İSKİLİPLİ ATIF HOCA
01 Ocak 1970
(1875-1926) Türk din âlimi ve yazarı.
İskilip'in Tophane (Toyhane) köyünde doğdu. Babası, Akkoyunlu aşireti beyle¬rinden ve İmamoğulları'ndan Mehmed Ali Ağa, annesi Mekke-i Mükerreme'den göç etmiş Benî Hattâb aşireti şeyhlerin¬den, Kartaldağ yaylasında medfun Arap Dede adıyla şöhret bulmuş şeyhin toru¬nu Nazlı Hanım'dır.
Altı aylıkken öksüz kalan Mehmed Atıf dedesi Hasan Kethüda tarafından büyü¬tüldü. İlk dinî bilgileri köyündeki hocalar¬dan aldı. İskilip'te müderrislik yapan Hoca Abdullah Efendi'den bir süre ders oku¬duktan sonra ailesinin muhalefetine rağ¬men ilim tahsili amacıyla İstanbul'a gitti. Burada öğrenimine devam ederken bir yandan da geçimini sağlamaya çalıştı. 1902'de medrese tahsilini bitirdi ve aynı yıl açılan ruûs imtihanına girerek "İstan¬bul müderrisliği"ni kazandı; ertesi yıl Fâ¬tih Camii'nde ders vermeye başladı. Bu arada İstanbul Darülfünunu İlahiyat Fa-kültesi'nden 1905"te mezun olarak Kaba¬taş Lisesi Arapça öğretmenliğine tayin edilen Atıf Efendi, Meşîhat-ı İslâmiyye Dairesi'nde bulunan dersiamların mağdu¬riyetini giderme konusunda yaptığı ça¬lışmalar üzerine şeyhülislâm tarafından Bodrum'a sürüldü; oradan da Kırımlı İb¬rahim Tâli Efendi'nin pasaportu ile Kı¬rım'a geçti. Kırım'dan Varşova'ya kadar giden Atıf Efendi. II. Meşrutiyetin ilâ¬nından bir hafta Önce İstanbul'a döndü. 191O'da medâris müfettişliğine getiril¬di. Bu arada Sebüürreşad ve Beyânül-hak'ta yazılar yazdı. Donanma Cemiyeti yararına kaleme aldığı Nazar-ı Şerîat-te Kuvve-i Berriyye ve Bahriyye'nin Ehemmiyet ve Vücûbu adlı eseri dola¬yısıyla takdirname aldı.
31 Mart Vak'asi'nda bir hafta tutuklu kalan Mehmed Atıf Efendi, Mahmud Şev¬ket Paşa'nın öldürülmesi (1913) olayında dahü olduğu gerekçesiyle Sinop'a sürül¬dü. Çorum. Boğazlıyan ve Sungurlu'da yaklaşık bir buçuk yıl kadar sürgün ha¬yatı yaşadıktan sonra İstanbul'a döndü. Her iki olaydan sonra da resmî makamlar bir yanlışlığa kurban gittiğini, suçlu ol¬madığının anlaşıldığını ifade etmişlerdir. [1][637] Dört yıl görev alamadı. 1918'den sonra Dârü'l-hilâfeti'l-aliyye Medresesi kısm-ı âlî tef sîr-i şerîf ve Medresetü'l-kudât'ta hikmet-i teşrîiyye müderrisliğine tayin edildi. 1 Ocak 1919'-da da İbtidâ-i Dâhil Medresesi umum mü¬dürlüğü idarî görevine getirildi.
19 Şubat 1919'da Mustafa Sabri Efen¬di'nin başkanlığında kurulan Müderrisin Cemiyeti'nin ikinci başkanlığına tayin edildi. Cemiyet, 24 Kasım 1919'da genel kurul toplantısında alınan karar gere¬ğince Teâlî-i İslâm Cemiyeti adını aldı ve Mustafa Sabri Efendi'nin şeyhülislâmlık makamına tayini üzerine başkanlığa Atıf Efendi getirildi. Cemiyet, ilk olarak İz¬mir'in Yunanlılar tarafından işgalini pro¬testo eden bir beyanname yayımladı. İs¬kilipli, işgal kuvvetlerine ve yeni bir tehli¬ke olarak ortaya çıkan Bolşevizm'e karşı olan beyannamelere de imza attı. Anadolu'nun çeşitli merkezlerinde şubeleri açılan Teâlî-i İslâm Cemiyeti pek çok ki¬tap bastırarak dağıttı ve köylü çocukları¬nın bilgilendirilmelerine öncülük etti, ay¬rıca bir ilmihal ile İslâm tarihi kitabı ha¬zırlattı.
1922 yılı Ramazanında huzur dersleri¬ne muhatap olarak katılan Atıf Efendi, Alemdar ve Mahfil gibi gazete ve der¬gilerde yazılar yazdı. Cenab Şahabeddin, Ömer Rıza (Doğrul) ve Süleyman Nazif ile itikadî ve fıkhî konularda kalem müna¬kaşalarına girişti. Bu arada İstiklâl Sa-vaşı'nda işgal güçlerine karşı mücadele verdi.
1924'te yazıp Maarif Vekâleti'nin ruh¬satı ile bastırdığı Frenk Mukallidliği ve Şapka adlı risalesi yüzünden şapka kanu¬nuna muhalefetten dolayı 7 Aralık 1925'-te tutuklandı ve Ankara İstiklâl Mahke¬mesi tarafından Giresun'a sevkedildi. An¬kara İstiklâl Mahkemesi Of. Erzurum, Ri¬ze vb. yörelerdeki şapka kanununa aykırı hareketlerle ilgisi olup olmadığını araştır¬dı. Söz konusu eserini, ilgili kanunun çık¬masından yaklaşık bir buçuk yıl önce yaz¬mış olması ve suçunun sabit görülmeme¬si üzerine berat ettiyse de serbest bıra-kılmayarak İstanbul'a getirildi, oradan da tekrar Ankara'ya gönderildi. 1926 yılı başlarından itibaren Ankara İstiklâl Mah¬kemesi tarafından tutuklu olarak yargı¬landı. Savcı Necip Ali'nin (Küçiika) iddia makamı olarak istediği üç yıllık kürek cezasına karşılık mahkeme heyetince idama mahkûm edildi. 4 Şubat 1926'-da Ankara'da eski meclis binası yakınla¬rındaki Karaoğlan Çarşısı'nda Babaeski müftüsü Ali Rızâ Efendi ile beraber idam edildi. [2][638]
Başlıca eserleri şunlardır: Nazar-ı Şe-rîatte Kuvve-i Berriyye ve Bahriyye'¬nin Ehemmiyet ve Vücûbu (İstanbul 1326); Muînü't-talebe (İstanbul 1326); Medeniyyet-i Şer'iyye ve Terakkiyât-ı Dîniyye [3][639] Mir'âtü'l-îslâm (İstanbul 1332); İslâm Yolu [4][640] Te-settür-i Şer'î (İstanbul 1339); İslâm Çığırı(İstanbul 1339); Dîn-iİslâm'daMen'-i Müskirat (İstanbul 1340); FrenkMukal-lidliği ve Şapka [5][641] Frenk Mu-kallidliği ve Şapka, Dîn-İ İslâm'da Men'-i Müskirat ve Mir'âtü'i-İslâm adlı eserleriyle Sebîlürreşad, Beyânü'l-Hak, Mahfil ve Alemdar'da çıkan bazı yazılan bir araya getirilerek Frenk Mu¬kallitliği ve İslam adıyla Sadık Albayrak tarafından yayımlanmıştır (İstanbul 1976). Ayrıca Frenk Mukaliidliği ve Şap/ca'nın dışındaki bütün eserleri ve yazılan İski¬lipli Atıf Hoca Nasıl İdam Edildi? [6][642] ve yazma halindeki Mültekâ tercümesi İslâm Fık¬hı altında yeni harflerle neşredilmiştir. [7][643]
Bibliyografya :
İlmiye Salnamesi, İstanbul 1334, s. 130,175; Ankara İstiklâl Mahkemesi Zabıtları -1926 (haz. Ahmed Nedim), İstanbul 1993, s. 109-115; Ebül'ulâ Mardin, Huzur Dersleri, İstanbul 1966, 11-111, 969-976; Sadık Albayrak. Son Devir Os¬manlı Uleması, İstanbul 1980,111, 114-115; Er-gün Aybars, İstiklâl Mahkemeleri, Ankara 1982, s. 318-319; İsmail Kara. Türkiye'de islamcılık Düşüncesi, İstanbul 1986, II, 382-383, 385-386; a.mlf.. "Mehmed Atıf Efendi (iskilipli)11, 7DEA, VI, 199; Tâhimimevlevî, Matbuat Alemin¬deki Hayatım oe İstiklal Mahkemeleriihaz.Sa-dik Albayrak). İstanbul 1990, s. 63, 67-70, 176, 192, 194, 204,211-214, 220-223, 225, 284-285, 298 vd., 321-322; A. Turan Alkan, İstiklâl Mahkemeleri, İstanbul 1993, s. 81-82.