocalığı yaptı, 1955-1963 yılları arasında İstanbul Spor Sergi Sarayı Müdürlüğü görevini yürüttü.
1959 yılında Dr. Emine Suzan Hanım ile evlendi; Mehmet Ali ve Veli Selman isimlerinde iki çocukları oldu.
1963-1965 yılları arasında Almanya’da serbest gazetecilik yaptı, Türkiye’ye döndükten sonra bir yıl kadar Milli Eğitim Bakanlığı’nda özel kalem müdürlüğünde bulundu.
1966-1970 İstanbul ve Ankara’da Odalar ve Borsalar Birliği Basın Müşavirliği görevinde de bulunan Gemuhluoğlu, bir çok vakıf, dernek ve hayır kurumunun kurucu üyeliğini ve danışmanlığını yapmıştır.
Daha sonra kuruluşunu yaptığı Türk Petrol Vakfı’nın 1970-1977 yılların arasında sekiz yıl süreyle genel sekreterliğini yürütmüştür.
Yakın tarihimize bir gönül ve hizmet adamı olarak damgasını vuran, dünyaya “ekmek bıçaklarının, hürriyet yolunda bilenirse ne menem kestiğini” göstermek için gelen Fethi Gemuhluoğlu’nun mesleği, en başta insan yetiştirmekti.
Çok partili siyasal hayata geçildikten sonra, siyasi fikir ve hareketlerin Türkiye’nin tarihi geçmişi ve misyonuna uygun açılımlara yönelmesine gayret eden Gemuhluoğlu, siyasetin hep içinde olmasına rağmen ‘aktif’ politikadan uzak durdu. 1950?li, 1960?lı ve 1970?li yıllarda aydınların yanısıra siyasi parti kadrolarıyla da şahsen temasta bulunan Gemuhluoğlu, ideolojik söylemlerden sürekli sakınan ve Türkiye’nin tarihi çizgisi ile birikiminden kaynaklanan bir bakış açısını gündeme getirdi.
Ülke kaynaklarını zenginliğe dönüştürecek geniş ufuklu, erdemli ve bilgili insanlara ihtiyaç olduğuna inanan ve hayatını bu insanları ortaya çıkaracak şartları oluşturmaya adayan Gemuhluoğlu, özellikle Türkpetrol Vakfı vasıtasıyla yakından ilgilendiği yüksek öğrenim gençlerine destek olunmasını sağlamakla kalmadı, ayrıca kendilerinde bilgi, zeka ve sanat pırıltısı gördüğü yüzlerce genci yetenekleri doğrultusunda yüreklendirdi. Bir vakıf ve hizmet adamı olarak Gemuhluoğlu’nun ömrünün sonuna kadar sürdürdüğü bu çabalar akademik hayatın yanısıra günümüz düşünce, sanat ve kültür hayatı üzerinde de etkili oldu.
Konuşmalarında, makale ve mektuplarında iman, emek, sevgi, aşk ve dostluk kavramları üzerinde titizlikle duran Fethi Gemuhluoğlu, bunların ölçüsünün insana ve İslam’a hizmet etmek olduğunu, sevginin hiçbir karşılığının bulunmadığını, insan hayatının aşk üzerine kurulduğunu ifade etmiştir. İnsanın iyi tarafını öne çıkarmanın ancak sevgi ve dostlukla mümkün olduğunu söyleyen Gemuhluoğlu’na göre aşk, insanın katı yanlarını yumuşatarak hayata bir esneklik kazandırır ve bu esneklik, güçlüklerin aşılmasına yardımcı olur.
Halvetiye Tarikatı’nın Şabaniyye koluna mensup olan Fethi Gemuhloğlu’nun şahsiyetinin oluşmasında tasavvufun önemli bir yeri vardır. O, tarikatın riya ve şöhretten uzak durmayı telkin eden anlayışına bağlı kalmış, bundan dolayıdır ki, edindiği dostları çok muhtelif çevrelerden olmuştur.
İnsanla insan, insanla eşya ve insanla mücerret kavramlar arasındaki dostluğu çok ileri noktalara taşımış, şöhret, mal ve uyku dışında herşeyle ve herkesle dost olmanın gereği üzerinde ısrarla durmuştur. Buradan hareketle, bir müslüman için dünya ve ahiret diye bir ayırım yapılmadan ahiretin dünyada başladığını bilerek ölüme de dost olunması gerektiğini vurgulamıştır.
Birbirinden kopuk çevrelerin ortak bir aşk ve hizmet zemininde buluşması yönünde yoğun çaba harcayan Fethi Gemuhluoğlu, toplumu ve insanlığı bir bütün olarak ele alıp ayrım gözetmeden herkese gönülden dostluk duyan ve karşılıksız hizmet eden yaklaşımından kaynaklanan birleştirici kişiliğiyle, sadece kendi nesli için değil, sonraki nesiller için de örnek şahsiyetlerden olmuştur.
İnsanları birbirine kaynaştırmanın, geçmişi geleceğe bağlamanın, geleceğe umutla bakmanın, insana karşılıksız hizmet etmenin en temel yolunun sevgi ve dostluk olduğunu söyleyen ve hayatında yaşayan Fethi Gemuhluoğlu’nun tarihi konuşması Dostluk Üzerine 1978’de kitap olarak yayımlandı. Yazar Nuri Pakdil’in Gemuhluoğlu hakkında kaleme aldığı hatılaralar, Bağlanma ismi altında 1979 yılında yayımlandı.
Zarif bir İstanbul Türkçesiyle yazan Fethi Gemuhluoğlu’nun kendi yazdıkları ile vefatından sonra hakkında yazılanların bir kısmı, 1988’de Dostluğa Dair adıyla kitaplaştırıldı.
Kendi yazılarıyla ilgili olarak 1958 yılında yapılan bir röportajda şöyle diyordu: "Yazılarıma gelince. Bunlar bütün açıklığıyla meydanda. Günlük ve küçük oyunların tamamıyla dışında memleket mes’eleleri. Cezayir için yazdık. Tunus için yazdık. Keşmir ve Mısır için yazdık, Afrika uyanıyor, dedik. Asya uyanıp silkinecektir diyoruz. Evet Asya silkinecek ve Rusya’yı sırtından atacaktır. Devletler tek başlarına yaşayamıyorlar. Devletler arasında da birlikler. paktlar, federasyonlar mevcût. Biz de, İslam’ın Beynelmileline ittibaen şark milletlerinin , Müslüman halkların birlik ve beraberliklerine gitmeliyiz. Dünyanın her yerindeki istiklâl hareketleri bizi sevindirir. Biz Gana devletinin istiklâle kavuşmasını, sadece Altın Sahilleri halkının müslüman olmaları dolayısıyla alkışlamamıştık. Bu küçük gazetede, son Macar ihtilali için de kalbî ve samimî hislerimizi dile getirmeye çalıştığımı hatırlarsınız. İnancımız, ‘İnsanlara hürriyet, milletlere istiklâl’ parolasında ifadesini bulabilir, zannederim."
Geniş bir aydın-yazar kitlesinin özel sohbetlerinde yansıttığı zengin kültür ve görüşlerinden yararlandığı, Fethi Gemuhluoğlu 5 Ekim 1997 tarihinde İstanbul’da vefat etti, Sahrayı Cedid mezarlığında medfundur.