« Ana Sayfa »      « İlkelerimiz »

BAŞBUĞ TÜRKEŞ

ELMALILI HAMDİ YAZIR MEÂLİ

İrfan YÜCEL

Alparslan TÜRKEŞ

Alparslan TÜRKEŞ

Seyid Ahmed ARVASÎ

Ayhan TUĞCUGİL

M. Metin KAPLAN

Namık Kemal ZEYBEK

Prof. Dr. İBRAHİM TELLİOĞLU

26 Haz

2007

Yoksul sayısı neden arttı?

ESFENDER KORKMAZ 26 Haziran 2007

TÜRKİYE’de her akşam 1 milyon insan aç yatıyor... Bu bir iddia değil, anketlerden çıkan bir sonuçtur... Devletin resmi rakamlarıdır... TÜİK’e göre 1 milyon insan açlık sınırının, 18 milyon insan da yoksulluk sınırının altında yaşıyor.

Aslında yoksulluğun artmış olduğunu, kapkaçın artmasından... Hırsızlığın artmasından... Anarşinin tırmanmasından da anlamak mümkündür...

Uluslararası karıştırmalarda da yine Türkiye’de 2000 yılından beri yoksulluğun diğer ülkelere göre daha hızlı artığını gösteriyor. Yoksulluğun artmasının temel nedenleri şöyledir:

1) Siyasi iktidarın anlayışı ve tercihi... AKP iktidarının gelir dağılımı ve yoksulluğun önlenmesi gibi bir anlayışı yoktur. Bu konuda bir plan ve programı mevcut değildir... Varoşlarda poşet kömür ve gıda dağıtarak, yoksulluğu istismar ediyor. İnsanlara el açtırıyor... Siyasi iktidarın işi iane dağıtmak değil, onlarca iş bulmaktır...

2) Uygulanan IMF bazlı iktisat politikaları yoksulluğu artırıyor...

IMF ile yapılan stand-by düzenlemeleri ve bu paralelde talep kısıcı politikalar, çiftçiye verilen desteklerin ve faiz sübvansiyonların kaldırılmasını öngörmektedir. Aynı program reel ücretlerin düşürülmesini hedef almıştır.

Ayrıca faiz dışı bütçe fazlası için, kamu altyapı yatırımları kısıldı... Eğitim ve sağlık harcamaları daraldı.

Kamu harcamaları bedava sunulduğu için bundan herkes yararlanır...Ve gelir dağılımını düzeltmede etkili olur. AKP Hükümeti tarafından kamu harcamaları kısıldığından fakirlik tırmandı.

Vergilemede adalet bozuldu

3) Vergiler fakirden alınıyor... Örneğin ÖTV ve KDV gibi zengin ve fakirin aynı oranda ödediği dolaylı vergilerin toplam vergi gelirleri içindeki payı, AKP iktidarında yüzde 67’den şimdi yüzde 72’ye çıktı.

4) Ekonomik maliyetler sosyalize edildi... Batık bankaların kısa vadeli dış borçları 2001 yılında hemen ödendi... Ancak bunların zararı olan 50 milyar dolarlık maliyetin bir kısmını halk vergilerle ödedi... Bir kısmını da ödemeye devam ediyor. Fona alınan bankaların kısa vadeli dış borçlarını da hazine ödedi. Hazinenin ödemesi halkın ödemesi demektir. Bu bankaları halk kurtardı... Şimdi banka sahipleri her birini iki-üç milyar dolara satıyor... Yani bankaların maliyeti halka, geliri ile bir kişiye gidiyor... Elbette gelir dağılımı bozulacaktır.

Cari açığı da halk çekiyor

5) Cari açık gelir dağılımını bozdu... 2000 yılından beri meydana gelen cari açığın maliyeti de dış borç yoluyla topluma yayıldı. Döviz kuru düşük olduğu için, ithalat arttı... Dış açık oluştu. Bu açık borçla kapatılıyor... Bu demektir ki ithal Mercedes ithalatından doğan cari açığı da bu halk borçlanmayla kapatıyor. Mercedes’i bir kişi kullanıyor. Cari açıktan doğan borcu hepimiz ödeyeceğiz.
Bu durumda elbette gelir dağılımı bozulacaktır... Bozulmaya da devam edecektir.

6 ) Kayıt dışı ekonomi ve vergi dışı faaliyetler önlenemiyor... Kayıt dışında faaliyet gösterenler, yasal iş yapanlara göre avantajlı oluyor... Vergi vermiyor... Kârı daha yüksek oluyor. Haksız rekabet oluşuyor.

7) Yüksek faiz ve rant ekonomisi ile spekülatif piyasa... Gelirlerin belirli ellerde toplanmasına neden oluyor. Devlet emme basma tulumba gibi fakirden vergi topluyor. Bunları zengine bütçe yoluyla borç faizi olarak veriyor.

8) Piyasada tekelleşme var... Rekabet şartları çalışmıyor. Birçok sektörde fiyatları üç-beş firma belirliyor. Tüketici pahalı mal alıyor.

9) Düşük kur politikası, ithalat malı kullananlara gelir transferi demektir... Bu yolla ortaya çıkan açıkları dış borç olarak halk ödemektedir.

10)Yabancı sermaye rantiyeci oldu... Fırsatçı sermaye hazır yatırımları alıyor ve dışarıya getirdiğinden fazla kâr transferi yapıyor.
Dışarıya kaynak transferi halkın fakirleşmesine neden oluyor.

Ziyaret -> Toplam : 125,33 M - Bugn : 90997

ulkucudunya@ulkucudunya.com