« Ana Sayfa »      « İlkelerimiz »

BAŞBUĞ TÜRKEŞ

ELMALILI HAMDİ YAZIR MEÂLİ

İrfan YÜCEL

Alparslan TÜRKEŞ

Alparslan TÜRKEŞ

Seyid Ahmed ARVASÎ

Ayhan TUĞCUGİL

M. Metin KAPLAN

Namık Kemal ZEYBEK

Prof. Dr. İBRAHİM TELLİOĞLU

06 Ara

2010

YAKUP KADRİ KARAOSMANOĞLU’NUN ROMANLARINDA “ALAFRANGALIK” TEMASI

Dr. Soner AKPINAR 01 Ocak 1970

Özet

Milli Edebiyat döneminin (1911-1923) öncü roman yazarlarından

birisi olan Yakup Kadri, romanlarında çounlukla vatan ve milletini seven,

milletinin ilerlemesi için her ne pahasına olursa olsun mücadele eden, aydın

bireyler yaratma çabasında olmutur. Yaratmak istedii bu tipi, getirecei

eletiriler vasıtasıyla daha net ortaya koyabilmek içinse yobazlık, vatan

hainlii, vurgunculuk vb. karıt kavramlar, çatıma alanları ile

desteklemitir. Bunlardan birisi de “alafrangalık” tır. Yazarın dokuz

romanının altısında younlukları deimekle birlikte bu temanın ele

alınması, onun romancılıını anlamamız noktasında son derece önemlidir.



Osmanlı Döneminde Batılıla


--------------------------------------------------------------------------------
ma Çabaları:

18.yüzyıla kadar Türk toplum hayatında kalıplamıbir biçim alan Doulu

motifler, -Yirmi Sekiz Çelebi Mehmet’i takip eden süreçle birlikte- özellikle

Osmanlı’nın bürokrat kesiminin Avrupa ile temasa geçmesiyle, yerini Batılı

anlayılara bırakmaya balamıtır. Dolayısıyla batılılamanın temellerini 1789-

1807 yılları arasında padiahlık yaparak, Nizam-ı Cedîd’i kuran III.Selim ve daha

sonra II.Mahmut’a kadar götürebiliriz.



Türk siyasi yaamı içinde modernleme ile paralel düünülen batılılama,

en çok Tanzimat (1839) döneminde ivme kazanır. Bu hızlanmada, Tanzimat’ın

getirdii görece özgürlük ortamının payı büyüktür. Türk insanı, Tanzimat’la

birlikte toplumsal ve kültürel hayatta bir takım deiimler içine girer. Yabancısı

olunan bir medeniyetin kapıları ardına kadar açılmıve bu kültürün, yaam tarzının

etkileri kendini göstermeye balamıtır.



Osmanlı öncelikle Batının askerî alanda üstün olduunu fark etmitir. Batı

ile temasa geçenlerin konumu deitikçe, Batının sosyal alandaki üstünlükleri de

görülmeye balanmıtır. Klasik Osmanlı dönemindeki asker yöneticiler, yerlerini

sivil bürokratlara bırakmılardır. Tanzimat devrinin Osmanlı tarihindeki ayırıcı

nitelii, reformların sivil bürokratlar tarafından yürütülmesidir. Tanzimat

reformlarının baını çeken bürokratların bir özellii de genellikle dı

temsilciliklerde veya merkezde, Hariciye Ofisinde bulunmuolmaları, yani

diplomasi mesleinden gelmeleridir. Babıâli bürokratlarının otoriteyi ele

geçirmeleri Sultan Abdülmecid’in hükümdarlıı ve 1839 Fermanının ilanıyla

balayan bir olgu deildir. 18.yüzyıldan beri Osmanlı devlet adamları içinde

kalemiyye sınıfından gelenlerin, özellikle dıtemsil görevinde bulunanların

görüleri, reformlar dolayısıyla etkinlik kazanmaya balamıtı. (Ortaylı, 2000: 109)

Buradan da anlaılacaı üzere Avrupa ile ilk tanıanlar ve bu yaam tarzını

kendi yurtlarına getirenler, toplumun daha elit ve daha zengin kesimidir. Bu nokta

bizim için yeniliklerin daha çok paalar etrafında görülmeye balaması bakımından

önemlidir. Çünkü tür olarak da Tanzimat’la birlikte görülmeye balanan romanın

ilk konularından birisi alafrangalıktır ve genelde alafranga olarak nitelediimiz

roman kiilerinin pek çou paa çocuudur ya da elit kesimdendir.

Batılıla


--------------------------------------------------------------------------------
manın Alafrangala
--------------------------------------------------------------------------------
maya Dönü
--------------------------------------------------------------------------------
mesi:

Avrupa üslûbunda mânâsındaki “alafranga” tabiri, Avrupanın “Türk usulü”

mânâsında XVII. Yüzyılda kullandıı “alaturka” karılıı kullanılmaya balanır.

Alaturka zamanla “


--------------------------------------------------------------------------------
arklılık”, alafranga da sathî, eklî “Batılılık” mânâsını kazanır.

(Enginün, 1995:15)



Batılılamanın yukarıda da belirttiimiz üzere daha çok bürokratlar ve

paalar etrafında ekillenmeye balaması, hızlı yayılmasını salamıtır. Çünkü o

dönem içinde en ilerici, aydınlanmaya açık olan ve Batının üstün taraflarına vakıf

olan kesim onlardır. Bir baka gerçek daha vardır ki, deiimlerin pek çok koldan

ve hızlı olması toplumsal hayatta bir akınlıa yol açmıtır. Kültürü, gelenekleri,

teknolojisi ve deer yargılarıyla bir bütün olan Batının bazı unsurlarının alınmı

olması ve dier unsurların tamamlanmamıolmasından dolayı Batılı yaayıve

düünce biçimi, Türk toplum hayatına tam manasıyla geçirilememitir. Daha sonra

bu durum, toplumun dinamikleri arasındaki homojenlii bozmuve birbirlerinin

hayatlarını bilmeyen, birbirlerinden habersiz yaayan, toplum birimleri meydana

gelmitir. Bunun yanında batılılama, ani deiimden dolayı doru algılanma fırsatı

bulamamı; Batının neyini alıp neyini bırakacaız ikilemi, farklı kültürler arasında

sıkııp kalmıkararsız insanlar dourmutur.



Dönemin Osmanlı aydını ise batılılamanın geldii noktayı anlamaya

çalımı; geleneksel deerlerle, Batının yeni deerleri arasında bocalamıtır.

Onların bocalaması, batılılama diye anlaılan eyin geliigüzel ve ne idüü

belirsiz bir biçimde toplum içinde yayılıyor olmasındandır. Aydınların

batılılamadan anladıı -ilim ve teknoloji getirme- ilkesini görmezden gelerek,

hiçbir sınır tanımadan, Avrupa’nın monden hayatına ya da Türk toplumunun alıık

olmadıı zevk alemlerine hayranlık duyan bir kesim domutur. Bu da aydınların

batılılamaya daha dorusu yanlıbatılılamaya tereddütle bakmasına yol açmıtır.

Alafrangalık Temasının Romanlarda Konu Edilmeye Ba


--------------------------------------------------------------------------------
laması:

Türk Edebiyatındaki roman türünün ilk örneklerinin önemli bir kısmı, iki

kültür arasında sıkııp kalan, alafranga dediimiz tipin içinde bulunduu dramı

göstermeyi adeta amaç edinmitir. Özellikle Ahmet Mithat (1844-1912), kolay

okunan bir yazar olması itibarıyla halkın büyük bir kesimine ulaabilmi;

alafrangalık ve yanlıbatılılama karısında romanlarıyla etkin bir savaın içine

girmitir. Yazarın önemli romanlarından birisi olan Felâtun Beyle Rakım Efendi

(1876) bu temayı ele alan öncü romanlardan birisidir.



Ahmet Mithat, Batı medeniyetinin görülerine kapılan yarım aydınlara

karı, bu medeniyetin esaslarını doru kavrayan ve millî benlii koruyabilecek olan

gerçek aydınları savunur. Bunun için birinci gruba iddetle hücum ederek, Batı

medeniyetinin Türkiye’ye girmive henüz girmemibütün unsurları üzerinde

etraflı ekilde durup okuyuculara onların lüzumlu ve faydalı olanlarını tanıtmaa

çalımıtır. (Akyüz, 1994: 74) “Batının teknik gelimesine gıpta ederse de, onun

bize uymayan aile düzenine dümandır” diyen


--------------------------------------------------------------------------------
nci Enginün bu tezini destelemek

için, Ahmet Mithat’ın “Medeniyet bir taraftan refahı , bir taraftan da sefaleti

artırır.” sözünü hatırlatır. (Enginün, 1995:18)



Ahmet Mithat’tan sonra ilk romancılarımız arasında temayı ele alan

dikkate deer isimlerden birisi de Recaizade Mahmut Ekrem (1847-1914)’dir.

Yazar Araba Sevdası (1896) romanında Ahmet Mithat’ın açmıolduu yolu daha

da geniletir.



Recaizade bu eserinde sorumsuz ve hayatı tanımayan, babasından kalan

mirası har vurup harman savuran Bihruz Bey aracılııyla alafranga anlayıa eletiri

getirmeye çalıır. (Hayber, 1993: 16)



Alafrangalık temasının iki öncü yazarından sonra, onların tamamlayıcısı

durumunda ve hatta en güçlü yazarlarından birisi olarak Hüseyin Rahmi Gürpınar

(1864-1944) yer alır. Gözleme dayalı eserlerinde, toplumsal eletiriyi bir üslûp

olarak benimseyen Gürpınar, ironik, mizahi bir dil tercih etmitir. Bu yönüyle

Ahmet Mithat’ın devamı niteliinde olan yazar özellikle alafrangalık temasını ele

aldıı eserlerinde ironiyi daha da artırmıtır.



Keskin bir tenkidî bakıla aırı alafranga ve alaturka tipleri çizen Hüseyin

Rahmi’nin eserlerinde eski ile yeninin çatıması hakimdir.


--------------------------------------------------------------------------------
ık (1889), Mürebbiye

(1899) adlı eserlerinde bu özellikler çok bariz görünür. Mürebbiye’de Matmazel

Anjel’in ahsında Batı terbiyesi karikatürize edilir. (Enginün, 1995:18)

Yakup Kadri’nin Alafrangalık Temasını Ele Alı


--------------------------------------------------------------------------------
Biçimi:

Tanzimat döneminden Yakup Kadri’ye (1889-1974) kadar devam eden

süreç içinde yazarlar, Avrupa medeniyetinin üstün taraflarını alırken, kendi

benliimizi korumamız gerektii gerçeinden hareket etmilerdir ve bu tutum Türk

yazarları arasında bir gelenek haline gelmitir. Yakup Kadri de bu gelenein bir

temsilcisi olarak, alafranga tipin halen toplumda görülmesinin de etkisiyle,

romanlarında alafranga-züppelik olgusuna sıkça yer vermitir.



Yakup Kadri’nin romanlarında alafrangalık gerçei, hemen hemen aynı

yöntemlerle ve aynı yapılardaki roman kiileriyle ortaya konmaya çalıılmıtır.

Onun bu tipe karı olumsuz bir yaklaımı vardır ve alafranga tiplerin yanlılarının

aktarılması yönünde romanlarına seyir kazandırmıtır. Yazdıı ilk roman olan

Kiralık Konak (1922) bu temanın en youn ilendii eserdir ve dier romanlardaki

alafranga tiplere ve davranılara zemin olacak niteliktedir. Alafrangalıın hangi

sosyal artların sonucunda ortaya çıktıı sorusunun cevabı (Yakup Kadri’nin genel

bakıaçısını vermesi itibarıyla bu kısım önemlidir) Kiralık Konak’ ın giri

kısmında uzun uzadıya anlatılır:



--------------------------------------------------------------------------------
stanbul’da iki devir oldu: Biri
--------------------------------------------------------------------------------
stanbulin; dieri

redingot devri...Osmanlılar hiçbir zaman bu redingot

devrindeki kadar zarif, temiz ve kibar olmadılar.

Tanzimatı Hayriye’nin en büyük eseri,


--------------------------------------------------------------------------------
stanbulinli



--------------------------------------------------------------------------------
stanbul efendisidir. Bu kıyafet dünyaya yeni bir insan tipi

çıkardı ve Türkler bu kıyafet içinde ilk defa olarak vahi

Asya ile hain Avrupa’nın arasında gayet hususi yeni bir

millet gibi göründü. Yaayı ve giyini itibarıyla imal

kavimlerinden daha sade ve daha düünceli olan bu

millet, duyu ve düünü itibarıyla Akdeniz kıyılarındaki

medeniyetlerin bir hulasası eklinde tecelli ediyordu. Aır

kavuklu, alacalı, kesif yeniçerilerin demir çarıklarının

çinedii bu toprakta hangi tohum, hangi hava bu çiçei

veriyordu? Zira bu beyaz pantolonlu, beyaz yelekli

lüstrin kalolu Türkler, ince bir halattan ibaret

endamlarıyla biraz evvelki boum boum adamlara hiç

benzemiyorlardı. Sultan Mecid devri ricalinin, Halet

Efendi muasırlarının çocukları olduuna kim ihtimal

verebilir. Bunlar boyunlarından ipekli bir mendille

boulmu solgun benizleriyle onların cebir ve

huunetinden ürkmü kimseler gibidirler. Hepsi de umumi

ilerden çekinir, hiddetlerinde ve hazlarında ölçülü,

namuslu aile babaları ve kibar konak sahipleri idiler.

Bizde Çerkes halayıkları, harem aaları, Bonak

bahçıvanlarıyla büyük ev hayatı asıl bu devirden balar.

Yüksek rütbeli devlet adamlarının tesis ettikleri Osmanlı

kibarlıının kundaı canfes astarlı ve serapa ilikli



--------------------------------------------------------------------------------
stanbulin idi.



Sonra redingot devri geldi ve redingotu içinden

yarı uak yarı kapıkulu, riyakâr, adi bir nesil türedi. Bu

neslin en yüksek, en kibar simalarında bile bir saray

hademesi hali vardı. Çou,


--------------------------------------------------------------------------------
kinci Abdülhamit Han devri

ricalinden olan bu adamların her biri bir hile ile

efendilerinin arabasın binmi seyisleri andırıyorlardı.

Bunların elinde


--------------------------------------------------------------------------------
stanbul’da konak hayatı, kök hayatına

intikal ediverdi. Ne yaayıın, ne düünüün, ne giyiniin

üslûbu kaldı; her ey gelenek dıına çıktı; her beyni tatsız

ve soysuz bir Arnuvo ve bir Rokoko merakı sardı;

binalarımız eyalarımız, elbiselerimiz gibi ahlâkımız,

terbiyemiz de rokokolatı. Abdülmecid devrinin o aır,

zarif ve için için gelenekçi Osmanlılıından eser kalmadı.

(Kiralık Konak, s.10.)



Kiralık Konak’taki olaylar yukarıdaki devrin hemen ardından vuku bulur.

Bu anlamda Kiralık Konak’taki alafranga tipler ilk alafrangalardır. Bu neslin ilk

temsilcileridirler. Daha sonra siyasi ve sosyal gelimelerden etkilenerek,

bünyelerine farklı özellikler katarlar. Sırasıyla Merutiyet’in yıkılması, Abdülhamit



--------------------------------------------------------------------------------
ktidarı, Millî Mücadele ve
--------------------------------------------------------------------------------
kinci Dünya Savaı gibi etkenler alafranga tipin özünü

korumakla birlikte bir takım deiikliklere uramasına yol açar. Kimisi Millî

Mücadele etkisiyle o kimliinden sıyrılarak daha idealist bir yapıya kavuur, kimisi

de sava artlarını istismar ederek vurguncu olur. (Bunların üzerinde ayrıntılı

olarak durulacaktır.)



Yakup Kadri’nin alafrangalık temasını iledii eserler sırasıyla unlardır:

Kiralık Konak (1922), Hüküm Gecesi (1927), Sodom ve Gomore (1928), Ankara

(1934), Bir Sürgün (1937) ve Panorama (1953-54). Dokuz romanın altısında bu

temanın ilenmiolması, “alafrangalık”ın Yakup Kadri için ne denli önemli

olduunu anlamamız noktasında bir iarettir. Yalnız, bu romanların içinde sadece

Kiralık Konak’ta alafrangalık teması, romanın yapısıyla birebir iliki içindedir.

Seniha ve Cemil gibi alafranga tipler, Naim Efendi ve Hakkı Celis gibi gelenekçi

tiplerin karısında çatıma unsuru olarak yapı içinde ilevsellerdir. Sadece bu

romanda konunun özünü alafrangalık oluturur, dierlerinde ise yan tema

niteliindedir. Ana temanın yanında farklı bir düünce birimi olarak kendini

gösterir ki Yakup Kadri’nin alafrangalıa karı yukarıda belirttiimiz olumsuz

tavrını sergilemekteki ısrarı, kimi zaman kurgu dıı unsur olarak teknik hatalara da

neden olur. (Ankara romanında olduu gibi.)



Kiralık Konak, alafrangalık temasının youn olarak ilenmesi ve Yakup

Kadri’nin ilk romanı olması nedeniyle, incelememizde esas alınmıve hareket

noktası kabul edilmitir. Yine alafranga tipin geliimini daha iyi saptayabilmemiz

için romanların basım tarihi gözetilerek kronolojik bir sıra takip edilmitir.

Kiralık Konak, Tanzimat sonrası toplum yapısında youn olarak

görülmeye balanan deer kargaalarını, nesiller arası kopukluu, batılılama ve

modernleme kavramının yanlıanlaılmasının sonucu doan yozlamayı ve

alafranga züppe tipinin dejenere olduktan sonra içine dütüü trajik durumu konu

alır. Bu romanda alafrangalık, bireyler arasında çatıma yaratan bir sorun, engel

olarak tasarlanmıtır. Osmanlı’nın geleneksel yaamı ile Avrupa’nın modern diye

adlandırılan yaamının kıyaslanması, Naim Efendi konaına indirgenmitir. Naim

Efendi ve konaı, Osmanlı’nın geleneksel yapısını temsil ederken bunun karısında

Naim Efendi’nin torunları Seniha, Cemil ve damadı Servet Bey batılılamaktan ve

modernlemekten bir takım züppelikleri anlamaktadır.


--------------------------------------------------------------------------------
ki uç deer ise kaçınılmaz

olarak çatımayı dourmaktadır. Bir baka deyile sosyal hayattaki iki kutba

ayrılma durumu, Naim Efendi konaında, Naim Efendi’nin gelenei; Servet Bey,

Seniha ve Cemil’in alafrangalıı temsil etmesi eklinde bireylere indirgenmitir.

Kiralık Konak’ın kurgusal açıdan en ilevsel roman kiisi olan Seniha,

Yakup Kadri’nin alafranga tiplerinin ulatıı son noktadır ve tüm alafranga tiplerin

özelliklerini bünyesinde taıyan sembolik bir roman kiisidir. “Frenklerin asır sonu

diye vasıflandırdıkları bir genç kızdı.” (s.16) Bu yönüyle Yakup Kadri’nin tüm

roman kiileri arasında da özel bir yere sahiptir. Onun kiiliinde, bir devrin belli

bir insan tipinin yaayıı, düünüü, zevkleri ifade bulmaktadır. Ayrıca Türk

romanının douundan bu yana pek çok alafranga tip yaratılmıtır ama hiçbiri

kadın deildir. Seniha’nın kadın oluu, -gelenein kadını dıa kapalı kıldııgerçe

ini göz önünde bulundurduumuz zaman, millî deerlerin dejenere olduu

yönündeki tezi daha da güçlendirir. Herhangi bir Türk insanı için alafranga bir

takım davranılar içine girmek kabul edilemezken, bunun bir kadın olması

duygusal gerilimi daha çok artırır niteliktedir.



Kiralık Konak’ta, kiiliinden taviz vermemesi bakımından, en güçlü tip

her eye ramen Seniha’dır. Kendi kararlarını verebilecek yetiye sahiptir ve

çevrenin onun üzerine baskı kurmasına izin vermez. Toplumsal baskının hiçbir

yönü onun üzerinde etki kuramaz. Serbest yetitirilmesinin de etkisiyle,

II.Merutiyet döneminde yaayan bir Türk kadını için oldukça özgürdür. Hatta

onun özgürlüü gerçeklik sınırlarını dahi zorlar niteliktedir. Yine de dedesi Naim

Efendi’nin, Seniha’yı dizginleme noktasındaki pasiflii, romanın gerçekliinin,

yaamsal gerçeklikten kopmasını engellemektedir.



Seniha, fizii, kültürü, davranıları ve çevresiyle tam anlamıyla alafranga

hayatı yansıtır. “Avrupa’nın bütün kibar kadınları gibi giyinir kuanır, yine onlar

gibi davetler verir.” (s.20) “Bütün güzel eylerin her ne yolla olursa olsun

kendiliinden önüne yıılmasını ister. Nereden ve kim tarafından salandıının

onun için hiçbir önemi yoktur.” (s.29) Avrupalı gibi görünmek ve onların

kendilerine has bir takım davranıinceliklerine vakıf olabilmek Seniha’nın

hayattaki tek amacıdır. “En büyük ve tek arzusu Avrupa’ya gitmek ve orada gerçek

bir Avrupalı gibi yaamaktır. Bu arzu öyle büyük bir mertebeye ulamıtır ki

Avrupa’ya gittikten sonra; konakta kalmı olsaydı, kesinlikle intihar etmi

olacaını” söyler (s.132). Bu arzunun bir saplantı halini aldıının kendisi de

farkındadır. Bunu “beynime ne vahim, korkunç bir fikir saplandı, bilemezsiniz”

(s.132) sözleriyle açıklar.



Yukarıdaki betimlemelere ve açıklamalara bakacak olursak Seniha’nın tek

yönlü çizildiini söyleyebiliriz. Elbette akları, sosyal hayatı, ailesi ile ilikileri

üzerinde ayrı ayrı durulmutur ama onlarla olan tüm münasebeti alafrangalık

kaynaklı ve o çerçeve ile sınırlıdır ve bu ilikiler ondaki alafranga takıntısını ortaya

koymak içindir. O tam anlamıyla Batılı yaamı benimser ve kiiliinde herhangi bir

Doulu özellik görülmez. Bu bakımdan onun alafrangalıı babasınınkinden

farklıdır, babasındaki züppelik onda yoktur. Alafranga kültürle yetien ikinci nesil

olmasının bunda payı büyüktür. Babasının yetime aamasında hakim olan kültür

Dou kültürüdür fakat buna ramen Batı özentisi içinde olması, onda

alafrangalıın yamama durması ve züppece olması sonucunu dourur. Seniha’nın

kökleri Doulu olmasına ramen, babasının da içinde bulunduu, yetitii ortamın

alafrangalıı, onun mevcut ekilde olmasını haklı çıkarmaktadır. Çünkü Seniha’nın

-dedesinin dıında- çevresinden gördükleri tamamen Batılı yaayıların izlerini

taır.



Seniha’nın babası Servet Bey’in alafrangalıı Seniha’nınkinden farklıdır.

Onun alafrangalıktan anladıı ey apartman dairesine taınma ile sınırlıdır. “Burası

‘Salle a menger’ burası ‘fumoir’, burası salon, burası kütüphane, burası budvar,

burası yatak odası; ikinci bir yatak odası! Diyor ve nihayet alafranga apteshane ile

banyo odasının tokmaına elini uzatır uzatmaz çıkıp caddeye bakıyordu; cadde,

genilii, gürültüsü, telgraf, telefon, tramvay telleri ile, otomobilleri, ortasından

geçen rayları, duvardaki ilanları ile onun beyninde tamamıyla bir Avrupa ehri

manzarasını canlandırıyordu.” (s.142) Servet Bey’in apartman arzusu simgesel bir

anlam ifade eder. Servet Bey’in gelenei temsil ettiini söylediimiz “konak” tankaçar

gibi apartmana taınmak istemesi, aslında Osmanlı kültüründen kaçıp Batı

kültürüne sıınmak isteyiin simgesidir. Yukarıda betimledii apartmanın

özellikleri, temelde bir yaam biçiminin özellikleridir. Yine Servet Bey’in

apartmana taındıktan sonra yemek odasını Fransız tarzında, kütüphaneyi


--------------------------------------------------------------------------------
ngiliz

üslûbunda, salonu ise melez döemesi onun, Batının her ülkesine duyduu ayrı ayrı

hayranlıa iaret eder.



Eserde Seniha ile alafrangalık anlayıları paralel olan dört kii daha vardır.

Bunlar kardei Cemil, sevgilisi Faik Bey ve arkadaları Macit ile Nazif Bey’lerdir.

Cemil, Macit ve Nazif romanda detaylı ele alınmamıtır. Faik ise alafrangalıın

pek çok özelliklerini bünyesinde taıması ile bu tipin eserdeki erkek modelidir.

Onun kiilii ile alafranga tiplerin kiilikleri canlandırılmak istenir. Faik Bey’in bir

mecliste hikâyeler anlatmayı, kadınlara üstü kapalı imalı lakırdılar söylemeyi,

oturup kalkmayı, piyano çalmayı, dans etmeyi, kumar oynamayı sevmesi ve garplı

salon adamının bütün gösterilerini kendine tamamıyla mal ederek, mevcudiyetine

sindirmesi (s.22), bütün alafrangalar için geçerli bir durumdur. Yine Macit ve Nazif

de alafrangaların kadın dükünlüünü yansıtmaları ile önemlidirler.



Yukarıda aktardıımız alafranga ortamın kötü olduunu açıa çıkaran ve

okuyucuya iletense romanda alafranga olmayan iki roman kiisinin, Naim Efendi

ve Hakkı Celis’in iidir. Naim Efendi konaı ile birlikte gelenei temsil ederken,

onun hastalanıp yataklara düüü ve konaın romanın sonunda kiralıa çıkarılması

da geleneksel deerlerin, Batılı deerler karısında savaı kaybettiine iaret eder.

Romanın ideal kahramanı Hakkı Celis’in, Seniha’nın içinde bulunduu alafranga

ortamdan uzaklaıp savaa katılmıolması ise mutlak dorunun Hakkı Celis’inki

olduunu imler. Önemli olan Batının bir takım yüzeysel zevklerini almak deil,

onun teknoloji ve felsefe alanlarında kaydettii ilerlemeleri takip ederek, yurda

kazandırmaktır.



Yapıları bakımından hemen hemen aynı olan Sodom ve Gomore ile Kiralık

Konak, “alafrangalık” temasının ele alınıı bakımından da büyük benzerlikler

gösterir. Kiralık Konak’ta odak noktası geleneklerin bozulması ve yerine birtakım

alafranga züppeliklerin ortaya çıkması iken, Sodom ve Gomore’de bu çerçeve daha

da genilemi, bu gerçeklerin üzerine bazı cinsel sapkınlıklar eklenmitir. Her iki

romanda da alafranga tiplerin kiilik yapıları ve ele alınıbiçimleri aynıdır. Kiralık

Konak’taki en bariz alafranga tip olan Seniha’nın yerini Sodom ve Gomore’de

Leylâ almıtır.



Leylâ, alafranga-monden hayatı benimsemi, batılılamayı yalnızca bir

takım yüzeysel zevk ve elence âlemleri olarak algılayan, Türk kadınının

sembolüdür. Merutiyet Dönemi’ndeki Seniha’nın, Millî Mücadele yılları



--------------------------------------------------------------------------------
stanbul’undaki uzantısıdır. Sadece kendisi deil babası ve ailesi de Kiralık

Konak’taki Servet Beylerin, Cemillerin bir devamıdır. Bu bakımdan Leylâ’nın

alafrangalıı, Seniha’nınkine nazaran daha güçlüdür. Her ne art altında olursa

olsun toplum, batılılama sürecinde eskiye göre daha uzun yol almıtır. Bu durum,

doal olarak, Leylâ’nın alafranga saplantılarının bünyesine iyice oturmasını

salamıtır. Öyle ki Leylâ’nın iliki içinde olduu igal kuvvetleri komutanları bile

onu, herhangi bir Avrupalıdan ayıramaz. Kiralık Konak’taki Faik’in, Sodom ve

Gomore’deki uzantısı olan Captain Gerald Jackson Read, Leylâ için, “


--------------------------------------------------------------------------------
stanbul’da

tanıdıı kadınların mukayese edilmez bir surette en zekisi, en bilgilisi ve


--------------------------------------------------------------------------------
ngiliz

terbiyesine ve


--------------------------------------------------------------------------------
ngiliz kültürüne en yakın olanıydı...” (s.51) der.

Sodom ve Gomore’de ve Kiralık Konak’ta, “alafrangalık” temasının ele

alınıbiçimi ve eserlerin yapıları birbirinin aynı olduu için, bu eser üzerinde uzun

uzadıya durmak gereksizdir. Kiralık Konak’tan farklı olarak herhangi biçimde

alafrangalıa yaklaım söz konusu deildir.



Alafrangalık temasının kullanıldıı dier roman Hüküm Gecesi’dir. Kiralık

Konak’tan farklı olarak burada alafrangalık yan temadır. Roman


--------------------------------------------------------------------------------
ttihat ve Terakki

Cemiyeti ile Hürriyet ve


--------------------------------------------------------------------------------
tilâf Fırkası arasındaki iktidar mücadelesinin dourduu

kaotik yapı içinde muhalif bir gazeteci olan Ahmet Kerim’in dramını esas

almaktadır. Romanın sadece bir bölümünde Ahmet Kerim idealletirilmek için

alafrangalık karıtı çizilmitir ve bu temayla ilgili romanda herhangi bir gelime

olmamıtır. Bu bölüm yazarın alafranga karıtlıını her ne pahasına olursa olsun

ifade etmek isteyiini anlamamız noktasında önemlidir. Çünkü “Ahmet Kerim artık

kendisini büsbütün Beyolu’nun tesiri dıında hissediyordu. Burada atmosfer

Türk’tür.” (s.105) eklindeki bölüm çıkarılsa da roman bütünlüünden bir ey

kaybetmez. Ahmet Kerim’in Beyolu’ndan çıkıı aslında Batılı-alafranga

yaamdan kurtuluudur. Yazarca iyi olan Türk ananesidir ve onun, kokusu Türk

olan bir yere gitmesi de bir nevi huzura ermedir. “Havada lavanta çiçei, Edirne

sabunu ve bir parça da kekik kokuyor” (s.105)



Kısaca Hüküm Gecesi’nde alafrangalık temasından sadece Ahmet Kerim

tipini daha ideal yansıtmak için faydalanıldıını söyleyebiliriz. Buna benzer bir

durum da Ankara romanı için geçerlidir. Fakat burada alafranga sapmalar daha

ayrıntılı ve ilevsel kullanılmıtır. Hüküm Gecesi’nde karakter yaratmak için kısaca

deinilen tema, Ankara’da Selma kiiliine sonradan yüklenerek bir devrin sosyal

artlarını ifade edebilmek yönünde ilev kazanmıtır.



Ankara ehrinin Türkiye Cumhuriyeti’nin siyasi geliiminde rol oynamaya

baladıı 1922 yılından itibaren, Cumhuriyetin ilanının on dördüncü ve yirminci

(1937-1943) yıllarına kadar geçirdii siyasi ve sosyal gelimeleri konu alan

Ankara romanında, alafrangalık teması romanın ikinci bölümünde youn olarak

ilenmitir. Selma kiiliinin romanın üç bölümünde kazandıı farklı kimlikler

sayesinde Türk toplumunun geçirdii badireler aktarılır.


--------------------------------------------------------------------------------
lkinde Selma vatanını

seven, mücadeleci bir kadındır, ikinci bölümde Millî Mücadele sonrası rehavete

kapılıp bir takım alafranga saplantılara kapılır, son bölümde ise yine ilk haline

dönerek savaın esasen toplumsal ve ekonomik alanda kazanılması gerektiine

inanan bir milliyetçi olur. Bizim için önemli olan Selma’nın ikinci bölümde

kazandıı alafranga kimliktir.



KurtuluSavaı sonrası Türk toplumunun refahı yakalamasının ardından,

kazanmaya baladıı yeni deerlerle birlikte Millî Mücadele ruhu da ortadan

kalkmaya balamıtır. Bu da toplumun bazı kesimlerinde çürümeye yol açar.

Savaın ardından savaı istismar eden ya da sava artlarını çok çabuk unutup,

kendini zafer sarholuuna bırakan pek çok insana rastlanır. Zaferi kutlama adına

balolar birbirini takip etmektedir. Bu durum Yakup Kadri’nin houna gitmemi

olacak ki salt durumu eletirmek için, romanın ikinci bölümünde Selma’yı

tamamen deitirir ve bu alemlere sokar. Birinci bölümde çizilen kiilik yapısı

itibarıyla Selma’nın bu tip alafranga ortamlarda bulunmasının ihtimali yoktur. Yine

de Yakup Kadri romanını temelsiz bir deiimden kaynaklanacak teknik bir

hatadan kurtarmak için, birinci bölümde Selma’nın ikinci bölümdeki kiilie

bürünmesini salayan karakterindeki bir takım zaafları ortaya konmutur ki bunlar

da alafrangalıkla ilgilidir.



Selma aslında batılılamayı doru algılamıbir insandır; fakat o dönem

içindeki herkeste görülebilecek kadar bir takım alafranga takıntıları da yok

deildir. Binbaı Hakkı ile ata biner, silah atar, gezer tozar. Sıradan gibi görülen bu

davranıların, dönemi içinde deerlendirildiinde bir kadın için cesaret isteyen

eyler olduunu söyleyebiliriz. Onun alafrangalıının esas temelleri ah bir

gramofonumuz olsaydı (s.42), eklindeki sözleri ve zabit beyi karılamak için

herkes ayaa kalkerken, Selma Hanım’ın Avrupalıca hareket ederek yerinden

kımıldamaması (s.47), eklindeki davranılarıyla çizilmitir.



Romanın ikinci bölümünde Ankara ehri balolar, davetler ve kokteyllerin

birbirini takip ettii bir yer olmutur. Bu durum yazar tarafından ho

karılanmamaktadır. Halkın büyük bir bölümü hala sava artlarında yaarken, belli

bir azınlıın mücadeleyi unutup zafer sarholuuna dümesi, Yakup Kadri’yi

düündürmektedir. Bu balolara katılanların baını da Selma çekmektedir. Kısaca,

ikinci bölümdeki yozlamanın gösterilmesi uruna Selma’nın kiilik yapısı

zorlanmıtır. Buna ramen Selma özünde alafranga bir salon kadını deildir.

Yakup Kadri’nin bu ortamları sorgulaması uruna alafrangalık yönünde kısa bir

deiime uratılmıtır, o kadar. Selma’nın da bu tip insanlara ve çevresine karı

antipatisi vardır; ancak kendini bulunduu çevreden çıkarmaya, gücü yetmez ve

birisinin alıp onu götürmesini bekler. Önce milliyetçi bir askerken sonradan bir

salon adamına dönen Binbaı Hakkı için “Onu böyle gördükçe bu cemiyette bir

soysuzlama unsuru mevcut olmadıına, bir eyin bozulup yumuadıına

hükmetmemek mümkün müdür?” (s.147) derken yaadıı çevrenin ne tür

unsurlardan olutuunun bilincindedir. Ayrıca kendi temsil ettii azınlıın dıında

kalan ülkenin büyük çounluunun idame ettirdii hayatın zorluunu ve kendi

yaamları ile onların yaamları arasında uçurumlar olumaya baladıının da

farkındadır:

Demin, otelin merdivenlerinden çıkarken, tuhaf

bir ba dönmesi hissettim. Bana öyle geldi ki, ayaımı

bastıım her basamak, halkla benim aramdaki uçurumu

bir parça daha derinletiriyor. Ters yüzü geri dönüp

arkamda bıraktıım bu uçuruma atılmak istedim; ta ki

onlara karıayım ve içinde bulunduumuz bu sunî âlemi,

onları arasından, onların gözüyle uzaktan seyredeyim

diye...Fakat düündüm ki... (Ankara, s.119)



Ankara romanındaki alafranga karıtı durumu hazırlayan artlardan biri de

Binbaı Hakkı Bey’dir. Kahramanlıı ve milliyetçilii ile Selma’nın dikkatini

çekip, kocası bile olan Hakkı Bey, romanın ikinci bölümünde tıpkı Selma gibi ve

hatta ondan daha fazla aniden deiir. Selma’nın deiiminden farkı onun

deiiminin mutlak, salam ve geriye dönüsüz olmasıdır. Önceleri kıyafetleriyle

balayan deiim, onun balolarda kibarlık budalalıı yapan bir monden budala

halini almasına kadar sürmütür. Bu andan itibaren de Selma’nın gözünden

dümeye balar. Yine onunla birlikte banaz bir sofu olan


--------------------------------------------------------------------------------
eyh Emin’in bile

balolarda içki içip, çapkınlıa çıkması da romandaki alafranga ortamı destekleyen

unsurlardandır.



Yakup Kadri’nin çok romanında sözcü olarak kullandıı bir ideal kiisi

vardır. Bu romanın ideal kiisi, yazarın sözcüsü Neet Sabit’in sözleri batılılama

ve züppelik arasındaki farkı ortaya koyar niteliktedir: “Ve Türk erkekleri

garplılama hareketini, Tanzimat beyinin garpperestliiyle, alafrangalııyla bir

ayarda tutmayacaktı.” (s.142)



Bir Sürgün romanında ise romanın bakiisi Doktor Hikmet’in Batı

hayranlıı Kiralık Konak’taki Seniha’ya biraz benzemekle birlikte farklı bir yapıya

sahiptir. Seniha’nın kayıtsız artsız Avrupa hayranlıının yerini Doktor Hikmet’te

Paris ehrinde younlaan bir Fransız hayranlıı almıtır. Hikmet’in Abdülhamit

döneminin baskıcı ortamından kaçıp yıllarca hayal ettii Paris’e kaçıı ve orada

yaadıı dramı konu alan eserde, bilhassa politikacı gençlerin buhranlarını

gidermek için Avrupa’ya kaçar gibi gitmeleri eletirilir.

Yukarıda da belirttiimiz gibi Hikmet’in Batı hayranlıı Paris’e duyduu

anormal sevgi ile balar ama genileyerek alafranga takıntılara kadar ulaır.

Romanın baında Paris, Hikmet için bir ütopyadır. Hikmet’e göre Paris edebiyatın,

bilimin, sanatın ve medeniyetin kaynaıdır. Özgürlük ise kendini bu ehirde ifade

eder. “Bu ehir, onun için artık realite deildir; Babil gibi, Ofir gibi “semiramis”in

asma bahçeleri gibi bir masal, bir fiksiyondur ve içerisi tıpkı masallardaki gibi bin

bir türlü harikulâde eyler, beklenmeyen vak’alar, fantaziyeler, akla sımayacak

imkân ve ihtimallerle doludur.” (s.127)



Hikmet’teki Paris hayranlıı yavayavaHikmet’in kendi milliyetini

yadsımasına kadar devam eder. Türk olduunu ben


--------------------------------------------------------------------------------
stanbullu bir Rum’um (s.60)

diyerek saklar. Milliyetini ise adeta bir ayıp gibi taır (s.105). Hikmet’in Fransız

hayranlıı bir Fransız’dan daha iyi Fransa’nın tarihini bilmesine kadar gider.

“Kendi milletinin tarihinden daha iyi bildii Fransız tarihinin sahifeleri beyninin

içinde atların ayak sesleriyle bir tempoda tıkır tıkır döner.” (s.64)

Bir Sürgün’de, Yakup Kadri’nin Batı hayranlıına olan dümanlıı, Doktor

Hikmet’in ulatıı trajik son ile salanır. Hayranı olduu Fransız kültürünün içinde

yalnız kalmaya ve içinde bulunduu topluma karı yabancılık hissetmeye baladıı

noktada, sınırsız hayranlıın varabilecei kötü sonuçları anlar. Ayrıca kendi

milletinde bulduu pek çok insani deerleri onlarda bulamaz. Fransızlar

samimiyetsizdir (s.171), para ilerinde de bir bayaılıkları, pespayelikleri vardır

(s.172). Ayrıca, Fransızların Bir arkadaa kahve ikram etmesi, cigara vermesi

veyahut yoldan giderken bir nakil vasıtasının parasını ödemek istemesi hiç

görülmemi, iitilmemi hadiselerdendir (s.172). Bu tip çıkarımları Hikmet’in aıı

olduu garb medeniyetine dair ruhunda bir eyin bulandıını, bu imanın

sarsılmaa baladıını hissetmesine yol açar (s.173). Türk toplumunda gördüü

faziletli davranıları onlarda bulamaz. Bunun neticesinde de Fransızların bilimsel

ve teknolojik yönden ileri gitmiolduunu; ancak insani deerler söz konusu

olduu zaman kendi milletinin daha üstün olduunu anlar. Bu bakımdan bizde de

onlardaki gibi bir ilerleme olasılıı her zaman vardır, ancak onların mevcut

hallerinde bile faziletten uzak oluları düündürücüdür. Bu noktaya paralel Yakup

Kadri’nin Hikmet’te meydana gelmesini istedii deiim de aynı yöndedir. Aydın

bir insan olarak Hikmet’in yapması gereken körü körüne bir Batı hayranlıından

sıyrılıp, gerçekçi ve bilimsel bir bakıaçısıyla Batının dorularına vakıf olabilmek

ve kendi milletimizin bünyesinde yeerebilecek tohumları seçmektir.

Alafrangalık temasının ilendii son roman Panorama’dır. Temanın

buradaki kullanımı Ankara romanına benzer. Orada olduu gibi burada da ana tema

alafrangalık deildir ama ana temanın yanında ikinci bir düünce birimi olarak

kendini gösterir. Zaten Panorama tek düünce veya olayın etrafında ekillenen bir

roman deildir. Cumhuriyet sonrası Türk toplumunda görülen deiimler,

toplumun belli kesimlerinden alınan denekler vasıtasıyla ortaya konmaya

çalıılmıtır. Dolayısıyla hemen her kesimin anlatıldıı romanda alafranga

tiplerden de bahsedilmitir.



Panorama’da alafranga diyebileceimiz üç kii vardır. Bunlar: Sevim,

Nedim ve romanın ideal kiisi Fuat’ın kardei Semra’dır.


--------------------------------------------------------------------------------
çlerinde sadece Sevim

üzerinde detaylı durulmu, dierleri ise yüzeysel bir ekilde alafrangalıkları

hissettirilecek kadar ilenmitir.

Sevim, Kiralık Konak’taki Seniha’nın Cumhuriyet dönemindeki

uzantısıdır. “Bu dünyaya yalnız Hollywood’un selüloit eritleriyle balıdır.

Sevebilecei delikanlılar, benzemek istedii genç kızlar bu effaf kurdelâlardan

beyaz patiska perde üstüne akseden gölgelerdi…Sevim sinemada görmedii ve

sinemadan örenmedii hiçbir harekette bulunmak, hiçbir i yapmak istemezdi”

(s.30) Aradan geçen elli altmıseneye, yaanan milli mücadele gibi badirelere,



Cumhuriyetin ilan edilmiolmasına, inkılâpların yapılmıolmasına ramen,

Seniha’nın alafranga kiilik yapısı en ufak deformeye uramadan Sevim’e

ulamıtır. Sevim de Seniha gibi aynı alafranga saplantıların ürünüdür. Hatta

Cumhuriyet sonrası modernlemenin getirisi ile bu tipin özellikleri arasına tenis

oynamak, araba kullanmak, sinemaya gitmek, mini etek giymek gibi yeni davranı

biçimleri de eklenmitir. Özünde gösterive samimiyetsizlik yattıı için Tanzimat

dönemi alafranga tipi ile aralarında hiçbir fark yoktur. Ahlâksızlık ve aymazlık

bakımından Cumhuriyet sonrası alafranga tipi daha öndedir. Seniha da ahlâk

deerlerini hiçe saymaktadır ama Sevim onu da geride bırakmıtır:

Sayısız kavalyelerle sayısız danslarında baını

kimlerin yanaına dayadıını, kimlerle göz göze geldiini,

kimlerle dudak dudaa yaklatıını, ince belini kimlere

büktürdüünü, sanki, bunları yarı açılmı kirpiklerinin

arasından hemen buracıkta, karyolasının önünde

geçmekte olan eylermi yeniden en küçük teferruatına

kadar ve genç kızın, dans aralarında bir kaç yudum

portakal suyu içmek için yanına her gelip gidiinde

azından çıkan bazı havaî sözlerini, hatta söz eklini

almamı ‘A1..’ ‘O!...’ ‘Of!’ gibi nidaları, söylendikleri

andakinden daha büyük bir açıklıkla yeniden iitir gibi

oluyordu...(Panorama, s.419)



Sevim’in kardei Nedim de Seniha’nın kardei Cemil’e benzer. Yine onun

gibi ayrıntılı incelenmemitir; fakat o da alafranga züppeliin Cumhuriyet

dönemindeki erkek modelini temsil eder. Memleket gerçeklerinden ve maddî

kaygılardan uzak, kendi arzularına göre hayat süren bir gençlik kesimi kendini



Nedim’de ifade eder.

Fuat’ın kardei Semra ise gösteribudalalıı konusunda Sevim’den de

ileridedir. Çünkü sevim Servet Bey gibi dalavereci fakat zengin bir babanın kızı

iken, Semra Osman Nuri Bey gibi fakir ve onuru için intihar edebilecek kadar

erdemli bir babanın kızıdır. Babasının ölümünden sonra daha da özgür kalmı,

buna psikolojik rahatsızlıkları da eklenince alafranga züppelikleri kendini

göstermeye balamıtır. “Evde annesiyle kardeine güya kendi baının çaresini

bulmu ya da bulmak üzereymi gibi bir minnetsizlik ve baımsızlık oyunu

oynuyor; dıarıda düüp kalktıı kimselere ise tırnaklarının her dem taze cilâsı,

dudaklarının ruju, naylon çorapları, tayyörünün itinalı dikimi ya da empirme

robunun atafatlı renkleriyle dört baı mamur bir ailenin kızı hissini vermeye

uraıyordu.” (s.433)



Bu romanda Semra’nın alafranga olması, -yazarın da alafrangalıa karı

olumsuz bakıını göz önünde bulundurursak- ideal olarak çizilen Fuat tipini

salamlatırmak içindir diyebiliriz. Fuat yazarın eserdeki sözcüsüdür ve kardei ve

alafrangalık hakkındaki düünceleri yazarın genel fikirleridir. Fuat alafranga

züppelie kısaca “snobizm”1 der ve snopluu bir hastalık gibi görür. “Hele u

sırada –bütün


--------------------------------------------------------------------------------
stanbul demeyeceim-
--------------------------------------------------------------------------------
stanbul’un bazı semtleri, bazı muhitleri bu

çeit hastalarla tıklım tıklımdır...Bunlar, umumiyetle souk, küstah, gösteriçi ve

dünyanın bo, manasız atafatlarından baka bir hayat gayesi bilmeyen

sersemlerdir.”(s.435)



Cumhuriyetten sonra azalması beklenen bu tip aksine, farklılaarak sayıca

çoalmaya balamıtır. “Zira Fuat, pek iyi bilirdi ki bu illetin yuvaları ve sirayet

sahaları yalnız salonlar deildir. Nice kütüphaneler, nice laboratuarlar, nice yazı

odaları bunun musablarıyla2 dolup dolup tamaktadır ve bunlar, yüksek kat

pencerelerinden aaıdaki halk yıınlarına bakarak, ‘Hamdolsun, biz, u güruhtan

deiliz!’ derler.” (s.451)



Panorama’nın kendinden önceki yedi romanı, temaları itibarıyla kapsadıı

gerçeinden hareket edersek, yozlamanın aymazlık içindeki pek çok insan tipinin

ortak özellii olduunu ve alafranga züppeliin de bunlardan biri olduunu

görürüz. Yazarın bunların hepsine bakıı da bu anlamda aynıdır. Durumu

Panorama’nın Fuat’la birlikte dier ideal kiisi Halil Ramiz u ekilde özetler:

“Ve Halil Ramiz bunu kendi kendine, ancak

Fransızca’daki Corruption ya da Luxure3 kelimeleriyle

izah edebiliyordu. Zira, bu iki kelimede, hem sefahat, hem

menfaat dükünlüü, hem de dünyanın maddî nimetlerine

doymak bilmeyen bir açgözlülük manası vardı. Bar

âlemleriyle arsa spekülasyonlarının, banka idare meclisi

azalıklarının, kök, konak ve apartman sahipliklerinin hep

bir arada en ümullü tarifini de ancak bu iki kelime ile

yapmak mümkündü.” (Panorama, s.557)



Sonuç:

Türk toplumunun sosyal ve kültürel hayatında Tanzimat’la birlikte youn

bir ekilde görülmeye balanan batılılama hareketi, bazı kesimlerce yanlı

anlaılmıtır ve bu durum Cumhuriyetin ilanını takip eden yıllara kadar devam

etmitir. Yanlıbatılılama kendi tipini ise alafranga züppe olarak yaratmıtır. Bu

ortak tip ve konu Yakup Kadri’ye kadar gelen süreç içinde pek çok yazar

tarafından kullanılmıtır. Yakup Kadri ise bu tipi, Cumhuriyet motiflerini de

ekleyerek, toplumun yozlama içindeki dier birimleri ile mukayeseli olarak



1


--------------------------------------------------------------------------------
ng: Züppe

2 Tutulmu. Burada snopluk hastalıına yakalanmıkiiler.

3 Çürüme ve sefahat

incelemitir. Alafranga züppe tipini içine düürdüü çetrefil ve onulmaz konum,

Yakup Kadri’nin millî benlikten yoksun ve kendi çıkarlarını düünen bireyci

insanlara karı genel olumsuz bakıının ifadesidir.



KAYNAKÇA

AKI, Niyazi (2001), Yakup Kadri Karaosmanolu,


--------------------------------------------------------------------------------
nsan Eser-Üslûp,
--------------------------------------------------------------------------------
letiim

Yayınları,


--------------------------------------------------------------------------------
stanbul.

AKTA


--------------------------------------------------------------------------------
,
--------------------------------------------------------------------------------
erif (1987), Yakup Kadri Karaosmanolu, Kültür ve Turizm Bakanlıı

Yayınları, Ankara.

AKYÜZ, Kenan (1994), Modern Türk Edebiyatının Ana Çizgileri,


--------------------------------------------------------------------------------
nkılâp

Kitabevi,


--------------------------------------------------------------------------------
stanbul.

ENG


--------------------------------------------------------------------------------
NÜN,
--------------------------------------------------------------------------------
nci (1995), Halide Edip Adıvar’ın Eserlerinde Dou ve Batı Meselesi,

MEB,


--------------------------------------------------------------------------------
stanbul.

HAYBER. Abdülkadir (1993), Halide Edip, Yakup Kadri ve Reat Nuri’nin

Romanlarında Nesil Çatımaları, MEB,


--------------------------------------------------------------------------------
stanbul.

KARAOSMANOLU, Yakup Kadri (1987). Panorama,


--------------------------------------------------------------------------------
letiim Yayınları,



--------------------------------------------------------------------------------
stanbul.

-------------------(1998), Hüküm Gecesi,


--------------------------------------------------------------------------------
letiim Yayınları,
--------------------------------------------------------------------------------
stanbul.

-------------------(1998), Bir Sürgün,


--------------------------------------------------------------------------------
letiim Yayınları,
--------------------------------------------------------------------------------
stanbul.

-------------------(2000), Kiralık Konak,


--------------------------------------------------------------------------------
letiim Yayınları,
--------------------------------------------------------------------------------
stanbul.

-------------------(2000), Sodom ve Gomore,


--------------------------------------------------------------------------------
letiim Yayınları,
--------------------------------------------------------------------------------
stanbul.

-------------------(2000), Ankara,


--------------------------------------------------------------------------------
letiim Yayınları,
--------------------------------------------------------------------------------
stanbul.

MORAN, Berna (1999), Türk Romanına Eletirel Bir Bakı I.,


--------------------------------------------------------------------------------
letiim Yayınları,



--------------------------------------------------------------------------------
stanbul.

ORTAYLI,


--------------------------------------------------------------------------------
lber (2000),
--------------------------------------------------------------------------------
mparatorluun En Uzun Yüzyılı,
--------------------------------------------------------------------------------
letiim Yayınları,



--------------------------------------------------------------------------------
stanbul.

STEVICK, Philip (1988), Roman Teorisi, (Çev: Sevim Kantarcıolu), Gazi

Üniversitesi Yayınları, Ankara.

Halim Kaya

26 Kas 2024

Süleyman Eryiğit’in yazdıklarından daha önce hiçbir yazısını okumadım. Mümtaz Turhan, Sabri F. Ülgener, Ömer Lütfü Barkan, Mehmet Genç gibi hocaları okuyup Osmanlının geri kalışının sebepleriyle ilgilenmeye başladığımdan ve özellikle de Mehmet Genç’in iki ciltlik “Osmanlı İmparatorluğu’nda Devlet ve Ekonomi” adlı kitabını okuduktan sonra “Osmanlı ve Kapitalizm” konusu daha dikkatimi çekmeye başladı.

Muharrem GÜNAY (SIDDIKOĞLU)

26 Kas 2024

Yusuf Yılmaz ARAÇ

28 Eki 2024

M. Metin KAPLAN

12 Eyl 2024

Nurullah KAPLAN

12 Eyl 2024

Hüdai KUŞ

22 Tem 2024

Orkun Özeller

03 Haz 2024

Efendi BARUTCU

01 Nis 2024

Altan Çetin

28 Ara 2023

Ziyaret -> Toplam : 126,01 M - Bugn : 54099

ulkucudunya@ulkucudunya.com