« Ana Sayfa »      « İlkelerimiz »

BAŞBUĞ TÜRKEŞ

ELMALILI HAMDİ YAZIR MEÂLİ

İrfan YÜCEL

Alparslan TÜRKEŞ

Alparslan TÜRKEŞ

Seyid Ahmed ARVASÎ

Ayhan TUĞCUGİL

M. Metin KAPLAN

Namık Kemal ZEYBEK

Prof. Dr. İBRAHİM TELLİOĞLU

31 Oca

2011

HOCAMIZIN ARDıNDAN

Dr. Zeki Peser 01 Ocak 1970

1923"te Mihalıççık'ın Güre§ köyünde doğmu§ olan Aziz dostumuz,

arkada§ımız ve değerli hocamız Prof. Dr. Selahattin Ertürk'ü 8 Şubat

1988 ak§amı kaybettik. Yerinde doldurulmaz bir boşluk \)ırakanErtürk'.

ün bu beklenmedik kaybı, içimizde kanayan bir yara açtı.

Hiç ölmeyecekmi§ gibi çalı§ırdı. Ya§amak istek ve sevinciyle doluydu.

Ben onu gençlik yıllarımda Ankara Üniversitesi, Felsefe bölümünde

tanıdım. Dostluğunda ve arkada§lığında vefalı, [insanlığında ince dü-

§ünü§lü, co§kulu ve yardımcı idi. Mümkün olsa herkesin yarasına merhem

olurdu. Milletine, memleketine, onun insanlarına ve kültürüne köle

olurcasına tutkundu. O gençlik yıllarında bu tutkunluğunu, tıpkı Eflatun

gibi, §iirle dile getirmi§ti. Bu §iirlerde memleket ve millet sevgisini, Türklük

a§kını e§siz bir co§ku ve içtenlikle ifade ederdi.

.

"Bir yanda bir cihan, bir yanda Türkiyem"ı

"Yüzümün akıdır, kanımın alı,

Hasretlesi kalsam olurum deli,

Gönlüm ona vurgun, ondan kaygılı;

Her§eyim, her§eyim bu kutsal bayrak

Doğdum gölgesinde olurum Toprak."z

"Ne mevki, ne §öhret gayedir bence

Türklük, Türk için ya§ayacağım"3



Hayatı boyunca, sanki bu §iir kalıplarına dökülen ve dü§üncelerini

gerçekle§tirmek için ya§adı. Çünkü isteseydi, daha o gençlik yıllarında

keyfince ve rahat bir §ckilde ya§ayabilir; kolayca mevki, servet ve ikbal

sahibi olabilirdi. Lakin o bu yolu tutmadı. Ve kendi deyimiyle, "Ölüm

benim için daha kolaydır, Fakat, Türklük için ya§ayacağım."4 ahdine

sadık kalarak ya§adı. Birkaç yıl süren felsefe öğretmenliğinden sonra,

1. Selahattin Ertürk. Gönlümce. Yelkentepe Yayınlan, Çağdaş Basımevi.Ankara,

1975. s.43.

2. Aynı eser. s.42.

3. Aynı eser. s.34.

4. Aynı eser. 5.34.



ihtisas için gönderildiği Amerika Birle§ik Devlederi'nden Master ve

Doktora payeleriyle yurda yepyeni bir hüviyede döndü. Şiiri bırakmamı§-

tl. Şiir, onun hayatının bir parçasıydı. Fakat, bu defa kar§ımızda yeni ve

ileri görü§lerle donanık bir eğitim bilimcisi, feylosof ed alı bir fikir adamı

bulduk. Kendisini öylesine a§riu§tı ki, özellikle 1965'ten beri bulunduğu

Hacettepe Üniversitesi'nde geceyi gündüze katarLasına çalı§tl. Yine her-

şey vatan ve millet için olacaktı.



Yıllar boyunca üzerinde çalı§tığı konuların ba§ında program geli§-

tirme ve değerlendirme geliyordu. Çünkü, eğitimde etkisi en sürekli ve

kalıcı konu idi bu. Bu çalı§malarının sonucu olarak Eğitimde "Program','

Gdi§tirme kitabı yayımlandl.6 Çağda§ bilimin verileri ı§ığında, bu kitapta

geli§tirdiği program geli§tirme modeline, davninı§a dönük program

geli§tirme modeli diyebiliriz. Bu model, aynı zamanda, öğretime de

uygulanabilir ve o zaman "davranı§a dönük öğretim modeli" adı verilebilir.

Söz konusu modeli, bilim eğitiminin felsefi temellerini incelediği bir

yazısında, ~ısaca §öyle açıklamaktadır: "Bilimsel yöntemin eğitme dÜzeninde

kullanılması eğitimin bir ara§tırmalar silsilesi haline gelmesini

doğurgar. Bu ise önce hediflerin, sonra bunları olu§turacak eğitme durumlarının

planlanıp ve uygulanmasını, daha sonra beklenen sonuçların

(hedef davranı§larının) gerçekle§ip gerçekle§mediğinin yoklanmasını, en

sonunda da eğitme düzeninde gerekiyorsa düzeltmeye gidilmesini gerektirir.

"6



Sevinilecak nokta §udur: Gerek bu kitabı gerek üniversitede aynı

konuda verdiği dersler gerekse bu alanda uzmanlık ve doktora çalı§maları

yapanların etkisiyle Milli Eğitim Bakanlığı bu doğrultuda program

geli§tirme çalı§malarına giri§mi§tir. Ancak, son yıllarda nedense, bu.

yöndeki çalı§malara pek yer ve önem verilmemektedir.7 Oysa-o çalı§-

malara devam edilseydi, i§lerlik derecesi çok daha yüksek programlar

yapılabilirdi.



Ertürk'ün heyacanla yürüttüğü çalı§malardan biri de eğitimde bilim

adamı yeti§tirmekti. 1970'lerde Prof. Dr. Feriha Bayrnur ve öbür arkada§~

larıyla birlikte Eğitim Bölümünün kapısını yetenekli tüm yüksek okul

mezunlarına açan bir "Telafi programı" uygulam~sı ba§latılmı§tlr. Bu

programı ba§arı ile tamamlayanların birçoğu daha sonra eğitimde uzmanlık

ve doktora programlarına da kaydolmu§tur. Böylece çok sayıda

5. Selahattin Ertürk. Eğitimde "Prograın" GeHştirıne. Yelkentepe Yayınları: 4.

HacettepeQniversitesi Basımevi, Ankara, 1972.

6. Selahattin Ertürk. Türkiye'deki Bazı Eğitim SorunlanOzerine Düşünceler.

Yelkentepe Yayınları; 9, Şafak Matbaası, Ankara, 1986, s. 9.



7. Aynı eser.. s. 16.





eğitimde uzmanlık ve doktora yapmı§ kaliteli insan gücü yeti§mi§tir.

Bunların yeti§me ve geli§melerini Ertürk içtenlikle te§vik etmi§ ve ba§arılarından

sevinç ve heyecan duymu§tur. Çünkü ona göre yirminci yüzyıl

Türkiye'sinde bilim eğitiminin ve bilimsel zihniyetin yaygınla§ması

memleketimiz için bir ölüm kalım sorunu idi ve Türkiyenin eğitim sorunlarını

ancak üst düzeyde eğitim görmü§ insanlar çözebilirdi. Bu yüzden

de "açık kapı, yüksek e§ik" ilkesini hemuygular hem de savunurdu.

Böylece eğitimde sayı sorunu yanında kalite sorununa da eğilmekgerektiğini

vurgulardı.



Demokrasiye içtenlikle bağlı ve onun yılmaz savunucusu idi. Tek

boyutlu rejimIere, ideolojilere ve davranı§lara kar§ı idi. Demokrasinin

sadece bir yönetim biçimi olmayıp aynı zamanda bir ya§am felsefesi ve

ya§am biçimi olduğunu ısrarla belirtirdi. Dikta hevesliletine bağnazlara,

doğmatiklere kar§ıbiricik çıkar yolun demokrasi, gerçek demokrasi

olduğunu söylerdi. Bu yöndeki çalı§maları onu bir kitap yazmaya yöneltti

ve "Diktacı Tutum ve Demokrasi" adlı yapıtını yayınladı. Bu kitabında

Türkiye'nin içinde bulunduğu hızlı deği§menin tabii bir sonucu olan

sorunları inceledi ve çözümün demokrasiyi iyi i§ler hale getirmekte

olduğunu kanıtlarıyla gösterdi. Ve bu dü§üncesini' "Demokrasimizi,

i§lemediği haller ve yerlerde i§ler hale getirme; i§lediği haller ve yerlerde

ise, onu daha iyi i§lerliğegötürme ihtiyacı ile kar§ı kar§ıyayız." diye

belirtti.8



Bunu gerçekle§tirme yolunun da insanlarımızın daha demokratik

davranı§lar kazanması olduğunu, bunun da ancak bilinçlice planlanmı§

eğitim süreç ve ortamları yoluyla ba§arılabileceğini vurgulardı. Kendisini

eğitime adayı§ının nedenlerinden biri de bu olsa gerektir. Çünkü, eğitim

davranı§ları istendik yönde deği§tirme bilimidir. O, ayrıca bütün vatanda

§larımızın eğitimde fırsat e§itliğine kavu§ması için gerekli tedbirlerin

alınmasını içtenlikle ister ve devletin vatanda§larımızı mutlu kılacak bir

sosyal politika izlemesi gerektiğine de inanırdı.



O, Türk milletine olduğu kadar Türk dilinin güzellik ve zenginliğine

de hayrandı. Bu nedenle konu§urken de yazarken de Türkçe'ye özen

gösterir ve yabancı kelime ve terimlerin Türkçe kaf§ılıklarını bulmaya

çalı§ırdı. Cooperation yerine kuba§ma, müfredat programı yerine yeti§ek,

achivement yerine eri§i, feedback yerine dönüt, implicatiori yerine doğurgu,

Hypothesis yerine denence onun önerdiği ve tutunan Türkçe kar-

şılıklardan birkaçıdır.



8. Selahattin Ertürk. Diktacı Tutum ve Demokrasi. Yelkentepe Yayınlan 3. Baskı

1981, A!).kara, s. 169.



Öyle görünüyor ki, aziz hocamız Selahattin Ertürk'ü tüm yönleriyle

dile getirmek mümkün 'değiL. (Bu nedenle üzerinde çalıştığı bir hususa da

değinerek sözlerimi noktalayacağım. )Bu husus Eğitim Felsefesidir. Ertürk,

Türkiye'nin son 20 yılda geçirmekte olduğu sosyo-kültürel değişmenin

doğurduğu sorunları görmüştü. Çeşitli kimselere çeşitli görüşler, ideolojiler

çekici görünmekte idi. Mezhep ve Tarikatlar önem kazanmış, inanışta

farklılıklar oluşmuştu. ideolojileri mutlak hakikat imişcesine savunanlar

vardı. Bütün bunlar bir değer bunalımı yaratmış, vatanın bütünlüğü

ve milletin birlik ve berabeliği ağır yara almıştı. Bu durumda çıkar yolun,

herhangi bir ideolojiye sarılmak olmadığını biliyordu. Kendi insanımızın

gücünden ve çağdaş bilimin olanaklarından yararlanarak yeni bir yol

bulmak zorundaydık. Ertürk işte bunu eğitim felsefesinden bekliyordu.

Ancak, bu felsefe Doğudan ya da Batıdan aktarma olınayacaktı. Nitekim

bir ders teksirinde "aktarmacılığın baskınlığı yüzünden yenilik yaratma

çabasına girişilememiştir, şüphesiz yeni bir Türk Eğitim Felsefesini oluşturmak

zordur. Fakat bu zorluk kaçışa geçiş anlamına gelmeyecektir."9

demekte ve Milli ve çağdaş bir eğitim felsefesinin kurulması ile ilgili

görüşlerini sıralayarak "Türk Eğitim Felsefesinin zorunluluğu, aynı

zamanda güçlüğü üzerinde durarak, vurgulamak gerekir ki aktarmacılıktan

kurtulalım, doğru; fakat en temeldeki engelimiz olan direnen tehlike:

Doğmatizmden kurtulmadıkça ilerleyişimiz olası değiL." diyerek

bütün öğretmenler, gençler ve vatandaşlar arasında gönül ve davranış

beraberliği sağlayıcı bir eğitim felsefesi kurma ihtiyacına dikkatleri çekmektedir.

Eğer daha uzun yıllar yaşasaydı, belki de bu yönde katkıları olacaktı.

Bu yüzden Ertürk'ün ölümü, büyük bir kayıp olmuştur. Onun uğraşlarına

yetiştirmiş olduğu gençlerin devam edeceği umuduyla, Aziz ve

Sevgili Hocamızın huzurunda gittikçe çoğalan bir saygıyla eğilir, üstüne

düşeni layıkıyla yapmış olmanın huzurunu duymasını dilerim.

9. Türkiye'de Eğitim Felsefesi Sorunu. Eğitim Felsefesi Dersi Teksiri s.5-6.

Ziyaret -> Toplam : 125,30 M - Bugn : 57248

ulkucudunya@ulkucudunya.com