ZİYA GÖKÂLP’İN MASALLARINDA TİPLER
Dr. Mustafa SEVER 01 Ocak 1970
ÖZET
Tip, aynı türden birçok anlatıda (destanlarda, masallarda, efsanelerde, fıkralarda, vd.) belirli karakter özellikleriyle insan veya insan gruplarının temsilcisi olan kişidir. Tip, anlatıcı/yazar tarafından anlatıda toplumun yaşayış şeklini, gelenek ve göreneklerini, ideallerini anlamamızı sağlayan bir araç olarak sunulur.
Bu çalışmada, Ziya Gökalp'in düşünce tarzını da göz önüne alarak manzum ve mensur masallarındaki tipler incelenecektir.
GİRİŞ
Tip, aynı türden birçok anlatıda (destanlarda,
masallarda, efsanelerde, fıkralarda,
vd.) belirli karakter özellikleriyle
insan veya insan gruplarının temsilcisi
durumundaki kişidir. Diğer bir deyişle anlatılarda
değişmeyen özellikleriyle yer alan
kişidir. Bu açıdan "tipler sosyal bakımdan
manalıdır. Onlar, muayyen bir devirde
toplumun inandığı temel kıymetleri temsil
ederler. Bunlar arasında toplumun sevdiği
olabildiği gibi küçük gördüğü, alay ettiği
tipler de vardır." (Kaplan 1985:5) Tip, anlatıcı/
yazar tarafından anlatıda, içinde yaşanılan
toplumun yaşayış şeklini, gelenek ve
göreneklerini, ideallerini anlamamızı sağlayan
bir araç olarak sunulur. Yazar/anlatıcı,
farkında olarak veya olmayarak, metnini
geçmişi, bugünü ve geleceği bir arada
düşünerek meydana getirir. Metinde tipler
vasıtasıyla ideal olanı, örnek alınmaya değeni
ve şerrinden kaçınılması, korunulması
gerekeni bir arada verir; çünkü her tip,
olumlu veya olumsuz şekilde toplumdaki
belirli grupları örnekler. Her tipin, içinde
yaşadığı toplumca kabul gören veya reddedilen
belli özellikleri vardır. Bağımsız bir
metin olarak anlatı ele alındığında anlatıda
olumlu-olumsuz, I.,veya II. derecede
kahramanlar vardır; ancak "değişik adlarla
da olsa değişik metinlerde yer alan,
fakat olaylar ve durumlar karşısında aynı
tepkilerde bulunan, aynı karakter özelliklerini
taşıyan kahramanlar, belli bir tipi
oluştururlar." (Sever 2002:653) Anlatıcı
belirli olaylar, durumlar, motifler ve tipler
yoluyla yaşanılan hayatla olması gereken
hayat arasında bir bağ kurar. Tip, her anlatıda
belli biridir/kişidir; olayın, durumun
kahramanıdır. Etken ya da edilgen şekilde
olay ve durumda yer alanların kişileştirilmeleri,
görünür kılınmaları/tipleştirilmeleri
edebî canlandırmanın bir gereğidir.
Buradaki canlandırma sözünden anlatıyı
okut-yan ve dinleyende anlatılanların nesnellik
kazanması/somutlaşması anlaşılmalıdır.
Canlandırma yoluyla dinleyiciye
ya da okuyucuya anlatılanlarla gündelik
yaşamı arasında bir bağlantı kurması sağlanmaktadır.
ZİYA GÖKALP'IN MASALLARI
Ziya Gökalp, Küçük Mecmua'da birçok
masal yayımlamıştır. Yayımladığı
masallar konusunda "halk masalı, her masal
söyleyenden alınmaz. Çünkü, masalın
kendine mahsus tabirleri, kendine mahsus
lisânı vardır. Masalları hususî tabirlerle,
hususi şivesiyle nakleden ancak ocaktan
yetişme masalcılardır. Masal, ağızlardan
nasıl çıkarsa aynen zapt edilmelidir." diyen
Z. Gökalp, masallarını kaynağından, kendi
ifadesiyle ocaktan yetişme masalcılardan
derlememiştir. Bu konuda "mecmuamızdaki
masallar, maeteessüf bu usule (derleme
usulüne/ms) muvafık olarak toplanamamıştır.
Çünkü, bir hakiki masalcı bulamadık.
Mamafih masallara renk veren, an'anevi
ibareleri, tesirat-ı mahsuseyi aynen zapt
ettik." (Filizok 1984: 60) demektedir. O,
yazılı kaynaklardan aldığı veya çocukluğunda
dinleyip öğrendiği masalları yeniden
kurgulayarak eklemeler, çıkarmalar
yaparak kendi düşünce evreninde yeniden
üretmiştir. Zira, ona göre "halkıyyat harcandıkça
bitmeyen, tükenmeyen bir hazinedir."
(Duru 1949: 43) Bu hazineye aşina
olan insanlara, dahası çocuklara aydın bir
düşünür tarafından işlenerek yeniden sunulan
ürünler (bu arada masallar) ilgiyle
karşılanacak, bu yolla milletin eski seciyesi,
eski mefkureleri hatırlatılarak onların
kültürel gelişimine katkı sağlanacaktır.
Bu amaçlarla Ziya Gökalp, manzum
ve mensur masallar yazmıştır:
a- Manzum masallar
1. Kızılelma
2. Ülker ile Aydın
3. Küçük Şehzâde
4. Kolsuz Hanım
5. Küçük Hemşire
b- Mensur masallar
1. Keloğlan
2. Tenbel Ahmed
3. Kuğular
4. Nar Tanesi Yahut Düzme Keloğlan
5. Keşiş, Ne Gördün?
6. Pekmezci Anne
7. Yılan Bey ile Peltan Bey
ZİYA GÖKALP'IN
MASALLARINDA TİPLER
1. Kız Tipi
Ziya Gökâlp'in manzum ve mensur
masallarında en başta gelen tip, "kız" tipidir.
Geleneksel toplum yapımızda ideal
sayılan özelliklerle belirginleştirilen bu
kız, inanç sahibi, idealist, namuslu, sayglı,
sabırlı ve amacına ulaşmada da inatçı bir
yapıdadır. Yazar/Z.Gökâlp, değişik masallarda
bu ortak özelliklerde kahramanlara
yer vermiş; söz gelimi Kızılelma'da Ay
Hanım, Nar Tanesi'nde Gülsün Sultan,
Pekmezci Anne'de Ak Çiçek, Yılan Bey'de
Ayşe Sultan, Kolsuz Hanım'da Ay Kız, Küçük
Hemşire'de Aliye Hanım, vd. ideal kız
tipi olarak sergilenmiştir. Yani, her masaldaki
kahramana ait özelliklerin aynı veya
benzerleri genel özellikler olarak "Türk kız
tipini" oluşturmuştur. Diğer yandan Kolsuz
Hanım masalındaki kişiler, birer simgedir.
Sözgelimi Ay Hanım Türkiye'yi, Ay
Hanım'ın kesilen kolları İzmir ve Edirne'yi;
Yıldız, İslâm'ı; Gül ile Reyhan, halk ile vatanı,
üvey anne ise İngilizleri simgeler.
Yazar, okuyucusunda uyandırmak istediği
duygu ve düşünceleri, kahramanlarını
konuşturarak veya harekete sevk ederek
gerçekleştirmektedir. Ziya Gökâlp, Yeni
Hayat'ın önsözünde "Çocuk terbiyesinde
birtakım dersler oyun tarzında verilir; bunun
gibi halk terbiyesinde de bazı fikirlerin
vezin kisvesinde arz edilmesi fena mı
olur?" derken amacını da açıklamaktadır.
Çocukların, gençlerin bilgilendirilmesi, ortak
fikir ve idealler çevresinde toplanması
için masalları, daha doğrusu masallardaki
örnek olay ve durumları, belli tipleri araç
olarak kullanmakta, toplumsal değerler
yönünde yan tutmaktadır. Zira, "Gerçek
yaşantıda sürekli bir değerlendirme vardır,
sürekli bir yan tutulur. Katılmış olma
sözü, orada olma ile iç paylaşmaya ilişkin
çifte bir anlam taşır. Değerlendirmenin
bu uğrağı, edebî alımlama içinde yer alan
yaşantıya ilişkin tasarıma girer. Bu değerlendirici
katılmanın özel bir hâli de
özdeşleştirme olarak gösterilebilir. Özdeşleştirme
olumlu bir kahramana ya da bir
Millî Folklor, 2007, Y›l 19, Say› 74
http://www.millifolklor.com 31
grup kahramana yönelik olabilir." (Redeker
1986: 149-150) Ziya Gökalp da okuyucusunun
(ki, bu okuyucu kitlesi ona göre
çocuklar ve gençlerdir.) değişik masallarda
sunduğu kahramanlarla özdeşleşmesini
amaçlamaktadır. Bir kahramanın dahası
tipin okuyucu, tarafından olumlanışı, yani
kahramanın yaptığı eylemlerin okuyucu
tarafından kabul edilmesi, örnek alınması
özdeşleşmedir ve bu örnek alınma ile okuyucu
kendi davranışlarına da yeni bir yön
verecektir.
Tip seçimi alelade bir iş değil, bilinçli
bir harekettir. Olumlu veya olumsuz birtakım
özelliklerle belirginleştirilen tip, yazarın
düşüncelerini sergilemesini sağlayan
araçtır. Örneğin Kızılelma'da Ay Hanım,
"Türklüğü çok seven, yurda yâr, soylu/şerefli
bir kökün güzel bir dalı; uzun boylu,
kumral, yüksek alınlı" şeklinde tasvir edilir.
Ay Hanım, Turan'da mektepler açmak,
hakikât nurunu ruhlara saçmak için kurduğu
mektebe "İstikbâl Beşiği" adını koyar;
çünkü
"Maksadı gitmektir birliğe doğru,
Millî düşünceye, dirliğe doğru."
Yazar tarafından gerek fizikî gerekse
fikrî özelliklerle somutlanan tip, topluma
iyinin veya kötünün nasıl olduğunu göstermektedir.
Edebî faaliyetlerindeki asıl amacın
halk yığınlarını uyandırmak ve onları
ortak bir ülküde toplamak olduğunu bildiğimiz
Ziya Gökâlp, masalları aracılığıyla
da öğretme ve eğitme çabasını sürdürmüştür.
Öğretmeye çalıştığı değerler, "halkın
ruhunda saklı özlemler şeklinde zaten vardır."
(Heyd 1979:58) Önemli olan, bu değerlerin
hatırlatılması, canlandırılmasıdır.
Küçük Hemşire'de Aliye Hanım, yiğit,
cesur, zorluklara karşı sabırlı ve hedefine
ulaşmada inançlı bir Türk kızıdır. Kuğular
masalında Nilüfer, sabrıyla, azmiyle;
Pekmezci Anne'deki Ak Çiçek, kalbinin
zenginliği, ruhunun derinliğiyle, Kolsuz
Hanım'daki Ay kız, ağırbaşlılığı, kocasına
sadakati ve çocuklarına bağlılığıyla idealize
edilen Türk kızı/kadınını temsil eden masal
kahramanlarıdır. Küçük Hemşire'deki Aliye,
Dede Korkut Oğuznâmeleri'ndeki Banı
Çiçek, Selcen Hatun benzeri bir kızdır. Üç
kız kardeşin en küçüğü, cesur, azimli, istediğini
elde etmede fizikî ve manevi yönden
yeterli bir kızdır.
Z.Gökâlp, Durkheim'in toplumun bireyler
tarafından yaratıldığı fikrini tersine
çevirip bireyin toplum tarafından yaratıldığını
ileri sürer ve toplumun bu yönüyle
ilahî bir güce sahip olması gerektiğine
inanır. Durkheim'in "Mümîn için Allah
neyse, bireyler için de toplum odur" düşüncesinden
hareketle "Ziya Gökâlp, toplumda
kutsallık görmekte ve ondan bireye akışan
ruhu tevfik (Tanrı yardımı) olarak nitelendirerek
onun gereklerini kutsal emirlerle
karşılaştırmaktadır." (Heyd 1979: 66)
Bunu "Vazife" adlı şirinde şöyle dile getirmektedir:
Benim hakkım, menfaatim, arzum yok
Vazifem var; başka şeye lüzum yok
Aklım, gönlüm düşünmezler, duyarlar;
Ondan gelen emirlere uyarlar…
Gözlerimi kaparım!
Vazifemi yaparım!
2. Şehzâde Tipi
İncelediğimiz masallarda padişahın
üç oğlundan en küçüğü olarak karşımıza
çıkan Şehzâde, fizikî olarak son derece yakışıklı
bir gençtir. Altın taçlı, güzel, yiğit
(Ülker ve Aydın), akıllı, hedefine varmada
azimli (Küçük Şehzâde) sabırlı, hünerli
(Keşiş Ne Gördün?) ve âdildir. Baba sözüne,
toplumun törelerine bağlı ve inançlıdır.
Zorluklardan yılmaz; iyiliği, doğruluğu sayesinde
tüm engelleri aşar. Ağabeylerine
oranla daha zeki ve akıllıdır. Babasının
vasiyetini veya arzusunu yalnız o yerine
getirebilir. Bu sebeple de babasının yerine
padişah olur. Evlendiği kız, dünya güzelidir.
Kimi masallarda uzak bir yere giderken,
uzak diyarlarda çeşitli serüvenler yaşadıktan
sonra baba yurduna gelirken veya
herhangi bir amacına ulaşmak için kılık
değiştirir. Kimi masalda (Pekmezci Anne)
"masalları hep ahlâkı yüceltecek hikmetlerle/
hükümlerle dolu" pekmez satan bir
kadın kılığına, kiminde (Kolsuz Hanım)
bir derviş kılığına, kimindeyse (Nar Tanesi
Yahut Düzme Keloğlan) başına bir işkembe
geçirerek keloğlan kılığına girer.
Z. Gökâlp, masallarında Şehzâde'yi,
maddî ve manevî özelikleriyle ideal/olumlu
bir tip olarak sergiler. Okuyucusuna mesajını
Şehzâde'nin olaylar ve durumlar karşısındaki
davranışlarıyla, konuşmalarıyla
yansıtır. Toplum ruhunu ortaya koyan tüm
kavramlar (dinî-ahlâkî inanç ve kurallar,
gelenek ve görenekler, edebî ve sanat eserleri,
vb.) gibi masallar da Ziya Gökâlp'e
göre ülküye dönüşebilir. Bu dönüşümün
olabilmesi için gereken şart, toplum üyelerinin
benimsediği ve toplumsal bilinç olarak
koruduğu değerlerin (iyi-kötü, olumluolumsuz,
güzel-çirkin, aşağılık-yüce, vb.)
ahlâkî ve estetik ilkeler şeklinde topluma
sunulmasıdır.
3. Keloğlan
Genel olarak masallarımızda ailenin
tek oğlu olarak gördüğümüz Keloğlan,
Z. Gökâlp'in Keloğlan masalında ortanca
oğul olarak görülmekte ve babası tarafından
"ehemmiyetsizliği gösterilmek
üzere" ad bile konulmamış; bu sebeple
Keloğlan olarak çağrılan biridir. Bildiğimiz
Keloğlan'dan farklı olarak şair ruhlu,
duygulandığında koşma, türkü söyleyen
bir Keloğlan'dır. Aklını kullanabilmesi,
zekîliği, pratikliği, kurnazlığı, kimi zaman
da hilekârlığıyla amacına ulaşmada engel
tanımayan bir tiptir. "Kararlı, ne istediğini
bilen, amaçlarına ulaşmak için değişik
yollar kullanan, kötülük edenlere benzer
karşılıklar verebilen" (Günay 1992:327)
Keloğlan, özellikle çocuklara pratik zekanın
önemini, hazır cevaplılığı, azmi, aklın
fizikî güçten üstünlüğünü göstermede iyi
bir araçtır. Keloğlan'ın bu özelliklerini iyi
bilen Z. Gökâlp, geleneksel özelliklerinin
yanına Keloğlan'a yeni özellikler de eklemektedir.
Sözgelimi, masallarımızdaki
uyuşuk, tembel Keloğlan, Z. Gökâlp'in masalında
ekmeğini kazanmak için bulduğu
her işte çalışan biridir ve masallarımızdaki
kaderlerine râzı, toplumun temel töre ve
inançlarına bağlı, toplumsal düzene uyan
diğer tiplerine karşılık, o varolan durumu,
içinde yaşadığı şartları değiştirmeye, haksızlıklara,
adaletsizliklere doğrudan değil
de biraz kurnazca, sinsice karşı gelen biri
olarak sergilenir. Bu yönüyle onun karşısında
dev, devanası etkisizleşir, zavallılaşır.
4. Analık, cadı, vb. kötülüğü temsil
eden tipler
Ülker ile Aydın, Kuğular, Kolsuz Hanım
ve Yılan Bey İle Peltan Bey masallarında
büyücülük, hasetlik, acımasızlık,
yalancılık, hilekârlık, vb. özellikleriyle
gördüğümüz analık tipi, kötülüğün timsalidir.
Yukarıda adı geçen masallarda analık,
genç bir hanımdır. İkinci hanım olarak
geldiği evde, sarayda çevirdiği dolaplarla
düzeni bozar. Aklını, zekasını kötülük yapmakta
kullanır. Kuğular masalında üvey
kızını kandırarak elini, yüzünü siyaha
boyar, on bir üvey oğlunu da kuğu şekline
sokar. Kolsuz Hanım'da iffetsizdir, üvey
oğluna tebelleş olur. Yılan Bey İle Peltan
Bey'de ise üvey kızını öldürmek için her
fırsatı değerlendirir. Bu özellikleri toparlayacak
olursak, masalların en önemli özelliklerinden
biri olan "şerrinden kaçınılması
gerekeni gösterme özelliği" burada da işletilmektedir.
Ancak, genel olarak Türk masallarının
sonunda kötülerin "kırk katır mı
kırk satır mı?" sorusu uyarınca kırk katırın
kuyruğuna bağlanarak cezalandırılması,
Z. Gökâlp'in masallarında sanki geçiştirilmekte,
kötülerin sadece kovulmasıyla yetinilmektedir.
Masal özellikleri açısından
düşünüldüğünde bu, bir ceza bile değildir.
Sadece bir masalda (Ülker İle Aydın) analığın
büyücü kızı, kendi cezasını kendi verir
ve kendini suya arak boğulur.
5. Dev, Devanası
Küçük Şehzâde masalında gördüğümüz
dev ile Keloğlan masalında gördüğümüz
devanası tipi, gerek fizikî gerekse ruhî
özellikleriyle insana benzer; ancak yapı
itibarıyla bir insan azmanı şeklindedir.
İnsanlardan uzak büyük saraylarda yaşar.
Devanası, deve oranla insana daha yakındır.
Memeleri omuzlarında asıldır. İnsaMillî
Folklor, 2007, Y›l 19, Say› 74
http://www.millifolklor.com 33
noğlu eğer gelir de bu memelerden birini
emerse devanası ona o gün bir şey yapmaz;
ama ertesi gün onu yemek için fırsat gözetir.
Her ne yaparsa yapsın insanoğluna
yenilmekten kurtulamaz. Aç gözlü oluşları,
sürekli karınlarını doyurma düşüncesinde
olmaları onları normal düşünmekten alıkoyar.
Bu sebeple av olarak gördüğü insanın
en basit aldatmacasına bile kanarak kendi
kendine zarar verir. Asıl olanın güçlü olmak
değil aklı kullanmak olduğunu belirtmek
bakımından iyi bir araçtır.
6. Padişah, vezir, vb. tipler
Masal olayları üzerinde ciddî bir etkileri
olmayan padişah, vezir, vb. tipler,
anlatının yoğunluğu içerisinde pek az görülürler.
Padişah, Ziya Gökalp'in masallarında
olaylara fazla etki etmeyen, bir yöneticiden
çok sıradan bir insan kimliğiyle yer
alır. Kimi masallarda (Kuğular) karısının
ölümü üzerine evlendiği ikinci hanımının
etkisinde kalan, kimi masallarda (Tenbel
Ahmet) düşünmeden karar veren, sonrasında
verdiği kararın yanlışlığını anlayıp
pişman olan biri olarak anlatılır.
SONUÇ
Özel anlamda Z. Gökâlp'in masallarında
genel anlamda da masallarda kişiler,
dolayısıyla da tipler, yaşları, toplumdaki
statüleri, temsil ettikleri toplumsal katmanlar,
vb. açısından değerlendirildiğinde
kimi toplumsal ilişkilerin, toplumdaki belli
kişi, grup veya zümrelerin övgüsünü veya
yergisini yapabilmede birer araç rolünü
üstlenirler. Yazar/anlatıcı bu aracı, topluma
vermek istediği mesajları sunmada
kullanır. Ziya Gökâlp'in masallarında bir
araç olarak yer verdiği tipler, en başta adlarıyla,
fizikî ve ruhî özellikleriyle bilinçlice
seçilmiş tiplerdir. Ayrıca, Ziya Gökâlp'i
de Kızılelma masalında tabiata bakarak
Allah'ın büyüklüğünü, gücünü idrak eden,
zemîni mefkure, semâsı hayâl Kızılelma'yı/
Kızılelma perisini aramaya çıkan idealist
ressam olarak görürüz.
Ziya Gökâlp, "Uhuvvet Şarkısı" şiirinin
nakarat bölümlerinde,
"Bir vatanın evlâdıyız mezheb bizi ayırmaz
Acem bizi esirgemez, Firenk sizi kayırmaz"
sözleriyle birliğin, bütünlüğün amaçlarda
da gerçekleşmesini, halkın fikrî ve ahlâkî
açıdan yükselmesini hedeflemektedir ki,
bu hedefi masallarında da bulmak mümkündür.
Özellikle çocuk-masal ilişkisi
düşünülerek yazılmış bu masallarda Z.
Gökâlp, çocuklara "iyi karakter aşılamağa
çalışır. 'Tenbel Ahmet' ile 'Küçük
Şehzâde'de çalışkanlık ve dürüstlüğün insana
neler kazandırabileceğini, 'Keloğlan'
ile 'Kuğular'da halkın zulme kaşı zaferini
Düzme Keloğlan'da görünüşe kıymet vermenin
kötü sonuçlarını, 'Pekmezci Anne'de
sabrın, 'Keşiş Ne Gördün?'de iyi kalpliliğin
faydalarını, 'Yılan Bey ile Peltan Bey'de
ise, aile bağlılıklarının kudsîliği fikrini müdafaa
etmiştir." (Tansel 1989:xxvı)
KAYNAKÇA
DURU, Kâzım Nami (1949), Ziya Gökalp, Milli
Eğitim Basımevi, İstanbul
FİLİZOK, Rıza (1984), "Ziya Gökalp'ın Halk
Edebiyatı İle İlgili Fikirleri", Ege Ün. Türk Dili ve
Ed. Araştırmaları Dergisi, c.III, s. 21-68, İzmir
GÜNAY; Umay (1992), Türk Dünyası El Kitabı,
"Masal" mad., c. III, TKAE Yay., Ankara
HEYD, Uriel (1979), Türk Ulusçuluğunun
Temelleri, (Çev. Kadir Günay) Kültür Bak., Yay.,
Ankara
KAPLAN, Mehmet (1985), Türk Edebiyatı
Üzerinde Araştırmalar 3 Tip Tahlilleri, Dergah
Yay., İstanbul
REDEKER, Horst (1986), Edebiyat Estetiği,
Kuzey Yay., Ankara
SEVER, Mustafa (2002), "Türk Halk
Edebiyatı'nda Birbirinin Yarine Kullanılan Bazı
Terimler Üzerine", Uluslar Arası Türk Dünyası
Halk Edebiyatı Kurultayı Bildirileri (26-28 Mayıs
2000), Kültür Bak., Yay., Ankara
TANSEL, Fevziye A. (1989), Ziya Gökâlp
Külliyatı-I, Şiirler ve Halk Masalları, TTK Yay.,
Ankara