BAHAEDDİN ÖZKİŞİ (D. 1928 – Ö. 10 Kasım 1975)
İbrahim Zahit ALTAY 01 Ocak 1970
Sokakta adlı romanı Millî Eğitim Bakanlığı tarafından tavsiye edilinceye kadar Bahaeddin Özkişi sınırlı sayıda entelektüel tarafından bilinen ve okunan bir yazardı. Hakkında yapılan tartışmalar Özkişi’nin kitaplarına duyulan ilgiyi artırdı. Yönelen erken eleştirilerin sahipleri eserlerinin derinliği ve zenginliği karşısında mahcup oldular.
Özkişi, 1928 Haziranında İstanbul, Fatih’te dünyaya geldi. Ailenin iki kız evlattan sonraki ilk oğludur. Babası Fatih dersiâmlarından Ömer Lütfi efendi, dedesi Manisa ili Demirci ilçesinin büyük nakşî şeyhlerinden Hacı Halit Efendi’dir. Hak âşıklarının toplanma yeri olan evleri Bahaeddin için okuldan önce okul olur. Tasavvuf terbiyesiyle her vak’anın derinindeki hikmetleri kavrayabilmeyi öğrenir.
Karagümrük orta okulunu, Sultanahmet sanat enstitüsünü okur. Askerlik görevini 1947’de Erzurum’da yapar. Yeşilköy Havaalanında çalışır. Bu arada tanıştığı edebiyat ustaları kendisiyle ilgilenirler. Ahmet Hamdi Tanpınar’ın evindeki bir sohbette yazdıklarını dinleyen Tanpınar "Devam et evladım. Sen on tane Sait Faik edersin" der. O da hikâye yazmaya devam eder. Daha sonra İstanbul Teknik Üniversitesi Makine Fakültesi kaynak atölye şefi olur. İki yıl Almanya’da kalır. Kaynak öğretmen okulunu bitirir ve incelemelerde bulunur. Bir yandan yazarken diğer yandan Süheyl Ünver’den tezhip dersleri alır. Cam üzerine tezhip çalışır. Bir yandan da eski İstanbul evlerinin maketlerini üç boyutlu ve dört cepheli olarak yapar. Bu maketlerde yıkılan evlerin ahşap malzemelerini kullanır ve aksesuarlara en ince teferruatına varana değin hükmeder.
1959’da hikâyelerini Bir Çınar Vardı adlı kitapçıkta toplar. Yirmi dokuz kısa hikâye ve bir ithaf hikâyesiyle otuz hikâyecikten meydana gelen bir kitapçık. 1969’da evlendikten sonra eşinin teşvikiyle yazmaya devam eder ve yayınevimizdeki bütün kitapları ilk olarak o dönemde neşredilir. 1975 Peyami Safa roman yarışmasına katılan yazar Sokakta adlı romanıyla başarı ödülü alır. Arkadan da Göç Zamanı basılır. Vefat ettiği gün satışa arz edilen bu kitap Türkiye Millî Kültür Vakfının başarı ödülüne lâyık görülür ve bu ödül eşine tevdi edilir. 10 Kasım 1975’te Bahaeddin Özkişi’ye ebed âleminden gel derler.
Köse Kadı * Uçdaki Adam
Ülkemizde henüz zayıf bir mevkide bulunan tarihi ve nehir roman türlerinin erken ve güzel örnekleri…
Köse Kadı ve Uçdaki Adam birbirini takip eder tarzda yazılmış; esas karakterlerin bir ikisi eksilse de yardımcı ve gölge karakterlerin önemli bir kısmı iki romanda da var olmuştur. Özkişi, gidiş heyecanıyla dönüş acısını birbirine ekleyerek Macar serhadlerindeki sergüzeştimizi hikâyeleştirmiş. Serhad boylarının atmosferini oluştururken gerçeklere riayet etmeye gayret etmiş, ayrıntıları işlerken hayal gücünün okuyana zevk veren kıvrımlarında dolaşmış. Romanlar böyle bir amaçları olmasa dahi okuyucuya bir bilinmeyen tarih muhayyilesi kazandırıyor ve fetih mücadelelerinin zannedildiği kadar iptidai bir hüviyetinin olmadığını; hadiselerin zannedildiğinden daha çetrefilli bir mahiyet arz ettiğini düşündürüyor.
Harap kulübelerde yaşayan casus dilenciler vardır; kâşanelerde gününü gün eden korkak yöneticiler de. Cihanşümul bir imparatorluğun daracık bir havalide can bulmaya başladığı vakitlerde, tarih yalnızca kılıçların gölgesinde serinleyen bir tembel değildir. Akıl oyunlarının ve bin bir türlü cambazlığın da bu oluşta bir rolü vardır.
Sokakta
Bir sokağa tutulan fener ülkemizin iki yüz yıldır içerisinde bulunduğu karanlık dehlizi aydınlatıyor. Sokakta, insanı değişim, modernleşme gibi kelimelerin büyüsünden sıyırıyor. Faili meçhul elîm bir cinayetle başlayan olaylar bizimle onlar arasındaki mücadeleyi açığa vuruyor. “Vücutta hücre nasıl bağımsız bir varlıksa, nasıl ezelî denge kanununa göre o vücutsuz, vücut onsuz olamazsa, benim sokağım da odur dünya için. Bu sebepten dünyada olan şeyler sokağımı ve sokağımda olan şeyler dünyayı yakından ilgilendirir. Aynı denge kanununun gereğidir bu.”
Göç Zamanı
Çağdaş Türk edebiyatının en yoğun kısa hikâyelerinden oluşan bir derleme... Belli bir çevre ile sınırlı kalmadığı, konularını değişik muhitlerden aldığı halde hepsinde aynı sıcaklık ve derinliğe ulaşabilen bir yazar... Bir duygunun, düşüncenin yahut hayattan bir kesitin olduğundan da canlı yaşanışı... Bir Çınar Vardı (1959), Göç Zamanı (1975,90,95) ile "Papağan Dedi Ki" başlığı altında derlenip ilk defa yayınlanan hikâyeleri bir arada ve sırayla.
"Dede her kelimenin tadına baka baka, ağır ağır: "Bir gece" derdi. "Sabaha karşı Münâdi, göç zamanıdır diye bağıracak." Kaç geceler boyunca, o sesi duyabilmek için beklerken uyuyakalmışım. Çok defa salâ ile Münâdi'nin çağrısını birbirine karıştırmış, heyecanlanmıştım. Kaç kez sabah ezanında bir şey, Dede'nin anlattığı yeri çağrıştırmıştı bana."
Bahaeddin Özkişi Münadi’nin çağrısına uyup ebedî heyecanı duymaya Dede’nin anlattığı yere gitti. Ondan bize kalan yukarıdaki dört eseridir.