Vatandaşı bırak kendini sorgula
BEHİÇ KILIÇ 19 Haziran 2007
HİÇ unutamadığım ünlü demeçlerindendi Recep Tayip Erdoğan’ın. Hrant Dink’in cenazesi arkasından hayranlığını dile getirirken şöyle demişti...
“Takdire şayan”
Hrant cenazesinde, “Hepimiz Ermeniyiz” sloganını pek tutmadığını belirtmişti Recep Tayip Bey ama ona göre genelde cenaze pek takdir bir durum arz etmişti.
Türkiye Cumhuriyeti Devleti Başbakanı’nın ‘takdire şayan’ bulduğu bu cenazede, saatlerce aynen şu sloğan atılmış, pankartlara da yansıtılmıştı...
“Katil devlet hesap verecek!”
O takdirleri arasında, Devletimizin Başbakanı Beyefendi, öyle polise falan telefon açıp da, “Bakın bakalım bu sloganı atanlar neyin nesidir” deme gereği duymamıştı... Zira demokrasilere bu gibi durum uygundu ve kendileri de muazzam bir muhafazakâr demokrat(!)tı...
Bu muhafazakâr demokratın kanının beynine sıçraması için Hrant’ın değil de askerlerimizin cenaze törenini beklemek gerekiyormuş!..
Bizim değerli ve “demokrat” Başbakanımız Sayın Recep Tayip Bey’in şehit cenazelerinde yüreği kabaran vatandaşlarımızı polis zoruyla susturmaya yönelmesi müthiş şayan-ı takdir bir durumdur... Bir siyasetçi olsa olsa işte ancak bu kadar demokrat olabilir!..
Yamuk yapan vatandaşa anında haddi bildirilir!..
Nasıl?..
Polis ne için var?.. Bu günler için!..
Kendileri çok sinirliydiler... Şehit cenazeleri gelmişti... Ama değerli büyüğümüzün sinir ve öfkesi, giden canlar için değil de, giden canlara feryat eden vatandaşların kendisinden hesap sormaları yüzündendi!..
Nasıl olur da bu vatandaş denilen güruh böyle bir yüce makamın sahibine söz sarkıtabilirdi?..
Ona göre “onlar” edepsizdi, terbiyesizdi!..
Şehit cenazelerine katılanlar neredeydi, Hrant’ın cenazesindeki “adap” neredeydi, işte buna çok kızmıştı Recep Tayip Bey!..
Sarayına topladığı gazetecilere, engin görüşlerini ve olması gereken “adabı” şöyle anlatıyordu...
“Şehit cenazelerinde, cami meydanları çok çok çirkin, edebe aykırı sloganların atıldığı bir yer haline getiriliyor. İmam konuşurken yuhalanıyor. Hrant Dink’in cenazesine bakın. Mutafyan’ın konuşması sırasındaki adaba bakın. Bizdeki cenaze törenine bakın. Hükümete yönelik eleştiriler varsa partiler miting meydanlarında bunları dile getirsin, söylesin, uyarsın. Bunu cenazelere taşırsanız takdire şayan bir yeri olmaz.”
İşte bu kadar!..
Nerede Hrant cenazesi, nerede şehit cenazesi?!.
Öyle ya, Hrant’ın ne farkı vardı, sırf askerlik görevi için bulunduğu vatan toprağında, eşkıyanın, saldırganın, düşmanın kurşunu ile toprağa düşenden!..
Ne olmuş yani Hrant’ın cenazesinde “Katil devlet” diye bağırılmışsa?!. Hükümete karşı bir şey mi demişler, nezaket, kalite budur işte!..
İşte bu ahval şerait içerisinde Başbakanım şunu da hemen açıklamışlardı...
“Bu terbiyesizliği yapmış olanlar ne İslami görevi, ne insani görevi yapmak için geliyor. Tamamen bunların dışında bir görevlendirmeyle oraya geliyorlar.”
Muhalefet partileri tarafından görevlendiriliyorlardı!..
“Onları artık halkımız gayet güzel bir şekilde takdir eder. Herhalde işaretlerinden vesairesinden ne olduğu anlaşılıyor. Belli bir parti değil, belli partiler, yani bir tane parti yok, birkaç parti... Bunlar bu şekilde bu işi yapıyorlar ..”
Dinamik iktidar elbette yerinde saymayacaktı ve gerekeni yapacaktı... Derhal polisler görevlendirildi ve kameralardan tespit edilen “Terbiyesiz, adap bilmez, siyasi kıtalar” derdest edilip karakollara götürüldü!..
Başbakan bizzat emir vermişti!..
İşte sonuç...
“Ankara Kocatepe Camii’nde Şehit Binbaşının cenaze töreni sırasında hükümete yönelik protestolar üzerine İçişleri Bakanlığı’nın başlattığı inceleme çerçevesinde gözaltına alınan sekiz kişi serbest bırakıldı. Zanlıların Ankara Emniyeti’ndeki sorgulamalarında herhangi bir siyasi partiyle ilgileri olmadığı belirlendi.”
Ey Başbakan, bu vatandaşları sorgulamayı terk et!..
Sorgulanması gereken onlar değildir... Üzerinde al bayrak olan bir tabutun etrafında toplananları, sözleri sert olsa bile dinlemek, anlamaya çalışmak senin görevin, senin!..
Soruları şöyle kendinle baş başa kalınca kendine sor...