Örnek Bir Mevlevî: Üsküdar Mevlevîhanesi Son Postniflini Ahmed Remzi Dede (Akyürek)
Sezai KÜÇÜK 01 Ocak 1970
Mevlevîlik, varl›k göstermeye bafllad›¤› XIV. as›rla birlikte, Mevlânâ’n›n flöhreti
ve eserlerinin etkinli¤i ile, sosyo-kültürel ve siyasal flartlardan da faydalanarak,
k›sa sürede bir çok merkezde mevlevîhaneler tesis ederek toplumda ve siyasi
çevrelerde etkinli¤ini sürdürmüfltür. Mûsikî, sema ve fliir gibi üç sanat vas›tas›-
na dayanan tarîkat anlay›fl›yla, Osmanl› flehirlerinde ve yüksek mahfillerde daima
taraftar bularak, birer musiki ve sanat merkezi olan tekkeleri her zaman ra¤-
bet görmüfltür.1 Bu yüzy›ldan itibaren Anadolu’da oldu¤u gibi Anadolu d›fl›nda
da Osmanl› Devleti’nin egemen oldu¤u topraklarda yayg›nl›k kazanm›fl, buralarda
bir çok Mevlevî tekkeleri tesis edilmifltir.2
XVI. asr›n ortalar›nda Mevlevîlik köylere kadar yay›lm›fl ve Anadolu’da bir çok
yerinde halk› tamamen Mevlevîlerden oluflan Mevlevî köyleri kurulmufltur. Bu
asr›n sonlar›ndan itibaren Mevlevîlik köyden kasabaya, kasabadan flehirlere çekilmeye
bafllam›fl, tarikat daha çok beyler, paflalar ve vezirler gibi devlet erkan›
taraf›ndan desteklenir olmufl ve Mevlevîhaneler daha çok bu zümrenin tahsis etti¤
i imkânlarla varl›¤›n› sürdürmüfltür.3
Mevlânâ ve o¤lu Sultan Veled dönemlerinden bafllayarak tarîkat›n yap›s› gere¤i
sürekli üst düzey yöneticilerle yak›nl›k içinde geliflip büyüyen ve yay›lan Mevlevîlik,
XVII. asra kadar bu özelli¤ini devam ettirmifl Mevlevî dergâhlar›n›n tamirleri
de padiflah emriyle hazineden karfl›lanm›fl ve Mevlevîlik XVII. as›rdan
itibaren adetâ bir devlet müessesesi halini alm›flt›r.4
Itrî’den fieyh Galib’e, Hammamizâde ‹smail Dede Efendi’den Zekâi Dede’ye kadar
bir çok sanat, edebiyat ve mûsiki üstadlar› yan›nda yetkin mürflid-i kamillerin
yetiflmesini temin eden Mevlevîlik, Fuad Köprülü’nün ifâdesiyle; “Osmanl›’n›n
fethetti¤i her bölgeye Türk kültürünü tafl›yan birer elçi görevi” görmüfltür. Osmanl›
s›n›rlar› içinde M›s›r, Suriye, Irak ve Azerbaycan’dan Avrupa içlerinde Peçu’ya kadar
her tarafta Mevlevî zâviyeleri aç›lm›flt›r.5 Osmanl› devletinin düflüfle geçmesi
ve toprak kayb›yla birlikte de Belgrat, Bosna, Filibe, Peçoy, Vodine, Yeniflehir gibi
imparatorluk s›n›rlar› d›fl›nda kalan yerlerdeki Mevlevî tekkelerinin mühim
bir k›sm› kapan›p tarihe gömülmüfl, tarikat›n yüksek zümreye mal olmas› ve
köylerden kasabalardan flehirlere çekilmesi ve vak›flar›n›n azalmas›yla da, Demirci,
Marmaris, Ni¤de, Tavflanl› gibi küçük yerlerdeki mevlevîhânelerden geriye
bir zâviye, bir fleyh ve birkaç derviflten baflka bir fley kalmam›flt›r.6
XIX. as›r bafllar›ndan itibaren Osmanl›’n›n siyasal, sosyal ve iktisadî alanda içine
düfltü¤ü s›k›nt›lar ve çözülmeler yavafl yavafl Mevlevîler üzerinde de tesirini
hissettirmeye bafllam›fl, özellikle XIX. asr›n sonlar› ve XX. asr›n bafllar›ndan itibaren
Mevlevîhanelerin vak›f gelirlerinin azalmas›, meflihat›n babadan o¤la geçmesi
ve post kavgalar›, dergahlarda eskiden oldu¤u gibi ilimde, sanatta, musikide
ve fliirde temayüz eden Mevlevîlerin say›s› oldukça azalm›flt›r. XX. asr›n bafllar›
ndan itibaren dergâhlar›n ekonomik zaâfiyetleri, tekkelerde ikâmet eden dervîfl
say›lar›n› da etkilemifl, derviflân, neyzen ve semazenlerin azalmas› veya yoklu¤
u sebebiyle tekkelerdeki tasavvufî faaliyetler durma noktas›na gelmifl, ço¤u
tekkelerde âyin icrâ edecek kadar Mevlevî dervifli dahî bulunamaz olmufltur.
Ziya Pafla’n›n;
Diyâr-› küfrü gezdim; beldeler, kâflâneler gördüm
Dolaflt›m mülk-i ‹slâm›, bütün virâneler gördüm
beyti, özellikle bu dönem mevlevîhaneleri için de geçerli bir tespit halini alm›flt›r.7
Tebli¤imize konu olan Üsküdar Mevlevîhanesi son postniflini Ahmed Remzi Dede,
bahsi geçen dönemde yaflam›fl ve yukar›da zikretti¤imiz olumsuzluklara ra¤-
men iyi yetiflmifl, ilmî ve tasavvufî dirayeti, flairli¤i ve özellikle de Mevlevî tarikat›
içinde üslendi¤i misyonu ile dikkat çekmifl “örnek” bir mevlevîdir.
Tebli¤imizde önce A. Remzi Dede’nin Üsküdar Mevlevîhanes’ine fleyh olmadan
önceki hayat hikayesini k›saca verece¤iz. Daha sonra da onun Üsküdar Mevlevîhanesi’ne
tayin edilifli, tekkelerin kapat›lmas›ndan sonra Üsküdar’daki hayat ve
bu y›llarda Üsküdar’›n din, kültür ve sanat hayat›na katk›lar›n› arzetmeye çal›-
flaca¤›z.
Ahmet Remzi Dede, 1289/1872 y›l›nda Kayseri Mevlevîhânesi’nde do¤mufltur.
Soyca bir Mevlevî ailenin çocu¤u olarak dünyaya gelen Ahmed Remzi Dede’nin
dedelerinden Seyyid Süleyman Türabî, 1815-1858 y›llar› aras›nda Konya Mevlâna
Dergâh› postniflini olan Mehmed Said Hemdem Çelebi’nin mürflididir. Seyyid
Süleyman Türâbî, Konya’dan Kayseri’ye göçmüfl ve 1251/1835 y›l›nda Kayseri’de
vefat etmifltir. O¤lu Seyyid Ahmed Remzi el-Mevlevî Kayseri Mevlevîhânesi
fleyhi olarak vazife yapm›fl ve 1282/1865’de vefat etmifl, yerine o¤lu ve Ahmed
Remzi Dede’nin babas› Seyyid Süleyman Ataullah Efendi geçmifltir. O¤luna babas›
n›n ad›n› koyan olan Atâullah Efendi elli y›l kadar Kayseri Mevlevîhânesi’nde
fleyhlik yapt›ktan sonra 1332/1913 y›l›nda vefat etmifl, dedesi ve babas› gibi
Mevlânâ’n›n hocalar›ndan Seyyid Burhaneddin Muhakk›k Tirmizî türbesinin
avlusuna defnedilmifltir.8
Ahmed Remzi Dede, bir Mevlevî tekkesinde do¤mas› sebebiyle tekke ortam›nda
Mevlevî terbiyesiyle büyümüfl, s›byan mektebini ve Rüfltiye’yi bitirdikten sonra
babas›ndan ve Kayseri’deki baz› âlimlerden özel dersler alm›flt›r. 1310/1892 senesinde
‹stanbul’a gelerek memuriyete bafllam›fl ve Yenikap› Mevlevîhânesi fleyhi
Mehmed Celâleddin Dede’ye intisab etmifltir. ‹stanbul’da bir y›l kald›ktan sonra
Kayseri’ye dönen Ahmed Remzi Dede, Kayseri mutasarr›f› Nâz›m Pafla’n›n delaletiyle
‹dâdî’de muallimlik yapmaya bafllam›flt›r. ‹stanbul’da Yenikap› Mevlevîhanesi’nde
beraber çileye girdikleri yaz›flmalar›ndan anlafl›lan Tahirü’l-Mevlevî
ile bu süre içinde mektuplaflm›fl ve bunlar Çilehâne Mektuplar› ismiyle yay›nlanm›
flt›r ki, bu eser özellikle bu dönem Mevlevîli¤in içinde bulundu¤u s›k›nt›-
lar› aktarmas› ve A. Remzi Dede ve Tahirü’l-Mevlevî’nin biyografisi aç›s›ndan
önem arzetmektedir.9
A. Remzi Dede, II. Meflrutiyet’in ilan›ndan sonra Konya’ya gitmifl, ilim ve irfan›
ndaki olgunluk Çelebi Efendi’nin dikkatini celbetmifl ve onun iste¤i üzerine
Konya’da kalarak10 çelebizâdelere Mesnevî dersi vermifltir. Abdülvahid Çelebi,
çelebizadelere; “Siz çelebizâde oldu¤unuz halde bir fleyhzâde sizlere Mesnevi
okutuyor.” diyerek Remzi Dede’yi örnek göstermifltir.11
Konya’daki ikameti bir y›l süren Remzi Dede, önce vekâleten Kütahya Ergûniye
Mevlevîhânesi’nde vazifelendirilmifltir. A. Remzî Dede’nin posta tayin tarihi
“Remzî Dede hâdimü’l-fukarâ” m›sra›n›n gösterdi¤i 1326/1909’dur.12 Böylece
fleyhlik görevine bafllayan A. Remzi Dede, yaklafl›k dokuz ay burada vazife yapm›
fl, tekkede ve medresede ilim ve irfan ehline dersler vermifltir. Daha sonra da
Kastamonu Mevlevîhânesi’ne asaleten fleyh olan A. Remzi Dede, bu s›fatla oradan
da Halep Mevlevîhânesine tayin edilecektir.13
A. Remzi Dede, harabe halde buldu¤u Kastamonu Mevlevîhânesini tamir ettirmifl,
eski fleyhten kalan borçlar› ödemifltir. A. Remzi Dede’nin en önemli özelliklerinden
biri, vazifeye bafllad›¤› her mevlevîhanede çökmeye yüz tutmufl dergah›
madden ve ma’nen canland›rmaya çal›flmas›d›r.
Kastamonu Mevlevîhanesi postuna geçti¤i günlerde, flair ve edip Süleyman Nazif
Kastamonu valisidir. A. Remzi Dede ile ilk karfl›laflt›¤›nda; “Meflîhatiniz pe -
der-mande midir?” diye sorar. Ahmed Remzi Dede de; “Hay›r, Hüdâdâdd›r, le -
hü’l-hamd pederim berhayât ve Kayseri Mevlevîhânesi fleyhidir.” cevab›n› verir.14
Hüseyin Vassâf, “Hakikaten Mevlevîlik tarihinde baba ile o¤lun ayn› tarihte iki
ayr› Mevlevî tekkesinde fleyh oldu¤u nadirdir.” demektedir.15
Kastamonu fleyhli¤i s›ras›nda Mevlevî tarikat› içindeki yetkinli¤i sebebiyle Halep
Mevlevîhânesinde vuku bulan baz› olaylar› tahkîkat için Konya’da bulunan
Çelebi Efendi taraf›ndan 12 A¤ustos 1327/1910 tarihinde Halep’e gönderilmifltir.
A. Remzî Dede, bu yolculu¤u esnas›nda Ay›ntab (Gaziantep), Urfa, Kilis, Marafl,
Halep’ten sonra, Hama, Humus, fiam, Trablus, Lazkiye ve Kudüs Mevlevîhânelerinde
de bir dizi tahkikâtta bulunmufltur.16 Bu tahkikatlar› neticesinde Mevlevîli¤
in madden ve manen s›k›nt›lar içinde oldu¤unu ifade eden raporunu Konya
Mevlânâ dergah› Postniflini Çelebi Efendiye sunan A. Remzi Dede’nin, Küdus
Mevlevîhanesi fleyhi Muhammed Hilmi Efendi17 ile ilgili; “Yirmi dört yirmi befl
yafllar›nda olan fleyh bekârd›r. Bafl›ndaki sikkesinden baflka derviflli¤ine delalet
eden bir hali olmay›p daha çok nefsine ve hevâ ve hevesine tabi bir kiflidir.” “Kendisine
sîretiyle sûretinin mütenasip olmas›na gayreti için nasihatte bulunuldu”
demesi baz› Mevlevîlerin haline bir örnek teflkil etmektedir.18
Vazifesini ifa edip geri dönen A. Remzi Dede, “efl-fieyh Ahmed Remzî el-Halebî”
cümlesinin delalet etti¤i 1332/1914 y›l›nda Halep Mevlevîhânesi’ne fleyh olarak
tayin edilir.19
Kastamonu Mevlevîhânesi’nde yapt›¤› gibi, meflihat makam›na geçmesiyle birlikte
Hüseyin Vassâf’›n ifadesiyle “Oras›n› dahi ez-ser-i nev-ihyâya ve Mevlevîli¤
in o havâlide indirasa yüz tutan flan u flerefini i’lâya nâil oldular.”20 Yani çökmeye
yüz tutmufl olan Halep Mevlevîhânesi’ni madden ve ma’nen canland›rmaya
muvaffak olurlar. A. Remzi Dede ile canlanan Mevlevîhanedeki faaliyetlerle,
Mevlevîhânede yap›lan mukabelelere halktan ve her inançtan insanlar kat›larak
coflkulu âyinler icrâ edilir.21
Ahmed Remzi Dede Halep Mevlevîhanesi’nde fleyh iken I. Dünya Savafl› y›llar›nda
Halep-fiam yoluyla Filistin cephesine giden gönüllü Mevlevî Taburu’na serhalka-
i s›n›f-› mümtaz olarak kat›lm›flt›r.22 Savafl s›ras›nda tekkenin camisini ve
semahanesini Osmanl› Ordusu’nun erzak ve mühimmat deposu olarak kullanmas›
na izin vermifltir.23
Gönüllü Mevlevî Alay›’nda Ahlâk ve Din Dersleri veren Remzi Dede, Medine’ye
giderek Hz. Peygamber’in kabrini ziyaret etmifl, fiam’a dönmüfl ve burada Emevî
Camii’nde minâre-i beydâ kurbunda Arapça Mesnevî okutup Tahirü’l-Mevlevî’nin
nakletti¤ine göre; “Arapça takrîr etmesi sebebiyle ülemâ ve urefâ-y› mahalliyenin
fevkalâde nazar-› ihtihsân›n› celb ile uluvviyet-i Hz. Mevlânâ’y› herkesin
kalbinde istikrara muvaffak olmufllard›r.24
A. Remzi Dede’ye Gönüllü Mevlevî Taburu’ndaki üstün gayretleri dolay›s›yla
Harp Madalyas› berat› ve niflan› verilmifltir.25
Şam’dan Halep’e döndü¤ü s›rada Halep düflman taraf›ndan iflgal edildi¤i için
1338/1919-1920 y›l›nda ‹stanbul’a dönmek zorunda kalm›fl, ayn› y›l, fieyh Ferruh
Çelebi Karaman Mevlevîhanesi’ne nakl olundu¤u için26 boflalan Üsküdar
Mevlevîhanesi meflîhatine tayin olunmufltur.27
Tayinine Tahirü’l-Mevlevî flu tarihi düflmüfltür;
Üsküdar’›n Mevlevî Dergâh› ald› feyz-i nev
Çünkü oldu hâdim-i irflâd› bir zî-iktidâr
Ç›kt› bir gül-bâng ile târîhi nây-› sîneden
Remzi-i sâhib-kemâlât oldu fleyh-i Üsküdar (1338/1919-1920)28
A. Remzi Dede, Üsküdar’a geliflini ve Üsküdar Mevlevîhanesi’ne tayininden duydu¤
u sevinci flu tarih manzumesiyle ifade etmifltir:
Merhaba ey tâ’at-› irfân-likâ-y› Üsküdar
Merhaba ey flâir-i mûciz-edâ-y› Üsküdar
Bafl kesip destâr-› gîsû-dâr› tebrik eylerim
Ey olan sertâc-› fahr-i ezkiyâ-y› Üsküdar
Feyz-bahflâ sohbetin müfltâk›d›r cân u dilim
Olmam›flt› kimse ammâ reh-nümâ-y› Üsküdar
Gerçi derman arard›m bu dil-i fleydâ için
Gelmemiflti akl›ma Dâru’fl-flifâ-y› Üsküdar
…..
Nakl-i hâne eylemek mümkün de¤ildir flimdilik
Eyleriz her hafta bir gün duâ-y› Üsküdar (4 Teflrin-i Sâni 1335/1919)29
Her gitti¤i yeri ihya eden A. Remzi Dede; oturulamayacak derecede harap olmufl
dedegân hücreleri baflta olmak üzere, semâhâne ve türbeyi hemen tamir ettirmifl,
senelerdir muattal kalan semahanede on befl günde bir cumartesi günleri icrâ-y›
âyin-i tarikata bafllanmas›n› temin etmifltir.30 Yenikap› Mevlevîhanesi fieyhi Abdülbaki
Dede Efendi de Mevlevîhanenin yeniden ihyas›na bir tarih söylemifl, Suûd
el-Mevlevî bu tarihi yazm›fl, Medresetü’l-Hattâtîn’de tezhîb ve teclîd ile dergahta
mevki-i hürmete as›lm›flt›r.31
Yine fleyh dairesinin üstüne bir kat daha ilave ettirerek dervifl hücrelerinin mükemmelen
tamirine ve bahçenin düzenlenmesine de muvaffak olmufltur. Mevlevîhaneyi
bu flekilde tanzim eden A. Remzi Dede, tekke d›fl›nda da Üsküdarl›lar’›n
manevi hayat›na katk› sa¤lamaktan geri durmam›fl, Ayazma Sultan Mustafa Camii’nde
Mesnevî dersleri vermifl, bu derslerinin bir benzerini de Beyaz›d Camii’nde
devam ettirmifltir. Hüseyin Vassâf’›n ifadesine göre; dünya-perestândan olmad›¤›
ve devr-endiflân-› ümmetten oldu¤u cihetle, Kayseri ahalisinden kendisini
mebus intihab etmek isteyenlere beyân-› i’tizâz etmifl ve g›yab›nda ta’yin olundu¤
u halde istifâ eylemifltir.32
Hüseyin Vassâf Efendi onu “Gayet zeki, flen ve flât›r, meclis-ârâ, fevkalâde kuv -
ve-i haf›zaya mâlik, ihâta-i külliye sahibi bir nadir-i hilkattir. Zârifâna ve nükteperdâzâne
latîfeleri bezm-i sohbete revnâk verir, yazd›¤›n› bilir, okudu¤unu an -
lar, urefâ-y kirâmdand›r. Hakây›k-› dakây›k-› tasavvufiyyeyi hakk›yla idrâk etmifl
meflây›h-› Mevlevîyyedendir. Gayet temiz giyinir, her yere gitmez, istitâr› sever, ra -
hîmü’l-kalb, vefâkâr, edîb, halûk bir zât-› âlî-kadrdir.”33 diye tan›t›r. A. Remzi Dede
ile ilgili bir hat›ras›n› ise:
“Bir gün Mevlevîhanede cem’iyyet münasebetiyle kalabal›k vard› ve Mevlevîhane
urefâ, zurefâ, a¤niya ile dolu idi. Bizzat kalkarak huzzara, fleyh odas›nda sigara
takdimi esnas›nda, “Efendim, fleyhler gerçi hâdimü’l-fukarâ olarak geçinir -
lerse de, bazen da hadimü’l-a¤niyâ oluyorlar” diye zerâfet gösterdi¤i fleklinde
nakleder.
Yine Hüseyin Vassâf’›n A. Remzi Dede ile ilgili aktard›¤› flu hat›ras› da, dedenin
kemâlât›n› göstermesi aç›s›ndan önemlidir:
“Bir kandil gecesi Yeni Kap› Mevlevîhanesi’nde idim. Ziyâde izdiham vard›. Kalabal›
k aras›nda Frans›z misafirler de bulunuyordu. fieyh Abdülbaki Efendi ile
görüflmek istediler. Fakat Frans›zca konuflmak istedilerse de fleyh efendinin
memnun olmad›¤›n› fark edince içlerinden biri gayet fasih bir Arapça ile söze
bafllad›. O s›rada fieyh Remzi Efendi de Abdülbaki Efendinin yan›nda bunuyordu.
Derhal Remzi Efendi cevap verdi ve Abdülbaki Efendiye tercüman oldu. Pek
yerinde olan bu davran›fl herkesi memnun etti. E¤er Arapça konuflan biri olmasa
idi, mahcubiyet olacakt›.”34
A. Remzi Dede, Üsküdar Mevlevîhanesi fleyhli¤i yan›nda Meclis-i Meflây›h azal›¤›
nda bulundu¤u gibi, Medresetü’l-‹rflad’da da tasavvuf müderrisli¤i yapm›fl,
ayn› zamanda Üsküdar müftüsünün taht-› riâsetinde kurulan mecliste tekkelerle
ilgili konularla ilgilenen aza s›fat›yla bulunmufltur.
2 Eylül 1925’te tekkelerin kapat›lmas› kanununun yürürlü¤e girmesiyle birlikte
A. Remzi Dede, Üsküdar Selim A¤a Kütüphanesi bafl memurlu¤una tayin edilmifl,
burada da yo¤un bir gayret içinde olmufltur. Kütüphanedeki kitaplar› tanzim
ve tasnif ederken ilgisini çeken baz› Arapça ve Farsça eserleri tercüme etmifl,
Bursal› Mehmet Tahir’in Osmanl› Müellifleri isimli eserine ve Mevzuât-›
Ulûm’a bir fihrist yapm›fl, kütüphaneye koymufltur.35 Bu görevi esnas›nda da halk›
irflad› elden b›rakmam›fl ve Üsküdar Mihrimah Sultan Camii’nde Cuma hutbelerini
okumufltur.36 Selima¤a Kütüphanesi’nde bulundu¤u s›ralarda ilmi ve tasavvufi
çevrelerden pek çok zevat kendisine teveccüh göstermifl, ilminden faydalanmaya
çal›flm›flt›r ki, bunlardan baz›lar›; Dr. Feridun Nafiz Uzluk, Saadettin
Nüzhet Ergun, Ziver Tezeren, Yaman Dede, Hakk› Süha Sezgin, A. Nihat Asya
ve Prof. Dr. Nihat Çetin’dir.
Feridun Nafiz Uzluk A. Remzi Dede’nin yan›nda yedi y›l kalm›fl, Dede’ye ait soy
kütü¤ü düzenlemifl, bir çok eserini haz›rlarken onunla beraber çal›flm›fl, ilim ve
irfan›ndan istifade etmifl ve Ahmed Remzi Dede ile alakal› olarak; “fazileti, üs -
tün ahlâk›, tevâzuu, ilmi, zekâs› ve yard›mseverli¤i ile gönülleri fethetmifl bir Türk
bilgini ve flâiridir” ifadelerini kullanm›flt›r.37
Türk edebiyat tarihçilerinin önemli isimlerinden olan Saadettin Nuzhet Ergun;
“Bu gün Ahmed Remzi Türkçe’yi en iyi bilenlerimizdendir.” der ve divan edebiyat›
n›n naz›m flekillerinin hemen hemen hepsinde manzumeler yazan Remzi
Dede’nin ”Farsça fliirlerinin de bir divan teflkil edecek flekilde çok oldu¤unu” belirtir.
38
Ahmet Remzi Dede’yi Selima¤a Kütüphanesi’nde vazife yapt›¤› s›ralarda tan›yan
Ziver Tezeren, Remzi Dede sayesinde kütüphane müdavimlerinin artt›¤›n›, kütüphanenin
okumaya incelemeye heves duyan gençlerin yan›nda, bilim ve sanat
dünyas›nda ün yapm›fl kiflilerin de u¤rak yeri haline geldi¤ini, hatta baz› zamanlar
kalabal›ktan ayakta kitap okumak durumunda kald›klar›n› belirtir.
Tezeren, A. Remzi Dede’yi ziyarete gelenler aras›nda flair Abdülhak Hamid,
Müsahibzâde Celal Bey ve dünyaca ünlü flarkiyatç› Louis Massignon gibi kimselerin
bulundu¤unu nakleder.39
A. Remzi Dede’nin etkiledi¤i insanlardan biri de Yaman Dede lakab›yla bilinen
as›l ad› Diyamandi olan ve Müslüman olduktan sonra Abdülkadir ad›n› alan Abdülkadir
Keçeo¤lu’dur. 1942 y›l›nda Müslüman olan Abdülkadir Keçeo¤lu’na
“Yaman Dede” ismini de A. Remzi Dede vermifltir.40
Hakkı Süha Sezgin, A. Remzi Dede’yi “yer alt›nda sessiz sedas›z akan ama yeryüzündeki
bitkileri, çiçekleri velhas›l topra¤›n üzerindeki her fleyi besleyen bir
›rma¤a benzetir. Selima¤a Kütüphanesi’ndeki faaliyetlerini, ilim ve irfan ehline
katk›lar›n›, gösteriflten uzak bir heyecanla ifa eden bir ayakl› kütüphane oldu¤unu
vurgulad›ktan sonra, onun ilim ve gönül ehli oldu¤unu; “zihnimde bir bula -
n›kl›k, az›c›k bir bilgi huzursuzlu¤u duysam, ona koflar, flüphe bulutlar›n›n da¤›l -
d›¤›n› görürdüm” sözleriyle belirtmektedir.
“Remzi Dede, Hz. Mevlânâ’n›n manevî bezmlerine erebilmifl kiflilerden idi. Onu
yak›ndan tan›yanlar, hem hayran› olmufllar, hem de mertebesine g›btadan kendilerini
alamam›fllard›r. Sessiz yaflad› ve kimseyi incitmemek için aram›zdan
sessiz, sedas›z çekildi. Benim gibi onu candan sevenler bile, ancak gömülüp gittikten,
topra¤›n üstüne sonbahar ya¤murlar› ya¤d›ktan sonra bu felaketi ö¤rendiler.”
41
Bayrak flairi Arif Nihat Asya 1933 y›l›nda Üsküdar Selima¤a Kütüphanesi’nde
keflfetti¤i A. Remzi Dede ile s›k› münasebetler içinde olmufl, onun teflvikiyle fliirlerinde genifl bir akis bulacak olan Mevlevî kültürünü yak›ndan tan›ma imkân›
n› elde etmifltir. A. Remzi Dede için; “O benim mânevî hocamd›r” ifadesini
kullanm›flt›r.42
Ahmet Süheyl Ünver de Dede ile ilgili yazd›¤› bir yaz›da düflüncelerini flu flekilde
dile getirmifltir: “Ahmet Remzi Dede’nin alçak gönüllülü¤ü tarif edilemez. Tevazu
içindeki olgunlu¤unu bu k›sa yaz›mda ifade edememenin aczi içindeyim.
Gençlerimizin hayatlar› boyunca Remzi Efendi’yi her noktadan örnek tutmalar›,
mutlaka olgunluklar›n› ve dolay›s›yla bahtiyarl›klar›n› art›racakt›r. Ne mutlu
böyle düflünenlere. Bu gibi zatlar, gelmifl ve gelecek nesillere örnek olmufllard›r.
Kendi olgunluklar›n› herkeste ço¤altmaya vesile olmalar›, onlara rahmet pay›n›
art›rmaktad›r.”43
A. Remzi Dede, on y›la yak›n vazife yapt›¤› Üsküdar’da ilim, irfan ve kültür sevdal›
lar›n›n merkezi haline getirdi¤i Selim A¤a Kütüphanesi’nden yafll›l›¤› sebebiyle
fiubat 1937 tarihinde ayr›lm›fl, Ankara’ya k›z›n›n yan›na yerleflmifltir. Ankaraya
gelifliyle birlikte zaman›n Milli E¤itim Bakan› Hasan Âli Yücel’in ricas›
üzerine Ankara Eski Eserler Kütüphanesi’nde müflavirlik görevinde bulunmufltur.
44 Ankara’da bulundu¤u y›llarda üst üste geçirdi¤i zatürreeden hayli yorgun
düflen Remzi Dede vefat›na yak›n Kayseri’ye gitmifl ve 20 Kas›m 1944 tarihinde45
vefat etmifl, baba ve dedelerinin metfûn oldu¤u Seyyid Burhaneddin Türbesi
mezarl›¤›na defnedilmifltir.46
İyi derecede Farsça ve Arapça bilen Remzi Dede,47 hayat› boyunca bir çok eser
vermifltir. Halen mevcut bas›lm›fl on yedi, bas›lmam›fl befl eseri bulunan Dede,
ayn› zamanda divan edebiyat›n›n naz›m flekillerinin ve türlerinin hepsini kullanan
ve halk edebiyat›nda da fliirler yazan kuvvetli bir flairdir.48
Yukar›dan beri ifade etmeye çal›flt›¤›m›z gibi A. Remzi Dede, bir Mevlevî tekkesinde
dünyaya gelmifl, zaman›n›n bir çok olumsuz flartlar›na ra¤men ilme irfana
düflkünlü¤ü ile Mevlevîli¤i ve Mevlevî kültürünü en iyi flekilde temsil eden, ârif
ve âlim bir mürflid-i kamildir. Mevlevî tekkelerinde madden ve manen düflüfllerin
gözle görünür oldu¤u bir zamanda, -A. Remzi Dede üzerine yapt›¤› çal›flmas›
nda Hasibe Maz›o¤lu’nun belirtti¤i gibi- “Mevlânâ’n›n yüce flahsiyeti ve onun
eserlerinden beslenmifl, Mevlevîlik potas›nda yan›p piflmifl bir Mevlânâ afl›¤›, ilmiyle
âmil bir âlim, dünya nimetlerine yüz çevirmifl bir dervifl, manevî süslerle
bezenmifl olgun bir insand›r. Dünya mal› olarak oturacak bir ev bile edinmemifltir.
Kiflili¤indeki üstün meziyetlerle bir “insan-› kâmil” örne¤i olan Remzi Dede,
Mevlânâ yolundaki mürflidli¤i, yorulmak bilmeyen ö¤reticili¤i, yirmiyi aflk›n
eserleriyle kültür tarihimizde minnetle an›lacak”,49 “Örnek bir Mevlevî”dir.
DİPNOTLAR
1 Ahmet Eflâkî, Menâk›bü’l-Ârifîn (Âriflerin Menk›beleri) (trc. Tahsin Yaz›c›), ‹stanbul 1989, II, 313, 337,
326; Seyyid Sahih Ahmed Dede, Mecmuatü’t- tevârihi’l- Mevleviyye, Mevlânâ Müzesi Kütüphanesi, Kay›t
nr. 5446, s. 104-192; Abdülbaki Gölp›narl›, Mevlânâ’dan Sonra Mevlevîlik, ‹stanbul 1983, s. 245, 330-335.
2 Y›lmaz Öztuna, Büyük Türkiye Tarihi, ‹stanbul 1977, III, 24-27; E. Hakk› Ayverdi, Avrupa’da Osmanl› Mi -
mari Eserleri (Yugoslavya), ‹stanbul 1979, II, 390; Jasna Samiç, “Le Tekke Mevlevî De Bembasa A Sarajevo”,
Osmanl› Araflt›rmalar›, sy. XIV, s. 162-163. Salih Trako, “Sarayevo’da Mesnevi Dersleri ve Mesnevihanlar
Üzerine”, I. Milletler Aras› Mevlânâ Kongresi (Tebli¤ler), 3-5 May›s 1989, Konya 1990, s. 143.
3 A. Gölp›narl›, Mevlânâdan Sonra Mevlevîlik, s. 245-246; Nejat Göyünç, “Osmanl› Devletinde Mevlevîler”,
TTK Belleten, c. 55, sy. 213, A¤ustos 1991, s. 351, 355.
4 A. Gölp›narl›, Mevlânâ’dan Sonra Mevlevîlik, s. 248.
5 Franz Babinger-M. Fuat Köprülü, Anadolu’da ‹slâmiyet, ‹stanbul 2000, s. 54-55; Ayr›ca bk. A. Gölp›narl›,
Mevlânâ’dan Sonra Mevlevîlik, s. 245-248; N. Göyünç, “Osmanl› Devletinde Mevlevîler”, s. 351-358;
H. Özönder, “Mevlevîlik Tarîkatin›n Türk-Sosyo Ekonomik Tarihindeki Yeri ve Önemi”, Türkische
Wirtschafts-und Sozialgeschichte (1071-1290), Akten Des IV. Internationalen Kongresses, München 1986,
Weisbaden 1995, s. 241-246.
6 A. Gölp›narl›, Mevlânâ’dan Sonra Mevlevîlik, s. 335.
7 Sezai Küçük, Mevlevîli¤in Son Yüzy›l›, ‹stanbul 2003, s. 441.
8 Hasibe Maz›o¤lu, Ahmed Remzi Akyürek ve fiiirleri, Ankara 1987, s.1-2. Hasibe Maz›o¤lu eserinde aktardığı bütün bilgileri A. Remzi Dede’nin ailesinden ald›¤› Hüseyin Vassâf taraf›ndan kaleme al›nan yazma
“Remzinâme”nin fotokopisinden nakletti¤ini belirtir. Ayr›ca bk. Ziver Tezeren, “Üstad Ahmed Remzi
Akyürek”, Erciyes Dergisi, sy. 68 (A¤ustos 1983), s. 6-7; ‹bnülemin Mahmud Kemal ‹nal, Son As›r Türk
fiairleri, ‹stanbul 1970, VIII/1408; Ahmet Cahit Haksever, Son Dönem Osmanl› Mevlevîlerinden Ahmet
Remzi Akyürek, Ankara 2002, s. 42-54.
9 Tahir Olgun, Çilehâne Mektuplar›, (haz. Cemal Kurnaz-Gülgün Eriflen), Ankara 1995.
10 Son As›r Türk fiairleri, VIII, 1408; Hasibe Maz›o¤lu, a.g.e., s.3-4. Z. Tezeren, a.g.m., s. 6-7.
11 Hasibe Maz›o¤lu, a.g.e., s. 4.
12 Konya Mevlânâ Müzesi Arflivi (KMMA), Dosya Nr. 49/15; Hasibe Maz›o¤lu, a.g.e., s. 4.
13 Son As›r Türk fiairleri, VIII, 1408; Hasibe Maz›o¤lu, a.g.e., s. 4.
14 a.g.e., s. 4.
15 a.g.e., VIII, 1408; Hasibe Maz›o¤lu, a.g.e., s. 4.
16 KMMA, Zarf No: 49/15, 51/10; Maz›o¤lu, a.g.e., s.4; Z. Tezeren, a.g.m., s. 7.
17 KMMA, Zarf Nr: 47/18.
18 KMMA, Zarf Nr: 47/21.
19 Nehrü’z-Zeheb’de geçen kayda göre 1330/1909 senesinde, Remzinâme’deki kayda göre ise 1332/1913 senesinde
tayin edilmifltir ki do¤rusu 1332/1913’tür. Kâmil el-Bâlî el-Halebî el-Gazzî, Nehrü’z-zeheb fî Tâ -
rîhi Haleb (thk. fievki fia‘s-Mahmud Fahûrî), Halep 1991, s. II, 236; Son As›r Türk fiairleri, VIII, 1408; Hasibe
Maz›o¤lu, a.g.e., s. 5; Osmanzâde Hüseyin Vassâf, Sefîne-i Evliyâ, (haz. A. Y›lmaz-M.Akkufl), ‹stanbul
2006, V, 277.
20 Sefîne-i Evliyâ, V, 277.
21 Z. Tezeren, a.g.m., s. 7-8. “Bu gün mevcud olan ve Saadettin Nüzhet Ergun taraf›ndan Türk fiâirleri adl›
eserinde yay›nlanan A. Remzi Dede’nin bafl›nda Mevlevî külah› sakall› ve uzun b›y›kl› resmi, Halep
Mevlevîhânesi fleyhi iken çekildi¤i resimdir.” bk. A. R›za Karabulut, “Mevlevî A.Remzi Dede”, s. 25.
22 Hasibe Maz›o¤lu, a.g.e., s. 5; Z. Tezeren, s. 8; Sefîne-i Evliyâ, V, 277.
23 Mektub, fiam Esed Kütüphanesi (fiEK), Mahtutât Bölümü (MB), Kay›t no: 18017.
24 Sefîne-i Evliyâ, V, 277-278.
25 Hasibe Maz›o¤lu, a.g.e., s.5.
26 Sefîne-i Evliyâ, V, 270-271.
27 Hasibe Maz›o¤lu, a.g.e., s. 5; Kâmil el-Bâlî el-Halebî el-Gazzî, Nehrü’z-zeheb, II, 263; Z. Tezeren, a.g.m.,
s. 8; Sefîne-i Evliyâ, V, 278.
28 Sefîne-i Evliyâ, V, 278.
29 Hasibe Maz›o¤lu, a.g.e., s. 53.
30 Sefîne-i Evliyâ, V, 278-279; Son As›r Türk fiairleri, VIII, 1408-1409.
31 a.g.e., V, 279.
32 Hasibe Maz›o¤lu, a.g.e., s. 5; Z. Tezeren, a.g.m., s. 8; A. Cahit Haksever, Son Dönem Osmanl› Mevlevîle -
rinden Ahmet Remzi Akyürek, s. 63-64.
33 Sefîne-i Evliyâ, V, 282.
34 a.g.e., V, 281.
35 a.g.e., V, 282
36 Hasibe Maz›o¤lu, a.g.e., s. 6.
37 Kadir Özdamar, “A. Remzi Akyürek Üzerine Notlar”, Erciyes Dergisi, sy. 68 (Kayseri 1983), s. 35; A. Cahid
Haksever, a.g.e., s. 83-84.
38 A. Cahid Haksever, a.g.e., s. 76.
39 Hasibe Maz›o¤lu, a.g.e., s. 17; A. Cahid Haksever, a.g.e., s. 86-88.
40 Z. Tezeren, a.g.m., s. 14; A. Cahid Haksever, a.g.e., s. 80.
41 Hakk› Süha Sezgin, “Remzi Dede”, Erciyes Dergisi (Kayseri 1983), s. 3.
42 Abdullah Sat›o¤lu, “Kayseri Mevlevî fieyhi A. Remzi Dede”, Erciyes Dergisi, sy. 68 (Kayseri 1983), s. 20;
Hasibe Maz›o¤lu, a.g.e., s. 21-22.
43 Ahmet Süheyl Ünver, “Ahmet Remzi Efendi”, Erciyes Dergisi, sy. 68 (Kayseri 1983), s.2-3.
44 Hasibe Maz›o¤lu, a.g.e., s. 7.
45 Abdullah Sat›o¤lu, a.g.m., s. 20; Ziver Tezeren, a.g.m., s. 11; A. Cahid Haksever, a.g.e., s. 66. Hasibe Maz›
o¤lu Dede’nin vefat tarihini 6 Kas›m 1944 olarak vermektedir. bk. Maz›o¤lu, a.g.e., s. 7.
46 Z. Tezeren, a.g.m., s. 8-11; A. Süheyl Ünver, “Osmanl› ‹mparatorlu¤u Mevlevîhâneleri ve Son fieyhleri”,
s. 38.
47 A. Remzi Dede’nin bas›lm›fl eserleri: 1- Âyine-i Seyyid S›rdân 2- Manzum Kavâid-i Farisî 3-Tuhfetü’s-Sâi -
mîn 4- Mir’ât-› Zeyne’l-Âbidîn 5- Münacât-› Hazret-i Mevlânâ 6- Bir günlük Karaman Seyahatnâmesi 7-
Bergüzâr 8- Tarihçe-i Aktâb 9- Gülizâr-› Aflk 10- Reh-nümâ-y› Marifet 11- Tuhfe-i Remzî 12- Fihrist-i Hûb
13- Üslûb-i Mergûb 14- Miftâhü’l-Kütüb ve Esâmi-i Müellifîn Fihristi 15- Zaviye-i Fukarâ 16- En-Nüsha -tü’fl- fiafiiyye fî Tercemeti’s-Sohbeti’s-Safiyye 17- Mahbûbü’l-Ehibbe 18- Dîvân. Bas›lmam›fl eserleri: 1-Mecmuâ-i Efl’âr 2- Tekmiletü’t-Tarîka ve Ta’rifetü’l-Hakîka 3- Lubb-i Fazîlet 4- Kayseri fiairleri 5- Farsça Divançe. Eserlerle ilgili genifl bilgi- için bk. Hasibe Maz›o¤lu, a.g.e., s.7-11; A. Cahit Haksever, Son Dönem Osmanl› Mevlevîlerinden Ahmet Remzi Akyürek, s. 92-98.
48 A. Remzi Dede’nin hayat›, eserleri ve ilmî kiflili¤i için bk. KMMA, Dosya Nr. 49/15; H. Maz›o¤lu, a.g.e.,
1-11; Son As›r Türk fiairleri, VIII, 1408-1410; Türk fiairleri, I, 324-329; Tâhir”ül-Mevlevî (Olgun), Çilehâ -
ne Mektuplar›, 29-178; Z. Tezeren, a.g.m., s. 6-15; Abdullah Sat›o¤lu, “Kayseri Mevlevî fieyhi A. Remzi
Dede”, Erciyes Dergisi, sy. 68 (Kayseri 1983), s. 19-20; Abdulkâdir Zamant›l›, “Yine Remzi Dede”, Erci -
yes Dergisi, say›: 68 (Kayseri 1983), s. 21-23; A. R›za Karabulut, Erciyes Dergisi, sy. 68 (Kayseri 1983), s.
24-29; Kadir Özdamar, “A. Remzi Akyürek Üzerine Notlar”, Erciyes Dergisi, sy. 68 (Kayseri 1983), s. 35-
39; Sezai Küçük, “Halep Mevlevîhânesi” ‹LAM Araflt›rma Dergisi, sy. 2 (Temmuz-Aral›k 1998, ‹stanbul
1999), s. 87-90; Ahmet Cahit Haksever, Son Dönem Osmanl› Mevlevîlerinden Ahmet Remzi Akyürek, Ankara
2002.
49 Hasibe Maz›o¤lu, a.g.e., s. 15.