Selahaddin Eyyûbi Türktür -1
Nejdet Sevinç 01 Ocak 1970
Dönünceye kadar sizleri, çok önem verdiğim aşağıdaki yazıyla başbaşa bırakıyorum.
N.S Marksistler bir zamanlar, benim millîyetçi muhteşem asîler olarak kabul ettiğim Köroğlu, Dadaloğlu, Pir Sultan Abdal gibi halk şairlerini sınıf savaşısı ilan ederek, komünizme tarihi ve millî bir boyut kazandırmak istemişlerdi.
Halbuki bu Celalî ozanların işçi veya köylü diktatörlüğü kurmak gibi bir niyetleri yoktu.
Aksine Türk halk edebiyatının bu seçkin ve eylemci simaları, dönme-devşirme enderun iktidarında pekişen Osmanlı egemen sınıfına başkaldıran birer Türk milliyetçisiydiler. Şimdi aynı çabayı, farklı bir biçimde bölücülerden görüyoruz.
Kürtlere ayrı bir ırk şuuru kazandırarak, Türkiye''nin Güneydoğu''sunda bir kürt devleti kurulması Şkrini telkin edenler, halkın kendilerine sempati ile yaklaşması için tıpkı komünistler gibi tarihî şahsiyetleri ve tarihî olayları istismar etmeye başladılar.
Hemen hemen bütün açık oturumları kürtçülere tahsis eden televizyon kanallarında sık sık tekrarlanan iddialar, özellikle Selahaddin Eyyûbi ile Malazgirt Savaşı etrafında yoğunlaşmaktadır.
Haçlı ordularına karşı verdiği mücadelelerle bütün İslâm Dünyası''nda sarsılmaz bir şöhrete kavuşan Selahaddin Eyyûbi''nin bir kürt hükümdarı, Eyyûbi Devleti''nin de bir kürt devleti olduğunda ısrar ederek, bu büyük İslâm mücâhidine duyulan hayranlıktan yararlanmak isteyen bölücü propaganda, aynı amaçla bir başka yalana başvurmuştur.
-Malazgirt Savaşı''na 20 bin kürt katıldı! Derhal belirtmek isteriz ki, kürtlerin Malazgirt Meydan Muharebesi''ne iştirak etmeleri bizi rahatsız etmez.
Hatta Müslüman olmaları sebebiyle, hristiyanlara karşı savaşmak görevleridir de.
Ama 1071''de bizanslısı, ermenisi, latini ve Balkanlar''dan getirip muhtelif bölgelere iskan edilen hıristiyanlaşmış Türklerle birlikte nüfusu 2-2.5 milyon civarında olan Anadolu''da kürtlerin 20 bin asker çıkarması esasen mümkün değildir. Kaldı ki kürtlerin Anadolu''da eskiden beri kalabalık kitleler halinde yaşadığını şuuraltına yerleştirmek amacını güden bu asılsız iddiayı tevsik edecek bir tek ciddi kayıt da yoktur! Yani Anadolu, kürtler sayesinde bir Türk vatanı olmamıştır! Birkaç aşiret hariç, kürtlerin Doğu ve Güneydoğu Anadolu''da nisbeten görülmeye başlaması, Otlukbeli savaşını kaybeden Türkmen Akkoyunlu hükümdarı Uzun Hasan Beğ''in kendisine bağlı Türk aşiretlerini alıp, İran''a geçmesinden sonradır ki, ona rağmen bu bölgede çoğunluk Türkler''e ait olmaya devam etmiştir.
1473''teki Otlukbeli muharebesini takip eden yıllarda kısmen boşalan Doğu ve Güneydoğu yaylalarına Elcezire bölgesindeki kürtler gelip yerleşmişler ve Türk sultanlarının himayesi altına girmişlerdir.
O günden beri de Türk Devleti''nin himayesi altındadırlar.
3 Ocak 1996
Selahaddin Eyyûbi Türktür -2
4 Ocak 1995 Önce Türk Tarihi''nin en büyük imha savaşlarından biri olan Malazgirt Meydan Muharebesi''yle ilgili bir temel yanlışa işaret etmek gerekir.
Malazgirt Meydan Muharebesi''nin, Anadolu''nun kapısını Türkler''e açtığından bahsedilirse de bu iddia tashihe muhtaçtır.
Eğer Malazgirt Savaşı''ndan sonra Anadolu''ya sahip olmak hakkını elde edebilmiş olsaydık, 1072''de Kayseri, 1073''te Paflagonya, 1074''te Antakya meydan muharebelerini yapmak zorunda kalmazdık.
1048''teki Pasinler Meydan Muharebesi dahil, yukarıda zikrettiğimiz bütün savaşlarda düşman ordusunun imha, düşman başkomutanlarının da esir edilmelerine rağmen, Anadolu topraklarına egemen olamamışızdır.
Hatta Ermeni Beyliği, Suriye Latin Prensliği ve maalesef Danişmentli Türk Beyliği ile ittifak kuran imparator Manuel Komnenos, 1161''de İkinci Kılıçarslan''dan toprak koparmış, Bizans orduları 1176''da ise Türklüğü "silip süpürmek" kararıyla Miryakefalon''da yeni bir meydan muharebesini göze alabilmiştir.
Anadolu''nun tapusu, Malazgirt''le başlayan süreç içinde, ancak Selçuklular''dan sonraki beylikler devrinde Türkler''in eline geçmiştir ki bu tapuda Türk ırkının evlâtlarından başka, Allah''ın hiç bir kulunun hakkı yoktur! Fakat bütün bu gerçekler Malazgirt Meydan Muharebesi''nin öneminin inkâr edildiği anlamına gelmez.
Bu savaş, sayıca kat be kat üstün düşman kuvvetlerinin imha edilmesi bakımından Türk Ordusu''nun, Bizans saflarında bulunan Hıristiyan Türkler''in, Müslüman kardeşlerinin tarafına geçmesi bakımından da Türk Millî şuurunun en büyük zaferlerinden biridir.
Kürtlerin Malazgirt Meydan Muharebesi''ne 20 bin kişiyle katıldıkları yolundaki safsataya gelince...
Dün de belirttiğimiz gibi Güneydoğu''yu Türkiye''den koparmak isteyenlerin bu iddiası, kürtlerin Anadolu''da eskiden beri kalabalık bir nüfus teşkil ettikleri Şkrini canlı tutmak gayretinden ibarettir.
Malazgirt Meydan Muharebesi''ni konu alan hiçbir İslâm müverihinin eseri günümüze kadar intikâl etmemiştir.
Ancak çağdaş kaynaklardan alınan bilgileri ihtiva eden bazı eserler elimizdedir.
Bu eserler dikkatle incelendiğinde, müverrihlerin çoğunun şifahi iddiaları hiç bir muhakemeye tâbi tutmadan birbirlerinden kopya ettikleri anlaşılacaktır.
Mesela Tarih-i Meyyafârikin ve Amid yazarı İbn''ı Ezrak, Türk Ordusu''nun mevcudunu "Sultanın az bir askeri vardı" ifadesiyle izah ederken, Ahbarü Devleti Selçukiyye''de bu sayı 15 bin olarak verilir.
İbnü''l Cevzi, Türk Ordusu''nun 20 bin kişiye yakın olduğunu belirtirken, Bundari, İbnü-l Adim ve Reşidü''d-Din''de 15 bin rakamı tekrar edilir.
Türk Ordusu''nun sayısı Kerimüdd in Mahmut''la Hamdullah Müstevfi''ye göre 15 bindir.
Mirhond rakam vermez, sadece Türk Ordusu''nun azlığından bahseder ki bu rakamların hiçbiri doğru değildir.
"Doğru" diyorsanız ve kürtlerin de 20 bin kişiyle savaşa katıldığını iddia edebiliyorsanız, Malazgirt Meydan Muharebesi''nde bir tek Türk yok demektir.
Selahaddin Eyyûbi Türktür -3
Malazgirt Meydan Muharebesi''yle ilgili şifahî bilgilerin rivayet edildiği, dün bahsettiğimiz eserler, hiçbir bilim adamı tarafından ciddiye alınmamıştır.
Çünkü verilen bilgiler hem çelişkilidir, hem mübalağalı, hem de yanlış. Meselâ sahasındaki ilk müverrihlerden biri olan İbnü-l Kalanisî, bize savaşın hangi ayda vuku bulduğunu dahi bildirmez.
İbnü''l Ezrak da savaşın cereyan ettiği ayı meskut geçer.
Bizans İmparatoru''nun esir alındığını dahi bildirmez.
Hatta Ahlat ve Malazgirt''in bu savaş sonunda Mervan oğullarının elinden çıktığını zanneder.
Bundari''nin Zübdetü''n-nusra ve Nuhbetü''l-usra adlı kitabı, İsfahanlı İmadeddin''in eserlerinin süslü ve mübalağalı cümlelerle tekrarından ibarettir. İmadeddin ise esir düşen Bizans İmparatoru Romanos Diogenes''in önce Azerbaycan''a götürülüp oradan Bizans''a dönmesine izin verildiğini söyler ki bu ifadenin doğruluğuna inanmak güçtür.
Mirhond daha da ileri gider.
Diogenes''in esir alınmasından sonra "düşmanlığın dostluğa, sevginin dünürlüğe müncer olduğunu ve imparatorun kızının, Alparslan''ın oğlu Melik Arslan''la evlendirildiğini" yazar. Malazgirt savaşından bahseden bir Norman şairi de Sultan ile imparator arasında böyle bir dünürlükten bahseder.
Yalnız, Norman şairi, Mirhond''un aksine "Alparslan''ın, kızını Romanos Diogenes''in oğluna vermeyi vaat ettiğini" söyler.
Tabiî ki bu dünürlük hikâyesinin ciddiyetle de, gerçekle de hiçbir ilgisi yoktur. İbnü''l Esir ise Alparslan''ın Bizans İmparatoru ile 50 yıllık bir barış yaptığını yazar ki hiç bir eserde böyle bir kayda rast gelinmez.
Nitekim Malazgirt Savaşı''nın hemen akabinde Türk-Bizans muharebeleri devam etmiştir. Reşidüddin, Camiu''t Tevarih''in Selçuklularla ilgili bölümünde, Malazgirt Meydan Muharebesi''nin 463 Rebiülevvel ayında yapıldığını yazar ki bu takdirde savaşın Aralık 1070 veya Ocak 1071''de cereyan etmiş olması gerekir.
İşte bu bilgiler ne kadar doğruysa, Kürtler''in Malazgirt Meydan Muharebesi''ne 20 bin kişiyle iştirak ettikleri palavrası da o kadar doğrudur.
Malazgirt Zaferi''nden muhtelif Ortadoğu kavimlerine hisse vermek isteyen, bizim tespit edebildiğimiz ilk kaynak İbnü''l Kalanisî''dir.
Kalanisî''nin Zeylü Tarihi Dımaşk adlı eserini ve diğerlerini ileride inceleyeceğiz.
5 Ocak 1995
Selahaddin Eyyûbi Türktür -4
6 Ocak 1995 Malazgirt zaferini muhtelif Ortadoğu kavimlerine mal etmeye çalışan bizim tespit edebildiğimiz ilk kaynak İbnü''l Kalanisi''dir.
1160 yılında, doğduğu şehir olan Şam''da ölen bu müverrih, Suriye''deki Türk beyleri ve onların haçlılarla mücadeleleri hakkında değerli bir eser bırakmakla beraber, Malazgirt savaşı konusunda uydurma rivayetleri nakletmiştir.
Zaten bu büyük zafere bir sayfacık ayırması da konuyu bilmediğini göstermektedir. Önce de bahsettiğimiz gibi Kalanisi, savaşın hangi ayda yapıldığını dahi bilmez.
Ama Zeylü Tarihi Dımaşk''ta, Türk Ordusu''nun "Türkler''den ve diğer kavimlerden olmak üzere takriben 400 bin kişiden meydan geldiğini" yazmaktan çekinmez. 1257''de öldüğünü bildiğimiz vakanüvis Sıbt İbnü''l Cevzi, Mir''at''-Zeman Ş Tarihi''l Ayan adlı eserinde "onbin kürdün sultana katıldığını" yazar.
Aynı müellife göre Alparslan Gazi''nin askeri sadece 4 binden ibarettir! Bizans ordusu 100 bin kişidir.
Cevzi bu 100 bin askere 1+00 bin nakkab (delici), 100 bin carhi, (yaralayan) ve 100 bin ustayı da refakat ettirir.
Bu mübalağa ile yetinmez.
800 mandanın çektiği 400 arabaya nal ve çivi yükler.
Silah nakliyatı için de ayrıca bin araba tahsis eder.
Bizansı ordusunun bir tek mancığını 1.200 kişiye çektirir.
Ve sanki savaş şartlarında yüklemesi mümkünmüş veya sanki pratikmiş gibi bir tek mancınığım 1200 kilo taş fırlattığını hikaye eder. 1335''te öldüğü tahmin edilen İbn''d - Devadari, Kenzü''d-dürer ve Camiü''l gurer de aynı mübalağalı ifadeleri benimser.
Cevzi''nin verdiği rakamlara 100 bin okçu, 100 bin kat ipekli elbise ilave eder ve o da Türk Ordusu''nun mevcudunun 4 bin kişiden ibret gösterip, kürtlerden ve sair kavimlerden 10 bin kişinin Sultan''ın komutasında savaşa katıldığını belirtir. Biz hiç bir tarih kitabında, bir orduya mevcudunun iki buçuk misli insanın katıldığını okumadık.
Değil alparslan Gazi gibi bir harp dehasının, sıradan bir komutanın bile, savaş kabiliyeti meçhul, askeri disiplin altında yetişmemiş, belki de ilk darbede Şrara yeltenecek, Türk savaş taktiğinden habersiz, mukavemeti ve vuruşma gücü üstlerince bilinmeyen bir kalabalığı ordusuna kabul edebileceğine inanmıyoruz. Kaldı ki bir kaç günden beri fahiş hatalarını, akıl almaz çelişkilerini ve hatta cehaletlerini tekrarlamak ihtiyacını duyduğumuz bu müverrih veya vakanüvislerin hiç biri bilim adamlarınca ciddiye alınmamıştır. Ona rağmen, bu mübağalı ve asla ilmi kıymet ifade etmeyen kitaplarda bile 20 bin kürtten bahis yoktur! Bir millet yaratmak gayretiyle yazılan kürt tarihi Şerefname''de ise Malazgirt savaşına bir tek kürdün bile katıldığından bahsedilmez. Gerçek şudur ki Malazgirt, 50 bin Türk evladının 200 bin kişilik Bizans ordusunu yok ettiği parlak bir zaferin adıdır.
Selahaddin Eyyûbi Türktür -5
Kudüs''ün Selahaddin Eyyûbi tarafından fethini 808.yılına ithaf olunur.
Kürt tarihi olarak da kabul edilen ve 1597 yılında tamamlanan Şerefname, Selahaddin Eyyûbi''nin kürt olduğuna dair iddiayı "tarih bilginlerinin ve araştırmacıların rivayetlerine" bağlar.
Fakat bu bilginlerin ve araştırmacıların isimlerini zikretmez.
Ama bugüne kadar güvenilir hiç bir islam tarihçisi veya bilim adamı Şeref Han''ı teyit etmemiştir.
Şeref Han''ın umut ettiği destek, asırlar sonra ilmi gerçekleri mensup oldukları devletin siyasi emellerine alet etmek isteyen iki Batılıdan gelir: Grousset ve Cahen. Bunlardan Grousset, 1192-1193 yıllarında, Şam yöresindeki iç karışıklıkları, Cahen ise 1187''de el-Cezire Türkmenleri''yle kürtler arasındaki otlak kavgalarını etnik uyuşmazlık olarak nitelerler.
Oysa bu türlü ihtilaflar, aynı aşiretin muhtelif oymakları arasında bile tarih boyunca süre gelmiştir.
Bazı İslam kaynakları Selahaddin Eyyûbi''yi 758 yılında Basra''dan Azerbaycan''a sürgün edilen, nakledilen veya göçen Yemen araplarından Ravvad b.El-Müsenna El-ezdi''nin soy kütüğüne kaydederler.
Rivayete göre bu aile Azerbaycan''da Hezbaniyye kürtleriyle karışmış, daha sonra da Kuzey Irak''a dönerek Selçuklular''ın ve Zengi''lerin hizmetine girmiştir.
Arap tarihçilerinin mümtaz şahsiyetlere, özellikle hükümdarlara, ırkçı düşüncelerle veya onları kutsamak için şecere uydurmak, hatta seyit ilan etmek gibi kötü bir gelenekleri olduğu için, bilim adamları bu Yemen''den Basra''ya, Basra''dan Azerbaycan''a göç hikayesine itimat etmezler.
Edilecek gibi de değildir.
Çünkü bugünün şartlarında bile sıradan bir ailenin 3-500 senelik tarihini takip etmek de bu ailenin siciline tespit etmek de imkân dışıdır.
Şeref Han, yukarıda naklettiğimiz rivayetteki Ravvad Arapları''nı, Ravende Kürtleri olarak değiştirmiştir ki, Selahaddin Eyyûbi''nin Kürt sanılması işte bu tahrifattan dolayıdır! Oysa aynı Şerefname''de Selahaddin Eyyûbi''nin kardeşleri şöyle sıralanır: Mahammet Ebu Bekir, Şemsüddevle Turan Şah, Seyfilislam Tuğtekin, Şehinşah, Tacilmülük Buri.
Görüldüğü gibi Selahaddin Eyyûbi''nin kürt olduğunu iddia eden Kürt Tarihi yazarı Şeref Han bile, onun kardeşlerinden ikisinin Turanşah ve Tuğtekin gibi Türk has isimleri taşıdığını ifade etmekten kaçamamıştır.
Kaldı ki Şeref Han''ın Buri imasıyla yazdığı en küçük kardeş, bütün kaynaklarda Böri veya Börü şeklinde kaydedilmiştir.
Bilindiği gibi Börü ismi de Türk has isimidir ve kurt demektir! Selçuklular''ın ve Zengi''lerin hizmetinde büyük emirler olarak çalışan Selahaddin Eyyûbi''nin babası Necmettin Eyyûp Azerbaycan''daki kesif Türkmen boyları arasında yerleşmiştir ve Türk''tür.
Çünkü Selahaddin''in bir Türk oyunu olan ve o tarihlerde Irak tarafında bilinmeyen poloda mahir olduğu kesinlikle bilinmektedir.
Bu büyük Türk hükümdarının annesi, Şihabeddin Tokuş''un kardeşidir.
Kız kardeşi Rabia Hatun''u da önce Gökbörü ile evlendirmiştir ki, ikisi de Türk''tür.
Ağabeyi Şehinşah ise Kutlukız Hatun adında bir Türk kızıyla evlenmiştir. Selahaddin Eyyubi''nin bizzat kendisi de evlenmek için bir Türk kızını tercih etmiştir: Amine Hatun b.
Üner!