Grekçe “philosophia=hikmet sevgisi”nden), insan ve tabiat hakkında toplu bir görüşün araştırılması, bütünlüğüne bir açıklama denemesi.Bununla beraber, felsefe filozofların nazarında, sistemleri gereği çok değişik anlamlar almıştır. Bu yüzden, ortak bir tarifinin yapılması güçleştiği için “konusu henüz tespit edilmemiş bir bilim”, olduğu yolunda görüşler ileri sürülmüştür. Bir bakıma, felsefe, menşei itibariyle, herhangi bir şeyin akla dayanan açıklamasıdır; bütün olayların açıklanmış olabileceği genel ilkelerdir; bu anlamda gerçekten ilimden ayrılması hemen hemen mümkün değildir. İnsan, kavrayışının daha sonraki merhalesinde varlığın ilk prensip (ilke)lerinin, asıl gerçekliğin ön dayanaklarının ilmî anlamını kazanmıştır. Şimdi de herkesin basit anlayışınca, kendine ait bir dünya görüşü, kavrayış ve anlayışı veya her şeyde bir hikmet olduğunu kabul eden bir avunmadır. Teknik bakımdan ise, empirik ilimlerden, akla dayanan öğrenimlerden, ortak tecrübeden veya nereden edinirse edinilsin, her türlü bilginin tenkidî ve sistemleştirilmesi yahut organizasyonu, ilimler hakkında ilimdir. Felsefe, metafizik (b.bk.) veya ontoloji (b.bk.) ile epistomoloji veya mantık, ahlâk, estetik v.b. içine alır. Bu itbarla felsefe, hem ilimlerin özeti ve tamamlanması, hem de en genel ilimdir ve diğer büyük kardeşleri din ve şiir gibi, tam anlamıyla ilimden farklı, insan dehâsının görünüşleri dizisi arasında ayrı bir dal teşkil eden bir uzmanlık alanıdır.
Belirli olay gruplarını konu olarak alan ve bunların sebeplerini gözlemek, kendilerine göre meydana geldikleri konuları ifade etmek gayesini güden ilimlerden farklı olarak, felsefe, âlemi bütün olarak açıklamak, bütünlüğüne olayları anlatmak için, bu grupların ve onların özel kanunlarının üstüne yükselen insan zihninin (aklının) çabasıdır; başka deyişle felsefe, bütün ilimlerin temelinde bulunan, “Niçin bu âlem vardır ve nasıl oluyor da olduğu gibidir?” sorusuna cevap vermek ister. Bunun gibi, “Neyi bilebiliriz ve ilim nasıl meydana gelir? Varlık ve onun örttüğü sır, bilgi şartları ve metodları nelerdir?” biçiminde insanı tahrik eden, insanda merak konusu olan soruya cevap vermeye çalışır. İşte felsefe ile ilgili araştırmaların çift konusu budur. Bu soruların birincisine karşılık olmak itibariyle felsefe, metafizik, ontoloji (varlık teorisi) adlarını alır. İkincisiyle uğraşınca tenkit doğru düşünce teorisi, yani mantık veya varlık, yahut düşünülen şeyden ayrı olarak işleyişinden dikkate alınan düşünme ve bilgi teorisi olur. Metafizik düşüncelerden vazgeçerek matematik ve tecrübeye dayanan ilimlerin sentezi olmakla yetindiği vakit felsefe, müsbet felsefe veya pozitivizm adını alır. Pozitivizm sadece sistemler arasında daima çelişme bulunduğunu gösteren tarihî olaylara dayanabilir, yani yalnız tecrübelerden gelen bir temele sahip olabilir yahut insan zihninin akıl tarafından yapılan tahliline dayanabilir. Birinci halde şüphecilik (b.bk.), ikinci halde tenkitçilik (b.bk.) adını alır. Şüpheciliğe zıt olarak doğmatizm vardır ki bu doktrin insan zihni için nesnelerin (eşyanın) ve onun ilk sebebinin objektif bir bilgisinin mümkün olduğuna, her türlü düşünceden önce veya akıl yürütme sonucunda inanır. Akılcılık (rasyonalizm) bu bilgiye a priori düşünce ile, yani tecrübeye gerek olmaksızın varılacağını iddia eder; empirizm görgü ve tümevarım yoluyla, yani a posteriori düşünce ile (tecrübeye dayanarak) ulaşılacağını ileri sürer. Saf veya a priori spekülasyon (b.bk.), düşüncede her türlü varlıktan önce yüksek olan ilk olayı gören idealizm’in tercih ettiği metoddur; tam tersine empirizm, düşünce, sebep veya ilk olay olmak şöyle dursun,bunun daha önce bulunan bir varlıktan geldiği fikrine dayanır. Orta Çağ’da idealizm demek olan realizm ise; yeni anlamıyla, âlemi idrak edenden bağımsız bir gerçeği kabul eder.
İnsana bu âlemin duyu organları tarafından verildiğini söyleyen görüş, sensualizm (duyumculuk)dir. Eğer ilk sebebin tesiri bir gaye gözeterek meydana gelen faaliyete zıt olarak, şuursuz ve iradesiz düşünülürse realizm, materyalizm ve mekanizm olur. Diğer yandan, ilk sebebi kişileştirerek, âlemin manevî bir temele dayandığını ileri süren doktrin halini aldığı zaman, idealizm, spritualizm adını alır. Spritualizm, panteizm’e, naturalizm’e, monizm’e zıt olarak, ruh ve madde, yaradan ve tabiat dualizm’dir. Yukarıda belli başlı örnekleri verilmiş sistemlerin doğması ve birbirini takip etmesi ve böylece tarih seyrinin içinde manâ alması da felsefe tarihi’ne konu teşkil etmektedir.
Yeni Türk Ansiklopedisi