« Ana Sayfa »      « İlkelerimiz »

BAŞBUĞ TÜRKEŞ

ELMALILI HAMDİ YAZIR MEÂLİ

İrfan YÜCEL

Alparslan TÜRKEŞ

Alparslan TÜRKEŞ

Seyid Ahmed ARVASÎ

Ayhan TUĞCUGİL

M. Metin KAPLAN

Namık Kemal ZEYBEK

Prof. Dr. İBRAHİM TELLİOĞLU

19 Haz

2007

Âdem nece konuşurdu?

Beşir AYVAZOĞLU 19 Haziran 2007

İnsanlığın atası Âdem olduğuna göre, yeryüzündeki bütün dillerin menşei de ona cennette öğretilen dil olmalıdır. Bütün dillerin 'ana'sı olan bu kutsal dilin (lingua sacra) zamana kadar sürdürdüğü kabul edilir. "Nasıl bir dildir bu? Bu dili yeniden inşa etmek mümkün müdür?" gibi sorulardan hareketle lingua sacra'nın peşine düşenler ve Âdem peygamberin dili gibi, bütün insanlığın konuşabileceği mükemmel bir dil yaratmak isteyenler olmuştur.

Bizde de, şiirlerini Muhyî-i Gülşenî mahlasıyla yazan Mehmed b. Fethullah b. Ebu Talib, Bâleybelen adını verdiği bir çeşit Esperanto vücuda getirmişti. Muhyî'nin bu dili açıkladığı şaşırtıcı kitabı, genç ve son derece çalışkan bir ilim adamı olan Mustafa Koç tarafından 2005 yılında yayımlandı. Daha sonra Aşcı Dede'nin Hatıraları'nı yayına hazırlamak gibi çetin bir işin altından kalkmayı başaran Mustafa Koç, lingua sacra'nın Türkçe olduğunu iddia eden Feraizcizâde Mehmed Şâkir'in Persenk adlı eserini de tozlu raflardan indirmiş bulunuyor.

Türkçenin cennette Âdem peygambere öğretilen dil olduğu ilk defa Kaygusuz Abdal tarafından söylenmiştir. İsmail Hakkı Bursevî de Hadis-i Erbain Tercümesi'nde "Âdem cennetten lisân-ı Türkî ile 'kalk' dimekle kıyâm idüp çıkmıştır. Zîra dünyada âhir tasarruf Türk'ündür" diyordu. Feraizcizâde (1853-1911), Sultan II. Abdülhamid'e sunduğu Persenk'i kaleme alırken Kaygusuz'un ve Bursevî'nin yazdıklarından haberdar mıydı? Bilmiyoruz.

Persenk, Türkçenin ses ve yapı özelliklerinin açıklandığı bir eserdir. Bir yandan Arap alfabesini Türkçenin seslerini daha iyi ifade edecek şekilde ıslah ederek standart bir imlâ yaratmak isteyen Feraizcizâde, bir yandan da kendine has bir terminoloji ve etimoloji kurmaya, Persenk'e derkenar olarak yazdığı Persenk Açıklaması'nda peygamberler tarihinde geçen isimlerin Türkçe köklerden geldiğini, dolayısıyla Türkçenin aslında ana dil, ilk dil olduğunu ispat etmeye çalışır. Persenk Açıklaması'nın tam başlığı bu konuda açık bir fikir vermektedir: "Türk Dilinin Lisân-ı Âdemî Menşe-i Zebân Olduğuna Dâir Persenk Açıklaması".

Örnek mi? Feraizcizâde'ye göre mesela Âdem isminin Âdem peygamber tarafından daha sonra öğrenilen anlamları da vardı. 1. Türkçe 'atmak' filinin kökü olan 'at'. Bu anlamda, Âdem'in cennetten yeryüzüne atılmasına işaret vardı. 2. Ata. Âdem bütün insanların atası olduğu için isim aynı zamanda onun atalığını ifade ediyordu: 'Atam'. T zamanla d'ye dönüşmüş, kelime Adam ve Âdem şekillerini almıştı.

Persenk'in müellif hattı nüshası Millet Kütüphanesi'nde, Dehri Dilçin tarafından istinsah edilen bir kopyası da Türk Dil Kurumu'ndadır. Sadece Agâh Sırrı Levend'in Türk Dilinde Sadeleşme ve Gelişme Safhaları (1949) adlı eserinde kısaca değindiği bu ilgi çekici eserden ben de Muhafazakâr Düşünce dergisinin Güz 2005 tarihli 5. sayısında yayımlanan "Etimolojik Türkçülük: Türk Tarih Tezi ve Güneş-Dil Teorisi'nin Ön Tarihi" başlıklı yazımda örnekler vererek söz etmiştim. Mustafa Koç ise eserin tamamını Latinize etmiş ve vukuflu bir değerlendirmeyle birlikte yayımlamıştır (Kale Yayınları).

Persenk'te ortaya konulan görüş, özellikle Cumhuriyet'in ilk yıllarında savunulan dil ve tarih tezlerine şaşırtıcı bir biçimde benzemektedir. Feraizcizâde'nin tezini andıran görüşler, bilindiği gibi, Mustafa Celâleddin Paşa (Constantin Borzecki), oğlu Hasan Enver Paşa ve dâmâdı Sâmih Rifat tarafından dile getirilmişti. Sâmih Rifat, dil devriminde son derece etkili bir isimdir. Aynı tarihlerde, benzer bir görüşten hareket ederek Hz. Muhammed'in Türk olduğunu ispat etmeye çalışan İsmail Hakkı (Baltacıoğlu) ile Yunan medeniyetinin Türkler tarafından kurulduğunu ve Yunan mitolojisinin aslında Türk mitolojisi olduğunu ispat etmeye çalışan Yusuf Ziya (Özer) Bey'leri de kaydetmekte fayda vardır. Feraizcizâde nasıl peygamber isimlerini Türkçe köklere bağlıyorsa, Yusuf Ziya Bey de etimolojik (!) analizler yaparak mitolojideki tanrıların isimlerinin Türkçe olduğunu ispat etmeye çalışıyordu. Güneş-Dil Teorisi, malûm. Naim Hâzım Onat'ın da Arapçanın Türk Diliyle Kuruluşu (TDK Yayınları, 1944) adlı bir kitabı vardır.

Persenk, hiç şüphesiz Türk dili tarihi açısından önemli bir eserdir. Mustafa Koç, bu zorlu işi hakkıyla başarmış, Persenk'i kültür hayatımıza kazandırmıştır. Kendisini kutlarım.

[DİPNOT] Feraizcizâde'ye göre "Şeytan"

Ferâizcizâde, şeytan kelimesini de şöyle bir analizle Türkçeye bağlamaktadır:

"Âdem atanızla Havva ananızın Naîm cennetinde rahatça yaşadıklarını Caytan çekemeyip men' olunan ağaca yanaşmaksızın usluca durmaktan kendilerini caydırdı ve o güzelim cennetten ayaklarını kaydırdı. 'Cayıtgan' şerriyle yeryüzüne düşdüler. Bu halde şeytan 'sap, sapıt, sapıtan, sapıdan' ve gayın ilâvesiyle çok işleyen adı (mübalâğa ile ism-i fâil) yapılarak 'sapıtgan' olduğu vechile 'cay, cayıt, cayıtan, cayıdan, cayıtgan' lâfzından ta'rîb olunduğu anlaşılır [...]"

Ziyaret -> Toplam : 125,33 M - Bugn : 94071

ulkucudunya@ulkucudunya.com