« Ana Sayfa »      « İlkelerimiz »

BAŞBUĞ TÜRKEŞ

ELMALILI HAMDİ YAZIR MEÂLİ

İrfan YÜCEL

Alparslan TÜRKEŞ

Alparslan TÜRKEŞ

Seyid Ahmed ARVASÎ

Ayhan TUĞCUGİL

M. Metin KAPLAN

Namık Kemal ZEYBEK

Prof. Dr. İBRAHİM TELLİOĞLU

19 Haz

2007

Demokrasi

Mahir KAYNAK 19 Haziran 2007

Türkiye’de demokrasi iki yanlış ön kabul üzerine kurulmuştur. Bize göre seçilenler halkın iradesini temsil eder ve son söz onlar tarafından söylenmelidir. Halkın iradesini etkileyen faktörler üzerinde durulmaz hatta bu gibi yönlendirmelerin engellenmemesi düşünce özgürlüğünün bir gereği sayılır. Düşünce özgürlüğünün sınırlandırılması gerektiğini savunmuyorum ama eğer bu yönlendirmeler belli odakların politik stratejilerinin bir ürünü ise karşı tedbirler almak, engellemek ya da bunları etkisiz kılacak düşüncelerin teşviki gerekebilir. Burada kriter ne olmalıdır? Hangi düşünceler serbestçe yayılmalı hangilerine karşı tavır alınmalıdır? Bu zor soruya ilerde bir bütünlük içinde cevap arayacağım.

İkinci varsayımımız siyasal partilerin birbirinin rakibi olduğudur. Oysa bir devlette siyasal oluşumlar bir rakip değil işbölümünün bir ürünüdür ya da öyle olmalıdır. Yani devlet tektir ve hedefi her siyasi parti için farklı değildir. Siyasal partiler şartlara göre nöbeti devralırlar Bunlar birbirinin karşıtı değil tamamlayıcısıdır.

Gerçek bir devlet dış dünyanın etkilerine açık, kontrolüne kapalı olmalıdır. Yani dünyadaki gelişmeler ve değişmeler halk ve yönetim tarafından izlenmeli, dünyanın bir parçası olunmalıdır ancak bu etkilenme belirli güç odaklarının egemenliğine yol açmamalıdır. Eğer bir ülke düşünce ve ekonomik faaliyetlere açık ise bu, başkalarının da her etkiye açık olması halinde zararsız sayılabilir. Ama biz tam bir serbestlik içindeyken başkaları düşünce ve ekonomiyi kendi politikalarının bir aracı olarak kullanıyorsa, yani serbestlik tek taraflıysa bu demokrasi olmaz sadece kontrol altına alınmayı kabul etmek anlamını taşır. Mesela biz ekonomide devlet müdahalesini yani herhangi bir politika üretip uygulamayı engellerken başkaları ekonomiyi bir politika hatta bir savaş aracı gibi kullanıyorsa devlet olma vasfını kaybederiz. Eğer her konuda tam bir serbestlikten yana isek ve devletin görevi sadece bu serbestliği sağlamak olursa ülkemiz politika üretip uygulayanların konusu haline dönüşür.

Devlet canlı bir organizmadır ve zaman içinde hem değişir hem de gelişir. Ayrıca bir canlının hiçbir organı diğerinin rakibi olmamasına benzer bir biçimde devlet içinde birbiriyle çatışan grupların varlığı sağlıksızlık işareti sayılmalıdır. Bu değişim ve gelişim bir çatışma ile değil karşılıkla etkileşimle olmalıdır.

Bazılarının demokrasiyi mutlak bir serbestlik olarak algılaması ya da böyle olduğunu iddia etmesi yanlıştır. Bu devletin hiçbir politika üretmemesi demektir. Karşı tarafta olanların her değişime karşı çıkması ve başladığımız yerde durmamızı savunması devleti canlı bir organizma olmaktan uzaklaştırır ve bir eşya haline dönüştürür.

Şimdi başlangıçtaki sorumuza cevap verebiliriz. Sadece düşünce ürünü olan ve bir politikanın uygulanması amacı taşımayan her fikre açık olunmalı, demokrasi maskesi takınmış politik projeler ya karşı fikirlerle ya da engeller konularak etkisiz hale getirilmelidir. Eğer devlet tek ise bunu yapmak sanıldığı kadar zor olmaz. Eğer taraflar birbirini hıyanet ve ülkeyi satmakla itham eder hale gelmişse bu durumda yapılacak seçimler yöneticileri belirlemenin ötesine geçer ve devleti ele geçirme yarışına dönüşür. Bunun da barış içinde gerçekleşmesine çok sık rastlanmaz.

Ziyaret -> Toplam : 125,30 M - Bugn : 61154

ulkucudunya@ulkucudunya.com