Prof. Dr. OSMAN TURAN ve ESERLERİ
Elif DENİZ 01 Ocak 1970
Prof. Fuat Köprülü'den doktora alan ilk öğrencisi olan Osman Turan, 1914 yılında Trabzon ili, Çaykara ilçesi Soğanlı köyünde doğmuştur. Ailesi Kuranoğulları olarak anılır. Babası Hasan ağadır.
İlkokulu Çaykara'da, ortaokulu Bayburt'ta bitirdi. Liseyi Trabzon ve Ankara Erkek Lisesi'nde okuyan Turan'ı, bir sınav vesilesiyle okula gelen Fuat Köprülü fark eder ve onu Dil Tarih Coğrafya Fakültesine yönlendirir. Osman Turan Dil Tarih Coğrafya Fakültesi'ne girer ve Köprülü'nün talebesi olur. Daha öğrencilik yıllarında çalışmaları yayımlanmaya başlar. Köprülü'den doktora alır ve onun asistanı olur.
1956 tarihinde II. Abdülhamit Han'ın torunlarından Satıa Sultan ile evlenmiştir. 1954 yılında Demokrat Parti'den Trabzon milletvekili seçilmiş; üniversiteyi bırakarak siyasete girmiştir. Siyasette umulan başarıyı gösterememiştir. 27 Mayıs 1960 darbesiyle Yassıada'ya gönderildiğinde, yine öyle eğilip, bükülmez bir tutuklu olarak on altı buçuk ay ora-da kalmış ve Yassıada komutanını tokatlamakla çevresinde korku ve şaşkınlık yaratmıştır...
Yassıada'dan çıktığında üniversiteye dönmek için başvuruda bulunmuş, ancak o günlerin havası içinde, üniversite yöneticileri onu almaya korkmuşlardır. Osman Hoca 1965 yılında yeniden siyasete girmiş ve Adalet Partisi'nden Trabzon milletvekili seçilmiştir. 1969'da milletvekilliği sona eren Osman Turan 1972 tarihinde emekli olmuş ve ilmi çalışmalarından başka bir şeyle ilgilen¬memiştir. 17 Ocak 1978'de bir beyin kanaması sonucu vefat etmiş, Silivri kabristanına defnedilmiştir.
TÜRK CİHAN HÂKİMİYETİ MEFKÛRESİ TARİHİ
Prof. Osman Turan'ın özellikle orta çağ Türk tarihi üzerinde yoğunlaşan ilmi eserleri şüphesiz çok değerli ve kalıcıdır. Esasen bu çalışmalar ilim âleminde gereken ilgiyi görmüş, yerlerini almıştır. Biz onun, yine ilmi eserlerinden ve tarih çalışmalarından olan bir yayınının, günümüz ve toplumumuz için taşıdığı kalıcı değer üzerinde durmak istiyoruz. İki ciltlik bu eser, Türk dünya nizamının insanî, İslamî ve millî esaslarını incelemektedir: Türk Cihan Hâkimiyeti Mefkûresi Tarihi. Eser, Türk millî tarihinin büyüklük ve yükselişinde millî, İslamî ve insanî ülkülerin birinci derecede rol oynadığı inancına dayanarak yazılmıştır. Bu büyük tarihi anlayabilmek için, bu tür bir eserin yani tarihin bu faktörlerini anlatan bir eserin yazılması gerekli idi. Osman Turan'ın eseri, tam bir ilmi titizlik ve disiplin içinde yazılmıştır; ancak o çapta bir tarihçinin ulaşabileceği kaynaklar, özenle kullanılmıştır. Kendi ifadesiyle," ilmi olduğu kadar, millî ve terbiyevi bir gaye de takip " edildiği, eserin tertip ve üslubunda kendini gösterir.
Osman Turan'ın üslubu, tarihçilerimizin pek de alışık olmadıkları bir edebi dikkat ve güzellik gösterir. Bu yüzden de, eser süratle geniş okuyucu kitlelerinin ilgisini çekmiş ve heyecanla okunmuştur. Okuyucu bu eserde, kendi milletinin tarihî büyüklüğünü görüp, duyduğu kadar, millî, dinî ve insanî değerlere bağlı kalarak yükselmenin, hatta bunlara yaslanarak yükselmenin heyecan verici örneklerini görür. Haçlı ordularının perişan esir ve yaralılarına Anadolu Türk'ünün gösterdiği göz yaşartıcı merhamet örnekleri, günümüz insanını da sarsacak ve nice ibretler verecek niteliktedir. İşte günümüzde Irak olaylarının yaşandığı bir insanlık düzeyinde, gâvuru Müslüman eden ve Papazı, "Ey hıyanetten daha zalim olan merhamet!" diye bağırtan, sekiz yüz yıl öncesinin bu insanlığını ve o insanlarını saygıyla, en derin sevgi ve heyecanlarla anmamak mümkün müdür? Onlara sahiplenmemek, onlarla gurur¬lanmamak, onlarla ruhunu yüceltmemek mümkün müdür? İkisi de cihan hâkimiyeti peşinde olan, ABD ile Devleti- âliye arasındaki farkı görmemek mümkün müdür?
İşaret edelim ki, dünya tarihinde dünyaya nizam vermek görevinin kendisine verildiğine, dolayısıyla cihana hakim olması gerektiğine inanan ilk millet biz değiliz, ne de son millet. Ama bu inancını, sırf maddi egemenliğinin bir aracı, basamağı olarak kullananlar, kendilerinden gayrını hatta insan bile saymayanlar vardır: bir de Osmanlı gibi, insanı insan bilip, insan gibi yaşatanlar... Şimdi, Irak'ta yahut Filistin'de her gün ölen onlarca insan, sadece istatistik bir sayı olarak değer görüyor; bir İsrailli yahut Amerikalı öldüğü zaman ise, bir İsrailli, bir Amerikalı insan ölmüş oluyor. Böyle bir dünyada, "Reaya emanetullahtır" diyen ve adaleti sadece kendi için görmeyen, insan içindir diyen Osmanlıyı nasıl kutsamazsın?.. Bu insanî-millî gerçekleri hamaset sanan, hamakat ehline ne demeli?...
Osman Turan'ın eserinin büyük değeri, bize telkin ettiği güven duygusundadır; milletinin tarihî büyüklüklerini görerek, kendine ve geleceğine güven duymak. Hoca'nın, ilmi olduğu kadar, milli ve terbiyevi bir gaye takip ettiğini söylemesi buna işaret içindir. Gerçekten de, bu tarihî ve insanî büyüklükleri Osman Turan'ın ilmi ciddi¬yetinden okumasaydık, günümüz insanı için kabullenmek çok zor olabilirdi; nitekim okurken bu zorluğu çekenler de olmamış değildir. Ama yazarın ilmi şahsiyeti ve kullandığı kaynaklar, inanmaktan başka yol bırakmıyor.
Kitabın, Türk tarihine giriş bölümünde, tarih şuurunun din duygusu kadar eski ve büyük milletlerde köklü olduğunu söyleyen Hoca şöyle diyor : "Tarihini bilmeyen ve şuurunu taşımayan milletler, hafıza ve idraklerini kaybetmiş kimselere benzerler."Bu bölümde, Türklerin İslamiyet'ten önceki, inanç, düşünce ve yönelişleriyle kültür dünyası anlatılmaktadır. İkinci bölümde, Türk Cihan Hâkimiyeti Mefkûresi’nin İslamiyet öncesindeki tarihî tezahürleri anlatılmaktadır. Oğuz Han'dan itibaren, cihan hâkimiyetinin kendilerine verildiğine inanan hakanlar, saadet ve felaketlerinin sorumluluğunun dış güçlerde değil, kendilerinde aranması gerektiğini ifade etmiş, akıllı, âdil ve millî şuura sahip oldukları sürece hâkimiyetlerinin süreceğini açıkla¬mışlardır.
Üçüncü bölümde Türklerin İslâm dinine girişleri, büyük göçler. Sultan Alparslan'ın Bağdat'a girişi, Anadolu'nun yurt tutuluşu, Selçukluların cihangirlikleri ve dünya nizamı mefkûreleri tarihî tezahürleriyle anlatıl¬maktadır.
İkinci kitap Osmanlılara, Devlet-i Âliye'de tezahür eden nizam fikri ve cihan hakimiyeti mefkuresinin Türk tarihindeki en yüksek örneklerine ayrılmıştır. Biri9nci bölümde "Nizam-ı âlem" fikri ve cihan hâkimiyeti ülküsü, ikinci bölümde ise, Türk tarihindeki insanlık ideali; her cinsten insanın, anlatılan insani, İslami ve milli temeller üzerinde yükselen Türk hakimiyeti altında insanca yaşayışının, günümüz için de ibret verici olan örnekleri anlatılmaktadır. Son bölüm ise, Osmanlı ihtişamının çözülmesine ayrılmıştır.
Türk milleti, millet olarak devam ettiği ve etmek istediği sürece bu kitap, değerinden hiçbir şey kaybetmeyecektir. Osman Hoca'nın diğer kitapları gibi, bu da Ötüken Yayınları arasından ve özenli bir çalışma ile yayım¬lanmıştır.
SELÇUKLULAR TARİHİ VE TÜRK İSLAM MEDENİYETİ
Girişte Selçuklu tarihinin yerli ve yabancı kaynakları hakkında geniş bilgi verildikten sonra, I. Bölümde Selçukluların menşei ve ilk dönemleri, Karahanlı ve Gaznelilerle ilişkileri anlatılmıştır. II. Bölüm, Selçukluların kuruluş devri ve Sultan Tuğrul'un Bağdat'a girerek "Dünya Sultanı" ilan edişini, Türklerin İslam dünyasının, her alandaki öncülüğünü yüklenişleri anlatılır. III. Ve IV. Bölümler yükseliş ve büyüklük devirlerini anlatır. V:Bölümde duraklama dönemi, VI. Bölümde Anadolu'nun yurt edinilmesi ve Anadolu Selçukluları anlatılır. VII. Bölümde Selçuklular dönemindeki Türk İslam medeniyeti, başta düşünce hayatı olmak üzere anlatılır. VIII. Bölüm, Türk İslam medeniyetinin yükseliş ve çöküşü üzerine ayrıntılı tahliller içerir.
Sonunda bibliyografya, indeks ve kitap fihristi içeren kitap büyük boy ve 544 sayfadır.
DOĞU ANADOLU TÜRK DEVLETLERİ TARİHİ
Anadolu'da Türk Devleti'nin, İznik'te 1075'de kuruluşunun 900. yıl dönümüne armağan olarak yayımlanan bu eser, Anadolu'nun ilk Türkleşen doğu ve güneydoğu bölgelerinde kurulan, ilk Türk devletlerini anlatmaktadır. Kitapta, Saltuklular, Mengücekler, Sökmenliler, Dilmaçoğulları ve Artukluların sadece siyasi tarihleri değil, iktisadi, dini ve ilmi hayatlarıyla bütün bir kültür dünyaları, ulaşılabilecek tüm kaynaklar değerlendirilerek anlatılmaktadır.
Bu eser, Türklerin Anadolu'ya ne ölçüde köklü ve zengin yerleştiklerinin en güzel tarih belgesidir.
SELÇUKLULAR ZAMANINDA TÜRKİYE
Bu eser, Anadolu Selçukluları'nın siyasi tarih ve medeniyetinin tam ve geniş bir çalışmasıdır. Bu çapta yapılmış ilk ve tek çalışmadır.
Kitap, Anadolu'ya yapılan büyük göçler ve göçenler içindeki Oğuzlarla başlamaktadır. Bu göçler, Anadolu'yu parça parça Türkleştirirken Büyük Selçuklu Hakanı Alparslan'ın Malazgirt zaferi gerçekleşir ve Anadolu, görülmemiş bir hızla Türk boylarının yerleşimlerine açılır. O dönemlerinde, nüfus itibariyle de, iktisadi yapısı açısından da gerçekten çok zayıf düşmüş olan Anadolu'nun, yurt kurmak heyecanında olan, diri, doğuşken Türk boylarına ve komutanlarına karşı koyması çok zordur. Bunun için, Alparslan'ın komutanları, şaşılacak kadar kısa süreler içinde bir Sinop önlerinde, bir Çukurova havzasında yahut İznik taraflarında görünürler.
Bunlardan biri de, Selçuklu hanedanından olan Süleyman Şah'tır. Süleyman Şah, doğrudan Bizans üstüne yürüyerek fetihlerini yapar ve 1075'de İznik’te Anadolu Türk Devletini kurar. I.Kılıç Arslan dönemi, Haçlı ordularıyla yapılan büyük mücadeleler; bu arada Danişmendliler Devleti'nin kuruluşu ve siyasi rekabetler. Sultan I. Mesud döneminde devletin yeniden yükselişi ve zaferleri. II. Kılıç Arslan ve II. Süleyman Şah zamanlarında devletin gücü, merkezi devlete doğru yönelişler ve fetihlerin Gürcistan'a dayanması. Selçuklu kudretinin Sinop'tan Antalya'ya bütün Anadolu'yu kaplaması ve III. Kılıç Arslan dönemi. Türk devlet¬lerinde gelenek haline gelmiş olan saltanat kavgalarından sonra nihayet Alâeddin Keykubat döneminin güç ve ihtişamı. Yılmaz Öztuna'nın verdiği rakamlara göre, o zamanki Selçuklu bütçesi bugünkü A.B.D bütçesine denkmiş. Ardından yine siyaset rekabet ve saltanat kavgaları içinde bir Türkiye ve Moğol istilası, Muineddin Pervane'nin devlete egemen olduğu dönem, yeni beyliklerin ortaya çıkışı. Moğol hâkimiyeti altında Anadolu ve bütün bu dönemlerde Anadolu'da yaratılan ve yaşanan medeniyetin, Osman Hoca'nın üslubundan anlatımı…
Büyük boy, sekiz yüz sayfayı bulan bu kitap, meraklılarınca bir seferde de okunabilir; ama herkes için, Türk Devleti'nin Osmanlı öncesi döneminin başucu tarihidir.
On İki Hayvanlı Türk Takvimi, Osman Turan'ın doktora tezi ve ününü duyuran ilk ilmi çalışmasıdır. Bunların dışında yayımlanmış kitapları, ansiklopedi maddeleri ve makaleleri vardır. Özellikle siyasetle ilgilendiği zamanlarda çok sayıda siyasi-ideolojik makaleler yazmıştır. Türkiye'de Manevi Buhranın Kaynakları: Din ve Laiklik, daha sonra yayımlanan Türkiye'de Komünizmin Kaynakları ve Kültür İhtilali kitapları bu alandaki önemli yazılarını bir araya getirmektedir.