« Ana Sayfa »      « İlkelerimiz »

BAŞBUĞ TÜRKEŞ

ELMALILI HAMDİ YAZIR MEÂLİ

İrfan YÜCEL

Alparslan TÜRKEŞ

Alparslan TÜRKEŞ

Seyid Ahmed ARVASÎ

Ayhan TUĞCUGİL

M. Metin KAPLAN

Namık Kemal ZEYBEK

Prof. Dr. İBRAHİM TELLİOĞLU

30 Nis

2006

3 MAYIS TÜRKÇÜLER GÜNÜ VE TÜRKIYE’NIN BAGIMSIZLIGI

Prof Dr. Ahmet Bican ERCILASUN 01 Ocak 1970

3 Mayıs 1944, Atsız-Sabahattin Ali davası dolayısıylaüniversite gençliğinin Ankara’da Anafartalar’danUlus’a doğru yaptığı büyük yürüyüşün tarihidir. Orhundergisinin Mart ve Nisan sayılarında Nihal Atsız,Başbakan Şükrü Saracoğlu’na hitaben iki açık mektupyayımlamış; bu mektuplarda komünistlerin faaliyetlerikonusunda hükümeti uyarmıştı. Komünistlerin devletdairelerinde de görevlendirilmesiyle ilgili olarak,daha önceden de mahkûm edilmiş bulunan SabahattinAli’nin konservatuarda öğretmenlik yapması Atsız’ınyazısında örnek olarak gösterilmişti. Bunun üzerineSabahattin Ali, Atsız aleyhine hakaret davası açmış;davanın ikinci duruşma günü olan 3 Mayıs’ta gençlik,Atsız ve Türkçülük lehine, komünizm aleyhine sözkonusu gösteriyi yapmıştı.

Gerek Atsız’ın tek parti iktidarı için alışılmamışolan sert bir üslûpla başbakana açık mektup yazması,gerek 3 Mayıs yürüyüşü, devrin iktidarınıöfkelendirmiş ve Türkçülere karşı bir sindirmehareketine başlanmıştır. Hükümeti devirmek üzere gizliteşkilât kurmakla suçlanan Türkçüler birer birertutuklanmış ve meşhur “Irkçılık-Turancılık Davası”başlatılmıştır. Bir yandan basın yayın organlarıylaTürkçülere saldırılmış, bir yandan da okulmüdürlüklerine genelgeler gönderilerek Türkçülerinzararları konusunda derslerde öğrencilerinaydınlatılması istenmiştir. Reisicumhur İsmet İnönü de19 Mayıs1944 nutkunda “...Turancılar Türk milletinibütün komşularıyla onulmaz bir surette derhal düşmanyapmak için birebir tılsımı bulmuşlardır. Bu kadarşuursuz ve vicdansız fesatçıların tezvirlerinemilletin mukadderatını kaptırmamak için elbetteCumhuriyetin bütün tedbirlerini kullanacağız”sözleriyle Türkçüleri en yetkili ağız olarak peşinensuçlu kabul etmiştir. Resmî ve gayrıresmî bütünorganların, görülmekte olan bir dava hakkında görüşbildirilemeyeceği temel ilkesini göz ardı edip hukukuçiğneyerek, ağız birliği etmişçesine, tutuklananlarıpeşinen suçlamalarına rağmen Türkçüler bu davadaberaat etmişlerdir. Tutuklananlar arasında NihalAtsız, kardeşi Nejdet Sançar ve Reha Oğuz Türkkandışında, Ord. Prof. Dr. Zeki Velidi Togan, HüseyinNamık Orkun, Orhan Şaik Gökyay gibi tanınmış bilimadamları ve şairler; Alparslan Türkeş, Fethi Tevetoğlugibi, sonraki yıllarda Türk siyaset hayatında önemliroller oynayacak subaylar da vardı. Aylarca sürentutukluluk sırasında Türkçülere yapılan işkenceler,özellikle tabutluklar sonraki yıllarda dillerdendüşmemiş, hatta Demokrat Parti’nin seçim malzemesiolarak dahi bol bol kullanılmıştır.

Kendileri için felâketli günlerin başlangıcı olmasınarağmen Türkçüler 3 Mayıs’ı matem değil bir bayramolarak kabul etmişlerdir. Çünkü onlara göre Türkçülük3 Mayıs’ta dergi ve kitap sayfalarından meydanlarainmiş, ilk defa bir “aksiyon” olarak kendisinigöstermiştir. 1950’lerin başından itibaren 3 MayısTürkçüler tarafından bazen kır gezileriyle bazen salontoplantılarıyla kutlanmıştır. Alparslan Türkeş’in Türkmilliyetçiliğini, siyasetin önemli unsurlarından birihâline getirdiği yıllarda 3 Mayıs, geniş katılımlıyemeklerle ve açık oturumlarla hatırlanmıştır.

Biz de 3 Mayıs’ı “Türkçüler Günü” olarak kabul ediyorve tıpkı o zamanki Türkçülerin yaptığı gibi ilgilileribazı konularda uyarmayı görev biliyoruz.

İlk olarak belirtmemiz gereken nokta, Türkmilliyetçiliğinin çağ dışı, geri ve zararlı birideoloji olmadığıdır. Tam tersine milliyetçilikçağdaş, toplumu ileri götürmek isteyen, yararlı birfikir sistemidir. Küreselleşmeyle ilgili bazı yanlışyorumlara rağmen milletler ve devletler arasındakiçekişme ve çatışmaların bütün şiddetiyle devam ettiğigözler önündedir. Ülkeler arası ilişkilere her devletkendi menfaati açısından bakmaktadır. O hâlde millîdevlet, millî menfaat ve milliyetçilik çağdaş birgerçeklik olarak apaçık ortadadır. Küreselleşmeyi biz,ulaşım ve bilişim teknolojilerinin gelişmesi veyaygınlaşması olarak anlıyor ve çağdaşlaşmanın yenibir unsuru olarak görüyoruz. Milliyetçilik, milletikalkındırmak ve yüksetmek demek olduğuna göre çağdaşbilim ve teknolojiye önem vermek, siyasî davamızınöncüsü Alparslan Türkeş’in “Dokuz Işık”ında dabelirtildiği gibi, milliyetçiliğin vazgeçilmezşartlarındandır. Millî egemenliklerin yok olması,millî sınırların giderek ortadan kalkması biçimindesunulan küreselleşme kavramı ise bizce, kuvvetlilerinzayıfları sömürmek için ortaya attıkları yeni birfikir ve yöntemdir. Türkiye egemenlik haklarını hiçbiruluslar arası kuruluşa devredemez. Millî egemenlik vebağımsızlık, Atatürk’ün kurduğu TürkiyeCumhuriyeti’nin vazgeçilmez şartlarındandır. Millîegemenlikten vazgeçmeyi gerektiren uluslar arasıkuruluşlara üyeliği, Atatürk’ün çağdaşlaşma ülküsüyleaçıklamak anlamsızdır. Tam tersine, Atatürk düşüncesi,millî egemenlikten taviz vermemeyi gerektirir.

Neredeyse eyalet sistemine varan yerel yönetimtekliflerini de devletimizin üniter yapısına aykırıbuluyoruz. Önemli kadro ve tayinler, eğitim vekültürle ilgili politikalar asla yerel yönetimlerebırakılamaz. ABD, Almanya gibi ülkelerin eyaletsistemlerine aldanılmamalıdır. Oralarda daha öncebağımsız olan devletler birleştirilerek söz konusudevletler oluşturulmuştur. Yani tarihî süreç içindeABD ve Almanya’da parçadan bütünleşmeye doğrugidilmiştir. Türkiye ise üniter bir devlet olarakkurulmuştur. Tarihi tersine çevirmenin hiçbir anlamıyoktur. Bizce asıl titizlik bu konuda gösterilmelidir.

Türk milliyetçileri ve ülkücüler, ABD, Rus, Çin vb.yabancı ülke önderlerinin resimlerini ve bayraklarınıtarihlerinin hiçbir döneminde taşımamış olan yegânezinde, sivil güçtür. Millî egemenliği sınırlandıran,bağımsızlığa gölge düşüren tekliflere nereden gelirsegelsin daima karşı çıkmışlardır ve bundan sonra dakarşı çıkacaklardır.

Ziyaret -> Toplam : 125,61 M - Bugn : 50431

ulkucudunya@ulkucudunya.com